Saygılı, kendilerine darbe suçlaması yönelttiğini hatırlatarak, 17 Aralık 2013 sabahı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen sıfırlama tapesinin uluslararası saygınlığı olan bir laboratuvarda incelenmesini talep etti. Bu incelemenin soruşturmanın darbe mi yoksa yolsuzluk soruşturması mı olduğunu ortaya koyacağını vurguladı. Saygılı, “Bu kaydın gerçek olup olmadığı, gerçek ise içeriğinde montaj bulunup bulunmadığı ve gerçekten adı geçen şahıslara ait olup olmadığı, dünyaca güvenilirliği kabul edilen bağımsız laboratuvarlardan raporunun alınmasını talep ediyorum. Çünkü bu görüşmelerin yapılan soruşturmanın gerçekten yolsuzluk soruşturması mı yoksa politik şahısların iddia ettiği gibi bir darbe dosyasının olup olmadığının kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.
DELİLLERE ULAŞILMASI ENGELLENDİ
Soruşturma tam olarak bitmeden savcı tarafından istendiğini belirten Saygılı, bu nedenle bazı bölümlerin eksik kaldığı çözülmesi gereken bazı tapelerin çözülemediğini vurguladı. Saygılı, soruşturma kapsamında savcı Muammer Akkaş tarafından verilen talimatın polisler tarafından yerine getirilmediğini hatırlatan Saygılı, şüphelilerin adreslerinde aramalarda ele geçebilecek delillere ulaşılamadığını belirtti.
PARA TAŞIYAN KAMYONLARI YAKALAYAMADIK
Kamuoyunda sıfırlama tapesi olarak bilinen ve Erdoğan ve oğlu olduğu iddia edilen ikili arasında geçen konuşmanın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tarafından Meclis'te dinletildiğini anımsatan Saygılı, “Kimi medya kuruluşlarında para taşıma görüntüleri yayınlanmıştır. Bu soruşturmanın eksik kalan kısımlarından biri de bu para kamyonlarının yakalanamamış olmasıdır.” dedi.
ERDOĞAN'A BİLGİ VERİLMEDİ AMA SORUŞTURMAYI BİLİYORDU
Saygılı, eski ile emniyet müdürü Hüseyin Çapkın'ın talimatıyla saat 10.30'da yapılan operasyon içeriğine ilişkin dosya ulaştırdığını açıkladı. Bu saate kadar o dönemde Başbakan olan Erdoğan'a hiçbir bilgi verilmediğini söyledi. Ancak söz konusu tapede Erdoğan'ın oğlu ile saat 08.03'te yaptığı görüşmede soruşturmanın içeriğine vakıf olduğunun görüldüğünü kaydetti. Bu durumun şüphelilerin polis dışında kişi veya kişilerce de takip edildiği ve Başbakan'ın eş zamanlı olarak bilgilendirildiği anlamına geldiğini ifade etti.
BİNALİ YILDIRIM ŞÜPHELİLERİ YÖNLENDİRİYORDU
Saygılı, eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın şüpheli olarak dinlenmediğini ancak hedef şahıslarla irtibat halinde olduğu ve şüphelileri yönlendirdiğini anlattı. Saygılı, “Binali Yıldırım dinlenmemiş olmasına rağmen diğer dinlenen örgüt üyelerinin yaptıkları görüşmelerde suç örgütünün Binali Yıldırım tarafından yönlendirildiği görüldüğünden kendisi ile ilgili örgüt lideri tabiri kullanılmıştır.” dedi.
YASAKLI EL-KADI'YI VIP MUAMELESİ YAPANLAR HESAP VERSİN
Saygılı, Bakanlar kurulu kararı ile yurda girmesinin yasak olduğu dönemde Türkiye'ye sahte pasaportla giriş yatığı saptanan Yasin El Kadı'yı yasadışı şekilde ülkeye sokanların hesap vermesi gerektiğini söyledi. Saygılı, “Eğer Haliç Kongre merkezindeki güvenlik kamera görüntülerinin alınmasıyla ilgili ben hesap vermek zorunda kalıyorsam, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT müsteşarı Hakan Fidan ve ülkemize bakanlar kurulu kararı ile girişi yasaklanan bir şahsın ülkemize VIP muamelesi görerek sahte pasaportlarla sokulması, bu işlemleri yapmak üzere koruma polislerince talimat verilmesi, ülkemizde kendisine koruma polisleri tahsis edilmesi, kendisine kamu araçları tahsis edilmesi, trafik kazası yaptıklarında sahte kimliklerle hastanede tedavi edilmesi ve kendilerine ne tip menfaatler sağlandığı konusunda hesap verilmelidir. Ben hesap veriyorsam kendileri de vermelidir.” dedi.
TUTANAKTA İMZASI OLAN GİZLİ TANIK GÖREVE DEVAM EDİYOR
Yasin El Kadı'nın yurda girmesi yasak şahıslardan olduğu için Haliç Kongre merkezine yaptığı görüşmelerin takip edildiği ve kongre merkezinin güvenlik kamera kayıtlarının dosyaya konulduğunu vurguladı. El Kadı, Haliç Kongre merkezinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT müsteşarı Hakan Fidan'la görüştüğüne ilişkin fotoğraflar kamuoyuna yansımıştı. Söz konusu bu tutanaklarda imzası olan 2 polis memurundan birinin ihraç edilirken gizli tanık olduğu iddia edilen şahsın görevine devam ettiğini hatırlattı.
GİZLİ TANIĞIN İFADESİ ŞÜPHELİ KONUMA DÜŞTÜKTEN SONRA
Gizli tanığın ifadelerini kabul etmeyen Saygılı, “Herkes 2014 Mart soruşturmasında ihraç olduğu halde kendisi halen görevdedir. Herkesin ikinci bölgeye ataması yapılırken kendisinin ataması yapılmadı. Kendisi nisan ayı başında polis başmüfettişlerince tamamlanan idari soruşturmada eşit sorumluluğa sahip olduğu halde diğerleri gibi meslekten ihraç edilmeyerek müfettişlerce adeta aba altından sopa gösterilerek menfaat veya şantaj yapılmış olabileceğini değerlendiriyorum. Bu durumda çaresiz bırakılan ve aynı zamanda da soruşturmanın şüphelisi olan bir polis memurundan gizli tanık yapmak suretiyle istenilen ifadeyi alabilmek mümkündür. Nitekim verdiği ifade şüpheli olarak soruşturulmadan önce değil şüpheli konuma düştükten sonradır." dedi.
DÖNEMİN BAŞBAKANI İFADESİ KESİNLİKLE KULLANILMADI
Fezlekelerinin yazım aşamasına değinen Saygılı kendisinin “Dönemin Başbakanı” ifadesini kullanmadığını vurguladı. Fezlekeler soruşturmanın başladığı andan oluşmaya başlandığını ve imzalanan kadar onlarca defa değişebildiği kaydetti. Gizli Tanık olduğunu düşündüğü polis memuru İ.K.'nın fezlekenin yazım aşamasında görevli olduğunu belirten Saygılı, “Kendisinin kullandığı ibarelerden oluşan fezleke onlarca defa kontrolden geçerek savcılığa teslim edilmeden önce en son şube müdür ve yardımcıları tarafından incelenir. Tarafıma iletilen hiçbir taslakta dönemin başbakanı ibaresi yoktu.” dedi. Kendisinin imzaladığı resmi hiçbir evrakta böyle bir ifade olmadığı vurguladı.Zaman