Türkiye, 25 yıldır
darbe anayasasından kaynaklanan krizlerle boğuşuyor. Sürekli tekrar eden tartışmalar sebebiyle sosyal, siyasî ve
ekonomik alanda ciddi bedeller ödendi. İktidarlar değişse de
Köşk ile hükümet arasındaki
yetki polemiği hiç bitmedi. Seçim
sistemi ve yüzde 10'luk
baraj, yıllardır siyasetçilerin enerjisini tüketti.
Yargı ve YÖK'teki reform ihtiyacı sürekli gündemin ilk sıralarında yer aldı.
Yargıtay ve
Anayasa Mahkemesi üyeleri, birbirlerinin resepsiyonlarına gitmeyecek kadar kavgalı hale geldi. Bu örnekler, onlarca tartışmalı alandan sadece birkaçı. Yeni anayasa, bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Prof. Dr.
Ergun Özbudun'un hazırladığı taslakta,
Anayasa Mahkemesi'nin yorum yoluyla
Meclis'in yetki alanına müdahale etmesi engelleniyor. Millî egemenliğin kimin tarafından kullanılacağı konusu da açıklığa kavuşturuluyor: "Türk milleti egemenliğini yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır." Böylece, YÖK ve
Genelkurmay gibi kurumların yetki sahibi olmadığı netleştiriliyor.
Sivil anayasada
cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak 'veto sorunu'nun önüne geçiliyor. Yargıtay ve Danıştay'a üye
seçimindeki anlaşmazlık yüzünden
adalet camiasında yaşanan gerilimlere son veriliyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile yüksek mahkemelere üye
seçim sistemini değiştiriyor. Yüz-de 10'luk
seçim barajı sebebiyle Meclis'te temsil zafiyeti yaşanmasının önüne geçiliyor. 450+100 formülü getirilerek 100 milletvekilinin partilerin aldıkları oy oranına göre Parlamento'ya girmesi öngörülüyor.
Bu sistem uygulansaydı son seçimlerde baraj altında kalan
Demokrat Parti 5, Genç Parti 3,
Saadet Partisi 2 vekille TBMM'de temsil edilecekti.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesini içeren
Anayasa değişikliği paketi, eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 15'er günlük inceleme sürelerini son saatine kadar kullanması sebebiyle 22 Temmuz seçimlerine yetişmemişti. Bunun mali açıdan da bir bedeli oldu. Referandum şimdi 21 Ekim'de yapılacak. Bu örnekten yola çıkılarak, yeni anayasa taslağında cumhurbaşkanının veto yetkisi yeniden düzenlendi.
Veto edilen bir
kanunu Meclis aynen kabul e
derse cumhurbaşkanı bu kanunu ikinci kez 15 gün bekletemeyecek. 3 gün içinde yayınlamak zorunda kalacak. Ayrıca cumhurbaşkanı Meclis'te kabul edilen bir kanunu 15 gün içinde geri göndermez veya yayınlamazsa kanun Meclis başkanı tarafından yayımlanacak.
Şemdinli sürecinde yaşanan Meclis ve yargı tartışması taslakta yer aldı. Geçen yıl, Şemdinli olaylarını irdeleyen Meclis araştırmalarının yargıyı etkilediği yönünde eleştiriler yapılmıştı. Taslağın 'Mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı' başlıklı 106. maddesinde, 'görülmekte olan bir davayı etkilemek amacıyla yasama organında yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme yapılamayacağı' belirtildi. Ancak Meclis araştırma ve
soruşturma komisyonlarının faaliyetlerinin bu hüküm kapsamı dışında olduğu vurgulandı.
Yargıtay Başkanı Osman
Arslan, 2005
Adli Yılı açılışında
Yüce Divan görevinin Anayasa Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine yönelik sert bir konuşma yapmıştı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi üyeleri Arslan'a tepki göstermiş ve Yargıtay'ın
tören ve resepsiyonlarını
protesto etmişti. Sivil anayasa, Yüce Divan'ın yapısını Yargıtay'dan 6, Anayasa Mahkemesi'nden 5
yargıç yer alacak şekilde değiştirdi.
Yargıtay ve Danıştay'a üye seçimindeki anlaşmazlık nedeniyle
HSYK üyeleri ile eski
Adalet Bakanı Cemil Çiçek arasında yaşanan gerilim hafızalarda tazeliğini koruyor. HSYK üyeleri, toplantıya katılmayan
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Sivil anayasa, HSYK'nın yapısını ve yüksek mahkemelere üye seçim sistemini değiştiriyor.
Milletvekili seçiminde siyasi partilere uygulanan yüzde 10 barajı sebebiyle çok sayıda partinin baraj altında kalması geçtiğimiz dönemde temsil krizine yol açmıştı. Yeni anayasayla 450+100 formülü getirilerek 100 milletvekilinin partilerin aldıkları oy oranına göre Meclis'e girmesi formülü getiriliyor.