Alınan bilgiye göre, Daire,
Gaziantep 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin altı
sanık hakkında ''
silah ticareti yapma'' suçundan verilen
hapis cezasının temyiz istemini görüştü. Daire, sanıklar hakkında verilen hapis cezasını oy çokluğuyla bozdu.
Daire'nin gerekçesinde, sanıkların topluluk oluşturacak boyutta
ortaklık ve birlikteliğin bulunduğuna dair ''
iletişim tutanakları dışında
delil bulunmadığı'' vurgulandı. Gerekçede, ''sanıklarda elde edilen suça konu silah ve mermileri kişisel ihtiyaçları için bulundurduklarına ilişkin savunmalarının aksine, satmak amacıyla edindikleri veya bu amaçla bulundurduklarına dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı kanıt olmadığı'' belirtildi.
Gerekçede, sanıkların ev ve iş yerlerinde yapılan
aramada, sanık Hüseyin K'nın evinde 2 tabanca, sanık Mehmet E'nin iş yerinde 340 mermi, sanık Mehmet B'nin iş yerinde ise 75 mermi ele geçtiği ifade edildi.
Yakalanan silah sayısına göre alt sınırdan uzaklaşılarak Hüseyin K'nın, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'nun 13/1 maddesi uyarınca, ''1 yıldan 3 yıla kadar hapis'' ile cezalandırılması istendi.
Gerekçede, sanık Mehmet E'nin de aynı madde uyarınca, Mehmet B'nin ise aynı yasanın 13/3 maddesi uyarınca ''mermilerin pek az sayıda olması veya taşınmasının mahkemece vahim olarak kabul edilmediği durumlarda bir aydan altı aya kadar hapis ve ağır para'' ile cezalandırılması gerektiği vurgulandı.
Gerekçede, ''bunlar gözetilmeden suç vasfının
tayininde yanılgıya düşülerek eylemlerinin 6136 sayılı Yasa'nın 12/2 maddesinde tanımı yapılan 'toplu silah ticareti suçunu oluşturduğu' kabul edilerek, yazılı biçimde
uygulama yapılması''nın bozmayı gerektirdiği kaydedildi.
-TELEFON DİNLEME-
Daire, diğer sanıklar
Yaşar A. ve Faruk B. hakkında toplu silah ticareti yapmak suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarını da inceledi.
Gerekçede, bu sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair, savunmalarının aksine, ''içeriği maddi bulgularla desteklenemeyen
telefon görüşmelerine dayalı iletişim kayıtları dışında cezalandırılmalarına yeter kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, sanıkların üzerlerinde ve evlerinde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı gözetilmeden atılı suçtan beraatları yerine ceza tayin edilmesinin bozmayı gerektirdiği'' belirtildi.
Diğer sanık
Cuma A'nın ''silah ticareti yaptığına yönelik şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği gözetilmeden beraatı yerine mahkumiyetine hükmedilmesi'' bozma nedeni sayıldı.
Daire, bu nedenlerle sanıklar Yaşar A, Faruk B. ve Cuma A'nın atılı suçlardan beraatlarına, Mehmet B, Hüseyin K. ve Mehmet E. hakkındaki hükmün bozulmasına oy çokluğuyla karar verdi. Daire, bozma nedenine göre
tutuklu sanıklar Yaşar A, Cuma A, Faruk B, Hüseyin K. ve Mehmet E'nin oy birliğiyle tahliyesine hükmetti.
-KISMEN KARŞI DÜŞÜNCELER-
Çoğunluğun görüşüne kısmen katılmayan Daire Başkanı Zeki Aslan, sanıklar Yaşar A. ve Faruk B'nin, silah ticaretiyle uğraştıklarını bazen açık bazen kapalı şekilde söyleyip
tarif ettikleri ve kendilerini arayan hiç kimseye ''ben bu işlerle uğraşmam'' demediklerinin, ''usule uygun yapılan telefon dinlemelerinden anlaşıldığını'' belirtti. Aslan, silah ticareti suçunda, silahların mutlaka ele geçmesi ve çalışır olması koşulunun aranmadığını savunarak, bu kişiler hakkındaki mahkumiyet kararının onanması gerektiğini ileri sürdü.
Üye Halil
Akdağ ise sanıklar Yaşar A, Cuma A. ve Faruk B hakkında, çözümlemesi yapılmış, yasal yollardan elde edilmiş iletişim kayıtlarının silah ticareti yaptıkları hususunda duraksamaya yer vermeyecek ölçüde açık olduğunu öne sürdü. Telefon görüşmelerinden, bu işi toplu olarak değil münferiden yaptıklarının anlaşıldığını ifade eden Akdağ, yapılan arama sırasında bu üç sanıkta silah ele geçirilememiş olmasının suçun oluşmasına engel olmadığı görüşünü savundu. Akdağ, görüşünde, ''Günümüzde teknolojinin sağladığı olanaklarla suç takibi kolaylaşmış, suçluların izlenmesi, suç teşkil eden eylemlerinin saptanması mümkün hale gelmiştir. Yasal koşulları yerine getirmek suretiyle iletişimin izlenmesi, suç işlenmesi sürecini deşifre etmesi anlamında dikkate alınmak durumundadır. Söz konusu olan sadece kanunun uygulanması değil, toplumda yaşayan insanların
yaşam haklarının hukuken korunmasıdır'' ifadelerine yer verdi.
AA