AK Parti'ye
kapatma davası açarken, Google'dan kopyaladığı sözde delillere başvuran
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya, ‘
parti kapatmalara
Meclis izni' getirilmesini eleştirerek, “
Avrupa'da böyle bir izin yok” demişti. Oysa;
Almanya,
Fransa ve İsveç'te bu konuda Meclis yetkili, bazı ülkelerde ise, kapatmaya ilişkin
düzenleme bile yok...
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, anayasa değişik
teklifiyle partilerin kapatılması için Meclis izni şartı getirilmesini eleştirerek ortaya attığı “Avrupa ülkelerinin uyguladığı sistemde
siyasi partiler hakkında dava açmak için izin sistemi yerleşik bir durum değildir” iddiası fos çıktı. Avrupa ülkelerindeki uygulamalar, Başsavcı'nın iddiasını çürüttü. Yalçınkaya'nın iddiasının aksine bir çok Avrupa ülkesinde Meclis izni yönteminin yaygın olduğu, üstelik yürütmenin denetimine bırakıldığı belirlendi. Başsavcı'nın iddialarının örneklerle yalanlanması, kamuoyunda; “Başsavcı açıklama yapmadan önce bari Google'a baksaydı” yorumlarına yol açtı.
İşte Avrupa'daki örnekler:
ALMANYA'DA MECLİS VEYA HÜKÜMET YETKİLİ
Almanya'da parti kapatmak nerdeyse
demokrasi karşıtlığı ile eş tutuluyor. Bir savcının dava açma yetkisinin bulunmadığı Almanya'da, dava dilekçesi sadece Federal Meclis (Bundestag),
Eyalet Temsilciler Meclisi (Bundesrat) ve Federal
Hükümet tarafından kaleme alınabiliyor. Yani dava açama yetkisi Meclis'te. Partileri kapatmaya tek yetkili merci ise üyeleri Meclis tarafından seçilen Federal
Anayasa Mahkemesi.
FRANSA'DA YÜRÜTME KARAR VERİYOR
Fransa'da bir parti,
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve cumhurbaşkanının
başkanlık yaptığı Bakanlar Konseyi'nde onaylanan bir
genelge ile kapatılabiliyor. Kapatma kararı alınan partinin, temyiz için
mahkemeye başvurma hakkı bulunuyor. 1936 tarihli genelgeye göre sadece “şiddeti körükleyen” parti ve dernekler feshedilebiliyor. Aşırı sağcı Jean Marie Le Pen'in Milli Cephe partisi bile kapatılmadı.
İNGİLTERE VE İTALYA'DA KAPATMAYAİLİŞKİN DÜZENLEME BİLE YOK
İngiltere ve İtalya'da siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme bile yok. İngiltere'de sadece 2000'de yapılan düzenlemeyle partilerden sicile kaydolma şartı getirildi. Seçimlere katılabilmeleri için sicile
kayıt olmaları gerekiyor. Mahkeme tarafından aykırı faaliyette bulunanların kayıtları sicilden siliniyor. Ayrıca suç sayılabilecek bir fiil olduğunda ceza, siyasi partilerin tüzel kişiliğine değil,
kanuna uygun davranmayan parti mensubuna kesiliyor. İtalya'da ise medeni kanun hükümlerine aykırı davrananlara cezai işlem uygulanıyor. İtalyan Anayasası'nda parti kapatma ile ilgili tek düzenleme, siyasi hayatta faşist parti kurulamayacağı ile ilgili. İtalya'da mevcut anayasaya karşı olan partiler bile kapatılmıyor.
İSVEÇ'TE MECLİS YETKİLİ
Tarihinde hiç parti kapatma olayı yaşanmayan İsveç'te, parti kapatma gibi bir cezai müeyyide de yok. Irkçı ve komünist partiler bile serbestçe faaliyet gösterebiliyor. Partilerin kapatılması, partilerin vereceği teklif üzerine Meclis'in kararı ile mümkün. Ancak bu hiç uygulanmadı. İsveç'te,
2. Dünya Savaşı sırasında sağ partilerin teklifi ile Komünist Parti kapatılmak istenince, Sosyal
Demokrat Parti temsilcileri bu teklife şiddetle karşı çıtı ve o günden beri de parti kapatma tartışması bir daha gündeme gelmedi.
DANİMARKA VE HOLLANDA'DA BAKAN İZNİ ŞART
Danimarka'da dava, Kraliyet Savcısı tarafından Adalet Bakanı'nın muvafakati ile Yüksek Mahkeme'de açılabiliyor. Danimarka Anayasası'na göre şiddete bulaşan partiler, ancak mahkemede yargılandıktan sonra kapatılabilir. Hollanda'da ise parti kapatılabilmesi için savcıların dava açmadan önce Adalet Bakanı'ndan izin alması gerekiyor. Hollanda'da iki yıl önce İçişleri Bakanı, Kalvanist kökenli Reformcu Devlet Partisi'nin (SGP) “kadınlara ayrımcılık yaptığı” gerekçesiyle, mahkeme kararıyla, aldığı hazine yardımına el koydu; ama bu karar daha sonra üst mahkemeler tarafından bozularak iptal edildi.
VAKİT