Ancak bu konuda atılan her adım yine
yüksek yargıdan döndü. "3.365 kadro boş, niçin doldurmadınız?" sorularını cevaplayan
Adalet Bakanı Ergin de, karşılaştıkları engele dikkat çekti: "
Hâkim ve savcı alımı için
sınavlar yaptık. Her defasında
Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bu olay 5 yılda 4 kez yaşandı.
Yargının iş yükünü hafifletecek adımların bizzat yüksek yargı tarafından engellendiği ortaya çıktı. Hâkim ve savcı açığının kapatılması amacıyla açılan sınavlar her defasında durduruldu.
Yargıtay'ın
dosya yoğunluğunu büyük ölçüde azaltacak
bölge adliye mahkemelerinin (istinaf) faaliyete geçirilmesi ise sürekli ertelendi. İstinaf mahkemeleri için acele edilmemesi yüksek yargı mensupları tarafından dile getirilirken, hâkim ve savcı alımı sınavlarının özellikle 2006 yılından itibaren idarî yargıya takılmaya başlaması dikkat çekti. Adalet Bakanı
Sadullah Ergin de dün konuyla ilgili eleştirileri cevaplandırırken, "3.365 hâkim ve savcı kadrosu boş, niçin bunları doldurmadınız?" şeklinde sorular sorulduğunu hatırlattı. Hâkim ve savcı alım sürecinde son 5 yılda 4 kez yürütmeyi durdurma kararı verildiğini hatırlatan Ergin, "Biz her defasında hâkim ve savcı alımına çıkmışız, sınavlar yapmışız bu sınavlar Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuş. Kör topal yürütülmüştür bu işlemler." dedi.
Danıştay'ın daha önce mülakatlarla ilgili
davalarda '
Adalet Bakanlığı bu sınavı yapar,
Anayasa'ya aykırılık söz konusu değildir' şeklinde içtihatta bulunduğunu da hatırlatan Ergin, ancak 2006'dan sonra tam tersi kararın çıktığını vurguladı. Bakan Ergin,
tahliye sürecini öngörüp 3 ayda acil dosyaları görüşen 6.
Ceza Dairesi'ni ise örnek gösterdi: "Aynı hassasiyet gösterilebilseydi bunlar oluşmayacaktı."
İş yoğunluğu sebebiyle davaların uzaması
adalet sisteminin en önemli sorunları arasında gösteriliyor. Bu soruna çözüm bulmak amacıyla son dönemde çeşitli tedbirler gündeme getirildi. 2004 yılında çıkarılan bir kanunla bölge adliye mahkemeleri (istinaf) kurulması, önemli adımlardan biriydi. Kanunla, Yargıtay'a giden dosya sayısını büyük ölçüde azaltacak bu mahkemelerin Haziran 2007'de faaliyete geçirilmesi öngörüldü. Ancak, yargı ve
CHP, "Yargıtay'ın etkinliğinin azalacağı" gerekçesi ile
istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesine
itiraz etti. Dönemin
Yargıtay Başkanı Osman
Arslan, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinin Haziran 2010'a kadar ertelenmesini istedi. Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker, 2009-2010
Adli Yılı açılış konuşmasında, altyapı hazırlanmaması durumunda, 'yargıda
kaos ortamının doğacağı' uyarısında bulundu. Mahkemelerin ülkenin üniter yapısını bozmaya yönelik olduğunu ileri süren CHP
Konya Milletvekili Atilla Kart, "Buralarda siyasallaşma, kadrolaşma tehlikesi bulunmaktadır." görüşünü ortaya attı.
Adalet Bakanlığı'nın istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi için teklifte bulunduğu
Hakimler ve
Savcılar Yüksek
Kurulu da (
HSYK) işi ağırdan aldı. 18
Mayıs 2007 tarihinde
Ankara,
İstanbul,
İzmir,
Adana, Konya,
Erzurum,
Diyarbakır,
Bursa ve
Samsun olmak üzere 9 ilde mahkeme kurulmasını kararlaştıran HSYK, hakim ve savcı sayısının artırılmasından sonra faaliyete geçirilme şartını koydu. Bu tartışmalar sürerken 2008 yılında Yargıtay Başkanlığı, iş yükünün azaltılması ve davaların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla Yargıtay'da 6 yeni dairenin kurulması talebini gündeme getirdi.
İdari yargının hakim ve savcı alımlarıyla ilgili sınavlara ilişkin durdurma kararları da, hem
personel açığının giderilmesini hem de istinaf mahkemelerinin kurulmasını geciktiren faktörlerin başında geliyor. Danıştay'ın, bu yönde verdiği kararlar ilginç seyir izledi. Özellikle 2006 yılından itibaren yaşanan süreç, yargıdaki personel açığını giderecek sınavların Adalet Bakanlığı'na yaptırılmaması yönünde bir strateji yürütüldüğünü ortaya koydu.
Sınavlarla ilgili davaları reddeden Danıştay ise 2006 yılından itibaren içtihat değişikliğine gitti. Danıştay 12. Dairesi, YARSAV'ın başvurusu üzerine 13
Kasım 2006'da sınavların ve bunların dayanağı olan yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Bakanlık, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na itiraz etti. Hakim ve savcı alımına ilişkin işlemlerin
bakanlıkça yapılmasının yasaya uygun olduğunu belirten kurul, yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle
Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, bakanlığı haklı buldu. Bunun üzerine Danıştay 12. Dairesi, yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Aynı daire, YARSAV'ın yeni başvurusu üzerine bu kez mülakatın sübjektif olduğu gerekçesini ileri sürerek yürütmeyi durdurdu. Danıştay'ın kararında vurgulanan hususlar dikkate alınarak mevzuat değiştirildi,
yazılı sınav ve mülakatlar buna göre yapılmaya başlandı. Ancak, Danıştay bu kez 19 Kasım 2007 tarihinde ÖSYM'ce yapılan yazılı sınavın yürütmesini gerekçe göstermeden durdurdu.
Danıştay, sürekli sınavları durdurma kararı verirken ilginç bir çelişkiye de
imza attı. Hakim ve savcı
adaylığı mülakatında başarısız olan bir adayın açtığı davada, Danıştay 12. Dairesi, mülakatın
kamera kullanılarak yapılması gerektiğine hükmetti. Hakim ve savcı adayı alımında kamera kaydı şartı getiren Danıştay,
Milli Savunma Bakanlığı'nın
sözleşmeli subaylık mülakatında başarısız olan bir aday tarafından açılan davada ise mülakatın sesli ve görüntülü kayda alınmasına gerek olmadığına 2009 yılında hükmetti.
Hâkim-savcı alımını engelleyen ve zorlaştıran yargı, hükümet aleyhine kararları tebliğde ise bir hayli hızlı. Karar tebligatlarını
posta yoluyla yapan Danıştay, hakim-savcı sınavlarının yürütmesini durduran kararlarının tebligatında istisnai bir yöntem izliyor. Kararlar 'derhal uygulanması' için bakanlığa, memur eliyle anında gönderiliyor. Mülakatta kamera kaydı kullanılması kararına karşı Adalet Bakanlığı'nın yürütmenin durdurulması talebiyle açtığı dava 2 yıl geçmesine rağmen görülmedi. Danıştay,
Tam Gün Kanunu ile ilgili
Sağlık Bakanlığı'na karşı açılan davada 24 saat içinde yürütmenin durdurulmasına karar vermişti.