Hukuka aykırı elde edilen delillere dayanarak kişilere ceza verilemeyeceği yönündeki kural, Yargıtay tarafından yıkıldı. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Antalya'daki kaçakçılık dosyasında, hâkim veya savcının usulüne uygun arama ve el koyma kararı olmadan yapılan aramalarda elde edilen delillere dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulabileceğine karar verdi. Karşı'nın haberine göre sözkonusu karara, dairenin bazı üyeleri de "Kanuna aykırı delil kabulü, özgürlükler adına endişe verici." diyerek itiraz etti..
25 ARALIK’TA AKILLARA GELMEDİ
Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin "Kanuna aykırı delil yasağı, toplum yararı için delinir" anlamına gelen ve kişilerin üstlerinin, konutlarının, işyerlerinin ve araçlarının izinsiz aranamayacağı yönündeki kuralı ters yüz eden ve konut dokunulmazlığı vb. özel yaşamla sıkı sıkıyla ilişkili hakları rafa kaldıran bu karar, akıllara 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında 1 Eylül'de verilen tartışmalı takipsizlik kararını getirdi.
Çünkü, Antalya'da otomobilinde 202 şişe kaçak parfüm bulunan vatandaşlara "Toplum yararı varsa kanuna aykırı delil mahkumiyete esas alınabilir" denirken, İstanbul Başsavcılığı, Bilal Erdoğan dahil etkili şahsiyetlerle ilgili takipsizlik kararında "Telefon dinlemeleriyle ilgili mahkeme kararları var, ama çoğunu aynı hâkimler vermiş, geçerli sayılmaz" gerekçesini de kullanmıştı. Aynı şekilde izinsiz yapılan aramada ele geçtiği hâlde, kaçak parfüm için sanıklara ceza verilirken kullanılan ‘toplum yararı' gerekçesi, Türkiye'nin en büyük yolsuzluk iddialarını içeren 25 Aralık dosyasında hiç akıllara gelmedi. Bu dosyadaki suçların cezalandırılmasında toplum yararı var, burada kişilerin hakları değil toplum çıkarları üstün tutulmalıdır' diyerek Erdoğan dahil tüm şüphelilere dava açılabilirdi. Ama bu yapılmadı.
İZİNSİZ YOL KESME-ARAMA-EL KOYMA
Antalya'daki kaçak parfüm operasyonu ihbarla başladı. Polis, savcıdan veya hâkimden arama ve elkoyma yönünde karar almadan, hatta üstlerine dahi haber vermeden yol kesti, arama yaptı. Mahkeme, hâkim kararı olmadan arama yapılmasını mesele yapmadı. Aksine sanıkların kaçak parfümleri ‘kendi rızalarıyla teslim ettikleri' gerekçesini de kullanan mahkeme bunları delil kabul etti ve iki sanığı da kaçakçılıktan 10'ar ay hapis ve 500'er lira para cezasına mahkum etti. Arama kararı olmadan elde edilen delillerle kurulan bu mahkumiyete Adalet Bakanlığı'ndan itiraz geldi. Bakanlık, hukuka aykırı delillerle verilen mahkûmiyet kararının kanun yararına bozulmasını istedi. Ancak, Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Bakanlığın itirazını oy çokluğuyla reddetti. Böylece, kişilerin hukuka uygun arama-el koyma kararı olmadan da aranabileceği, ve böyle ele geçirilenlerin delil kabul edilebileceğine hükmeden daire kararını özetle şu gerekçelere dayandırıldı:
"TOPLUMA ZARAR VARSA, HUKUK YOKTUR"
"Aramanın hukuka aykırı olması nedeniyle delil olarak kullanılamayacağı görüşüyle kanun yararına bozma talebinde bulunulmuş ise de, suçun topluma verdiği zarar ile devlet görevlilerinin sanığa ait hakları ihlal etmelerinden doğan kişisel ve toplumsal zarar karşılaştırılarak sanığın topluma verdiği zarar daha fazla ise hukuka aykırı olarak elde edilen deliller yargılamada delil olarak kullanılmalı, aksi takdirde değerlendirme dışı bırakılmalıdır."
ENDİŞE VERİCİ KARAR
7. Dairenin hukuka aykırı delille mahkûmiyete onay vermesine, bazı üyeler AİHM ve AYM kararlarına da dikkat çekerek itirazlarda bulundu. Sanıklara verilen cezanın kaldırılmasını isteyen bu üyelerin karşı oy yazıları özetle şöyle: "Bu şekilde elde edilen delil kullanılmadığında (feda edildiğinde) sanığın cezasız kalacağı endişesi gündeme gelecek ve delili kullanarak sanığı cezalandırmak için gerekçeler yaratılması yoluna gidilebilecektir. Bu durumda özel hayatın gizliliği ile konut dokunulmazlığı hakkına hâkim kararı olmadan kamu otoritesinin hukuka aykırı olarak müdahale etmesinin önü açılacaktır. Söz konusu karar ile Yasa Koyucunun terk ettiği "Ne pahasına olursa olsun suçlu cezalandırılmalıdır" anlayışına dönülmüş olacaktır.