Uluslararası
Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Avukat
Necati Ceylan,
İstiklal Mahkemeleri'nde "Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine." şeklinde kararlar verdiğini belirterek,
HSYK kararını İstiklal Mahkemesi'ne benzetti.
HSYK'nın dün yaptığı toplantıda,
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı hakkındaki
soruşturmayı yürüten özel yetkili savcıların yetkilerini kaldırması üzerine bir araya gelen hukukçular karara tepki gösterdi. Hukukçular Platformu adı altında bir araya gelen 14
sivil toplum kuruluşu ortak
basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan Hukukçular Derneği Genel Başkanı Kamil Uğur Yaralı, şimdiye yargıda bahsedilen dağınıklığın HSYK'nın son kararıyla sona erdiğini dile getirdi. Yaralı, "Hep yargının dağınıklığından bahsettik. Sonunda
Türkiye'de yargı birliği sağlandı ama artık buna yargı birliği diyemeyeceğiz. Askeri birlik. Sonunda yargı emir komuta zincirine bu kararla alınmış oldu. Aynı fotoğraf içinde yer alan kararı tasdik eden
Yargıtay Başkanı,
Yargıtay Başsavcısı,
Danıştay Başkanı açıklamalarına baktığımızda birlik sağlanmış oluyor. Yanlışta birleştiler. Türkiye'yi demokratik
ülke olma yolundan döndürecek engel koyacak bir tavır ortaya koydular." şeklinde konuştu.
NECATİ CEYLAN: "ERGENEKON'UN GELDİĞİ NOKTA RAHATSIZLIK VERMİŞ OLABİLİR"
HSYK'nın kararının
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu ifade eden Uluslar arası
Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Avukat Necati Ceylan, soruşturma tahkikatı savcı ve tabii bir şekilde hakimin devam ettiği bir davada, onun yetkisin almak hak ihlalidir. Tabii hukuk ihlalidir." dedi.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan İstiklal Mahkemeleri'nin "Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" şeklinde kararlar verdiğini belirten Ceylan, "28 şubat sürecinin silahlı kuvvetler ve Genelkurmay'dan brifing alan yargı mensuplarının, aynı zihniyet içinde talimat almalarını gösteriyor. Şöyle ki
telefon dinlenmeleri konusunda Yargıtay Başsavcılığı'ndan Danıştay'a kadar tepki gösterenler bu olayın gerçek arkasını araştırmadılar. Erzincan Başsavcısı
İstanbul Çarşamba'da bulunan İsmail Ağa cemaati hakkındaki tahkikatı Erzincan'dan yürüttü. Ağır
Ceza Reisinin telefonları dinlendi, Büyükşehir Belediye Başkanı telefonları dinlendi, ama aynı kurumlar göstermiş olduğu tepkiyi o zaman göstermediler. Şimdi ise Yargıtay 1. Daireler Başkanlığı basın toplantısı yada
bildiri yayınlıyor. Bu gösteriyor ki bu tahkikatları özel yetkili, bu yetkinin alınması yasalara aykırı olduğu halde üst yargıdaki
yüksek yargıdaki bazı kesimleri rahatsız eti,
Ergenekon soruşturması bazılarına gidiyor gibi geliyor. Demek ki yukarı doğru gidiyor." diye konuştu.
"TÜRKİYE'DE BİR İÇ TEHDİT VARSA O DA YÜKSEK YARGIDIR"
HSYK'nın önünde herhangi bir
dosya olmadan aldığı kararın hukuksuz olduğunu vurgulayan Avukat Satılmış
Şahin,
367 kararı ve
katsayı kararının ardından HSYK'nın son kararının Yüksek Yargı'nın ne kadar vahim bir durumda olduğunu da gösterdiğini dile getirdi. Şahin, " Türkiye'de eğer bir iç tehdit varsa. Bu yüksek yargıdır. Şöyle ki, eğer bu gün milli
siyaset belgesi yazılacaksa iç tehdit olarak Yüksek Yargı'nın yazılması gerekmektedir. 'İstemezük' mantığıyla her icraata karşı çıkması
darbe Anayasaları'nın sonucu olan nizamı koruma gayretiyle Türkiye'yi geriye göstermek Türk halkını birbirine düşürme gayretlerinden başka bir şey değildir. Türkiye'de her türlü hukuksuzluğun hukuk haline dönüştürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz."
Danıştay ve Yargıtay'ın HSYK'nın kararını destekleyen açıklamalar yapmasının bir meydan
okuma olduğunu aktaran Şahin şöyle konuştu: "Vatandaş olarak endişem ve korkum şudur ki: Ankara'da icrai faaliyette bulunan Yüksek yargı bir yol bulup hukukmuş gibi bir yol göstererek hükümeti görevden almaya, meclisi fesh etmeye kalkar, yüksek yargıçları da kurucu meclis olarak atama yaparak meclisi ele geçirebilir. Buna kılıf olarak da Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak görevleri olduğu içtihadını da oluşturmaları hiç
sürpriz sayılmaz. 367 rezaleti, Danıştay'ın yerindelik kararı olan katsayı kararı, HSYK'nın son kararı nasıl alınabilmişse hükümeti devirme,
Meclisi
tatil etme kararı neden olmasın. Bunun olmayacağı güvencesi nedir. Yoksa yargıçlar devletine doğru mu gidiyoruz? Bu ülkeyi geriye götürmeye kimsenin hakkı yoktur." şeklinde konuştu.
(CİHAN)