''Yetmez Ama Evet'' forumunca
Beyoğlu Muammer
Karaca Tiyatrosu'nda düzenlenen ''Ne Yetmez, Neye 'Evet' Diyoruz?'' başlıklı toplantıda konuşan Can,
Anayasa değişikliğine ilişkin
referandumda ''hayır'' denilmesi durumunda, ordu ve yargı vesayetinin
halk eliyle
tahkim edileceğini ve bunun da olumsuz sonuçlar doğuracağını söyledi.
Can,
12 Eylül'de yapılacak referandumda sonucun ''hayır'' çıkması halinde
Türkiye'yi nasıl bir gelecek beklediğine ilişkin de şu görüşleri dile getirdi:
''
Siyasi parti kapatmaları devam edecek. Dinsel
özgürlükler konusundaki engelleyici pratikler devam edecek.
Yargı ve askeri vesayetler devam edecek. Yargı oligarşisi, kürsülerde adaletin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel olmaya devam edecek.
Kürt sorununa, azınlıklara ilişkin kırmızı çizgiler, olduğu gibi
siyasetin çerçevesinde devam edecek. Siyaset bu alanlara dokunduğu zaman, ceza normlarını daha da cezalandırıcı bir şekilde anlayan, yorumlayan bir yargı zihniyetiyle karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz.''
Fransa Anayasasında tek bir tane bile temel hak yokken, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında 63 tane temel hak bulunduğunu vurgulayan Can, 1980'den bugüne birçok maddede değişiklik ve iyileştirme yapılmasına rağmen bunların pratiğe aktarılamadığını kaydetti.
Can, pratiğe aktarılamayan maddelerin hiçbir anlam ifade etmediğini dile getirerek, ''Bir özgürlük kanununun anayasada yer alması hiçbir şeydir. Anayasamızda hiçbir özgürlük kategorisi yer almasa da sonuç değişmeyecektir. Neye göre sonuç değişmeyecek? Bu özgürlükleri hayata geçirebilecek bir devlet, bir ordu ve bir yargı yapılanmamızın olması gerekir. Yargıyı özgürleştirmeden özgürlüklere bir anlam kazandırmanın imkanı yoktur. Yargıyı demokratikleştirmediğiniz sürece bunu başaramazsınız'' diye konuştu.
''Bir
Almanya, bir
İtalya anayasası gibi anayasamız olsaydı, referanduma kesinlikle karşı çıkardım'' diyen
Osman Can, Türkiye'nin 1982 Anayasasıyla yaşadığını, bu anayasada yapılacak en ufak bir değişikliğin dahi alkışlanması gerektiğini söyledi.
Osman Can, yetmemesine rağmen alkışlamak zorunda olduklarını vurgulayarak, ''Çünkü böylece
mevzi kazanıyoruz. Mevzi kazandıkça güçleniyoruz. Güçlendikçe yeni dirençler kazanabilme ve yeni bir anayasa yapabilme, toplumsal barışı da gerçekleştirebilme imkanını yaratmış oluruz'' şeklinde konuştu.