Yargı kimlerin elinde?

YARGITAY Başkanlar Kurulu çok sert bir bildiri yayımladı. O kadar sert ki... Taha Akyol direniş bildirisinin satıraralarını mercek altına aldı.

Yargı  kimlerin elinde?

Yargı ve siyaset YARGITAY Başkanlar Kurulu çok sert bir bildiri yayımladı. O kadar sert ki, AKP’nin kapatılması için davada sadece eleştirilerin saygılı bir dille yapılmasını istemekle kalmıyor, iddianameyi savunuyor! Herhalde Yargıtay kurumunun yayımladığı en sert bildirilerden biridir bu. Erkler arası savaş mı diye tedirgin oldum ama yine de “çok şükür” dedim; çünkü hiç olmazsa cüppeleriyle gösteri yürüyüşü yapmıyorlar bari. Bizim yargı geleneğimizde yargıçların cüppeleriyle yürüyüş yapması vardır. Doğal hâkim ilkesine aykırı ihtilal mahkemeleri vardır. 27 Mayıs darbesini eleştirmeyi suç sayan kararlar vardır. Yassıada idamlarını alkışlayanlar vardır. Genelkurmay brifingleri vardır. Geçmişe yürüyen ceza uygulamaları vardır. Geçmişe yürüyen kanun iptalleri vardır!.. 1970’ler boyunca merhum Ecevit sebepsiz yere “Yargı organları, geniş ölçüde, devrimci, ilerici unsurların elindedir” diye yazmamıştı! (Atatürk ve Devrimcilik, sf. 106) Reform ve tarafsızlık Yargıtay bildirisinde haklı bulduğum nokta, yargı reformuna ilişkin taslağın yargı mensuplarından önce Olli Rehn ile görüşülmesidir. Gerçi Yargıtay’ın kendisi de Türkiye’deki yargı sorunlarının AB ilerleme raporlarında yer aldığını belirtiyor ve bu konuda AB’nin tavsiyelerini savunuyor. Ama buna rağmen, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, reform taslağını öncelikle kendi yargı kurumlarımızla görüşmeliydi. Hükümete yönelik bu haklı eleştiri, bizde yargının “tarafsızlığı” konusundaki ciddi sorunları örtmemelidir. Bildirinin “tarafsızlık” ilkesine özen gösterilerek kaleme alındığını söylemek zordur. Mesela, Yargıtay bildirisi, “Anayasa’nın Başlangıç bölümünün özünde ve sözünde kısaltma yapılamayacağını” bile iddia etmektedir! Bu hukuki değil, siyasi bir tavırdır. Kaldı ki, Türkiye Barolar Birliği ve Prof. Erdoğan Teziç başkanlığındaki kurul aynı şeyi yaptığı zaman Yargıtay tepki göstermemişti! Bildirideki “laiklik ilkesini zayıflatacak dolaylı düzenlemeler” terimi de hukuki değil, siyasidir. Çünkü bir siyasi görüş tarafından “laikliği zayıflatacak dolaylı düzenleme” diye suçlanan yaklaşımlar, başka bir siyasi görüşe göre “laikliğin gereği” olabilir! “Tarafsız” yargı bu görüşler arasında tercih yapamaz, sadece önüne gelen davalarda dosya üzerinden karar verebilir. Demokratik meşruiyet? Yargıtay bildirisinde suçlama konusu yapılan hususlardan biri de yargı ile yürütme ve yasama erkleri arasındaki ilişkilerin nasıl düzenleneceği sorunudur. Bütün demokrasilerde gerek Hâkimler ve Savcılar Kurulu türündeki idari kurumlara gerek Anayasa Mahkemesi türündeki kurullara parlamentolar ve hükümetler şu veya bu oranda üye seçmektedir! Bu, “yargının demokratik meşruiyeti” felsefesinin bir gereğidir! Yargıtay ise buna karşı çıkmakla kalmıyor, bu yöndeki yaklaşımları “yargı bağımsızlığına saldırı” sayıyor! Yargıtay, ikna edici olmak için, her şeyden önce hangi demokraside yürütme ve yasamadan tamamen kopmuş bir ‘yargı yönetimi’ ve ‘anayasal yargı’ kurumu olduğunu göstermelidir. Demokrasilerde böyle bir “yargı oligarşisi” yoktur. Bu konular özel hukuk formasyonuyla çözülemez; kamu hukuku ve siyaset bilimi alanlarında uzmanlık gerektirir. Çatışma diliyle değil, akademik ve evrensel hukuk diliyle tartışılmalıdır. Hükümet de yargı da konuları politize etmekten sakınmalıdır. Silahlar karşılıklı gömülmeli, sükûnetin ardından, diyalog geliştirilmelidir. TAHA AKYOL/MİLLİYET
<< Önceki Haber Yargı kimlerin elinde? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER