Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2001 yılında haksız yere hapis cezasına çarptırılan ve 276 gün hapis yatan Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kutlular’a “maddi ve manevi tazminat talebine” ilişkin Bakırköy 13. Ceza Mahkemesi’nin verdiği ‘kısmen kabul’ kararını bozdu. 1999 yılında Deprem ilahi ikazdır dediği için dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanan ve hakkında 2 yıl 1 gün hapis cezası verilen Mehmet Kutlular, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımış AİHM, hapis kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. Maddesi’ne aykırı bularak Türkiye’yi tazminata mahkûm etmişti.
Tazminat isteyebilir, ama verilmez!
Geçen Aralık ayında temyiz kararını gündemine alan Yargıtay 12. Ceza Dairesi, tazminat talebine ilişkin kararının bozulması yönünde karar verdi. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Davacının Ankara 1. nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 09.05.2000 tarih, 1999/183 Esas -2000/66 Karar sayılı ceza dosyasında 2 yıl 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği, bu kararın 13.12.2000 tarihinde kesinleştiği, cezanın 09.03.2002 tarihinde infaz edildiği, davacı (sanık) müdafiinin talebiyle 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 7. maddesi gereğince lehe kanunun uygulanması amacıyla yapılan uyarlama yargılamasında ise davacı hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.11.2009 tarihli 2002/98 Esas - 2002/184 Karar sayılı kararı ile eyleminin suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle beraatine hükmedildiğinin anlaşılması karşısında, CMK’nın144/1-b maddesindeki, kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak; davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazı bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme uygun olarak, BOZULMASINA16.12,2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
Kutlular 9 ay 23 gün hapis yatmıştı
28 Şubat döneminde, 17 Ağustos 1999 depremine “İlahî ikaz” dediği için DGM’de yargılanıp 276 gün hapis yatan Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kutlular, ilgili yasada yapılan değişiklik ve AİHM’in bu karardan dolayı Türkiye’yi tazminata mahkûm etmesi üzerine tekrar yapılan yargılamada beraat etmişti. Bunun üzerine, Kutlular’ın uğradığı haksızlığa karşı maddî ve manevî tazminat talebiyle açtığımız davada mahkeme “sembolik” olarak 1423,40 TL maddî ve 2000 TL manevî tazminat ödenmesine karar verdi. Ancak Maliye Hazinesi bu kararı temyiz etti ve Yargıtay 12. Ceza Dairesi, mahkeme kararının bozulmasına hükmetti. “Tazminata hak kazanmadığı halde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hale dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği” şeklinde garip bir gerekçeye dayandırılan karar, “Yüksek yargıda 28 Şubat refleksleri yeniden mi canlanıyor?” diye sordurdu.
Akbaş: Karar skandal
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararını değerlendiren Avukat Kadir Akbaş, Bakırköy 13. Ceza Dairesi’nin sembolik de olsa bir tazminat kararı verdiğini hatırlatırken, Yargıtay’ın bozma kararının bugünün ruhunu yansıttığını söyledi. Yargı’da yapılan yeni düzenlemelerle 28 Şubat sürecinde olduğu gibi toplumun şekillendirilmeye çalışıldığını belirten Akbaş, şunları kaydetti: “İç Güvenlik Paketi adı altında kanunlaştırılmak istenen ve ilan edilmemiş sıkıyönetim halini daimi kılmayı amaçlayan düzenleme ile idareye keyfi gözaltı kararları alabilme yetkisi tanınmaktadır.
Toplumun her kesimine hakaret etmeyi görev bilen Sayın Cumhurbaşkanına yönelik siyasal eleştirilerin bile tutuklama tehdidi ile bertaraf edilmek istendiği ve yargısız infazla cezalandırıldığı günümüzde, siyasal iktidar her türlü eleştiriden gözaltı tehdidi ile masun kılınmak istenmektedir.
AKP hükümetinin verdiği mesaj bu güne dek hukuka meydan okumak şeklinde tezahür etmekte idi. Yeni düzenlemeler ile AKP hükümeti, hukuku, evrensel muhtevasından uzaklaştırarak, iktidarın elinde 28 Şubat sürecinde olduğu gibi toplumun şekillendirilmesinde, demokratik taleplerin bastırılmasında bir araç olarak kullanmak istemektedir.”YENİ ASYA