Öcalan,
İtalya'ya adım atar atmaz
Türkiye ile İtalya arasında söz düellosu da başlamıştı... Ancak perde arkasında çok çarpıcı gelişmeler oluyordu. İşte bu gelişmeleri Öcalan'ın yakayı ele verdiği
Kenya'nın gizli servisi 11 yıl sonra ilk kez
ülkenin prestijli
gazetesi The Nation'a anlattı. Adını vermeden gazeteye konuşan yetkilinin iddialarına göre Öcalan'ın yakalanışı Türkiye'nin talebiyle hayata geçen bir MOSSAD
operasyonuydu. Kod adı da 'Uyanık'tı (Watchful).
Buna göre, Öcalan kendisine sığınacak bir ülke ararken dönemin Türkiye Başbakanı
Bülent Ecevit, İsrail'in o dönemdeki başbakanı
Benjamin Netanyahu'yu arayarak “MOSSAD bize Öcalan'ı
izlemek ve yakalamakta yardımcı olabilir mi?” sorusunu yöneltti. Netanyahu teredüt etmeden olumlu
yanıt verdi. Ancak Ecevit'e, “Bu işin içinde MOSSAD'ın olduğu hiçbir zaman bilinmeyecek. Öcalan yakalandığı zaman bunun sadece Türk güçleri tarafından düzenlenen bir operasyon olduğunu açıklayacaksınız” talebini iletti. Ecevit de bunu hemen kabul etti. Netanyahu telefonu kapatır kapatmaz MOSSAD'ın başındaki Efraim Halevy'yi aradı. Operasyon için 6 kişilik bir MOSSAD timi oluşturuldu.
Kadın ajan peşinde
MOSSAD tarafından operasyona “Uyanık” (Watchful) adı verildi. MOSSAD şefi timden sadece Öcalan'ı izlemelerini, kendilerine talimat verilmediği sürece hiçbir şey yapmamalarını istedi. İlk takip Roma'da başladı. 2
teknik takipçi (yahalomin) ve bir kadın ajanın (bat leveyha) da bulunduğu
ekip Öcalan'ın kaldığı apartmanın hemen yakınına izleme ve dinleme sistemi kurdu.
Vatikan yakınlarındaki bölgede amaç kadın MOSSAD ajanının Öcalan'a yaklaşmasını sağlamaktı, ancak Öcalan İtalya'yı terk edince bu plan suya düştü.
Öcalan İtalya'nın ardından gittiği
İspanya, Fas,
Tunus,
Suriye ve Portekiz'de hep MOSSAD ajanlarının takibindeydi. Tüm sığınma başvuruları reddediliyordu. Sonunda bir Hollandalı istihbaratçı Amsterdam'daki MOSSAD şefine “Öcalan KLM uçağıyla Nairobi'ye gidiyor” bilgisini verdi. MOSSAD timi hemen Kenya'ya uçmak için hazırlıklara başladı.
5
Şubat 1999'da “Tetikte” timi Kenya'ya indi. MOSSAD ve Kenya istihbaratı çok iyi ilişkiler içindeydi hatta MOSSAD'ın Kenya'da güvenli evlere sahip olmasına dahi izin veriliyordu. MOSSAD, CIA'nın da yardımıyla Öcalan'ın
Yunanistan elçiliğinde saklandığını tespit etti ve hemen
elçilik dinleme altına alındı. Öcalan'ın yaptığı tüm görüşmeler sokağın karşısında
kamp kuran MOSSAD ajanları tarafından dinleniyordu.
Ve sonunda Halevy'den beklenen emir geldi: Öcalan'ı ilk fırsatta yakalayın! Bunun yöntemi olarak da Öcalan'ın koruma ekibine sızma gösterildi. Öcalan nasıl olduysa yanında silahlı korumalar ve bir makineli tüfekle Kenya'ya giriş yapmayı başarmıştı. MOSSAD, Öcalan'ın korumalarından birini gözüne kestirdi ve koruma Norfolk Oteli'nde
içki içerken muhteşem bir
Kürtçe konuşan MOSSAD ajanlarından biri yanına yaklaşarak dostluğunu kazandı. Öcalan'ın başvurularının reddedilmesi nedeniyle çok sinirli olduğunu öğrendi.
Güney Afrika'nın da başvurusunu reddetmesinin ardından umutsuzluğa kapıldığını anlattı.
KENYA'DA EN ETKİLİ GAZETE
Haberin yayınlandığı Nation gazetesi Kenya'da 205 bin tirajıyla ülkenin en etkili ve ciddi gazetesi olarak kabul ediliyor. Gazete ayrıca Doğu Afrika'nın en büyük ve bağımsız yayın organı olarak tanınıyor. 1960 yılından bu yana
İngilizce olarak yayınlanan gazete en yakın rakibine de 3 kat fark atmış durumda.
‘Lazaros Mavros' pasaportuyla yakalandI
Türkiye'nin baskıları sonucu Suriye'den çıkmak zorunda kalan Öcalan, önce Rusya'ya, oradan İtalya'ya geçti. İtalyan Hükümeti tarafından da ülkeden çıkarılınca Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliği'nde saklanan Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde
Bordo Bereliler tarafından uçakla Kenya'dan Türkiye'ye getirildi. Öcalan'ın üzerinden Lazaros Mavros adına düzenlenmiş bir
Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu çıktı.
MOSSAD lideri
itiraf etmişti
MOSSAD'In o dönemdeki başkanı Efraim Halevy,
emekli olmasının ardından yazdığı kitapta Öcalan'ın yakalanmasının bir MOSSAD operasyonu olduğunu ileri sürmüş, ancak Netanyahu'dan aldığı direkt emir nedeniyle tüm MOSSAD ajanlarına yönelik hazırladığı mesajda “Öcalan'ın yakalanmasıyla teşkilatımızın hiçbir alakası olmamıştır” ifadesini kullandığını itiraf etmişti. Bu mesajı yazma kararını Halevy kitabında şöyle anlatıyor: “Türk basınında çıkan haberlerin asılsız olduğu gerçeğinin hızla değişen durum içerisinde önemsiz olduğunun farkındaydım.
Avrupa'daki Kürtlerin söylenenlerin gerçekten de doğru olduğuna inanmayı sürdürmeleri durumunda Avrupa topraklarında, uğratıldığına inandığı büyük ihanetin intikamını almaya çalışmakla kalmayıp, zor görevlerimizi daha da tehlikeli hale getirecek bir düşmanla karşı karşıya geleceğimizden endişeleniyordum. Bu şartlar altında Kürtler'e, liderlerinin yakalanmasıyla Mossad'ın uzaktan yakından alakası olmadığına dair açık ve net bir sinyal göndermek şart olmuştu.”
Vatan