YÖK'ten hukuk manifestosu gibi itiraz

YÖK'ün itiraz dilekçesi taslağında Anayasa, kanunlar, hukuk devleti ve fırsat eşitliği ilkesine uygun bir değişiklik yapıldığın altı çiziliyor. Dilekçede, "Üniversiteye giriş sınavının hangi esaslara göre yapılacağının belirlenme yetkisi YÖK'tedir." deniliyor.

YÖK'ten hukuk manifestosu gibi itiraz

YÖK'ten, Danıştay'ın kararına hukuk manifestosu gibi itiraz... Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Danıştay'ın katsayı uygulamasını geri getiren kararına çarşamba günü itiraz edecek. Arefe günü kararı tebliğ eden Danıştay'ın 7 gün süre vermesi sebebiyle bayram boyunca çalışan Kurul, itiraz dilekçesinde kararın gerekçelerini tek tek çürütüyor. Katsayının kaldırılmasının 'hukuka ve yasalara aykırı olmadığı' kanun maddeleri eşliğinde anlatılıyor. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun iptal kararını kaldırması gerektiği vurgulanıyor. Danıştay'ın gerekçeli kararında yer alan 'liseler arasındaki statü farkı' iddiasının kanuni dayanaktan yoksun olduğu belirtilen taslakta, tüm liselerin ortaöğretim kurumu olduğu hatırlatılıyor. "Danıştay 8. Dairesi'nin görüşünün kabulü; uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'mızda var olan kişinin kendini geliştirmesi, eğitim hakkı ve özgürlüğüne aykırı eğitimde adeta kast sisteminin kabulüdür." deniliyor. Mevut uygulumanın, öğrencinin ailesi tarafından alınan kararları değiştirmesini imkânsız kıldığına dikkat çekilen dilekçede, bunun da modern kast sistemleri oluşturacağının altı çiziliyor. Geçmiş yıllarda yapılan başvuruları 'yetki YÖK'te' diye reddeden Danıştay, katsayının kaldırılması üzerine açılan davada bu kez YÖK'ün bu yetkilerini görmezden gelmişti. Danıştay, katsayı kararıyla eğitime 'kast sistemi' getirdi Danıştay kararının 'hukukî dayanaktan yoksun, bilimsel olmayan, yüzeysel ve kanunlar arasında zoraki bağ kurduğu' savunulan dilekçede, şu ifadeler yer alıyor: "Meslekî ve teknik öğretimin tüm paydaşlarının görüşleri ile katsayı uygulaması öncesi ve sonrasındaki durumu gösteren sayısal veriler katsayının meslekî eğitimi olumsuz etkilediğini açıkça göstermesine rağmen, mahkemenin soyut iddialar dışında hangi bilimsel araştırma bulguları kullanılarak yürütmeyi durdurma kararı verdiği anlaşılamamıştır. Bu yüzden eksik inceleme yapıldığı kanaatindeyiz." Tüm üniversitelerden alınan görüşler doğrultusunda daha sağlıklı bir seçme ve yerleştirme sistemi kurmak amacıyla yeni bir sistem getirildiğini anlatan YÖK, 'Anayasa, kanunlar, hukuk devleti ve fırsat eşitliği ilkesine uygun bir değişiklik yaptıkları'nın altını çizdi. Anayasa'da ve yasalarda YÖK'ün yetkileri hatırlatılırken üniversiteye giriş sınavının hangi esaslara göre yapılacağının belirlenme yetkisinin YÖK'te olduğu vurgulandı. Katsayının yasal dayanağının olmadığına dikkat çekilen taslak itiraz dilekçesinde şu görüşler dile getirildi: "Ne 2547 sayılı kanunun 45. maddesinde, ne de yükseköğretime ilişkin diğer yasal düzenlemelerin hiçbirinde, meslekî ve teknik öğretim mezunlarının, sınavda genel lise mezunları ile aynı seviyede başarılı olmaları halinde, genel lise mezunları lehine bir düzenleme yapılmasını ima eden bir hüküm bulunmaktadır. Tersine, tüm hukukî düzenlemeler ve verilen haklar meslekî ve teknik ortaöğretimi ilköğretim mezunu öğrenciler için genel liseye göre daha cazip kılmaya, bu yolla daha çok öğrencinin genel lise yerine meslek lisesine gitmesini sağlamaya yöneliktir. Ülkemizin ihtiyacı da bu yöndedir." Dilekçede üniversiteye giriş sınavının genel lise mezunlarının gördükleri müfredat esas alınarak hazırlandığı, bu açıdan genel lise mezunlarının zaten dezavantajlı olduğuna işaret ediliyor. Sadece meslek liseleri açısından değil, genel liselerin farklı alanlarındaki öğrencilerin de farklı katsayı uygulamasından olumsuz etkilendiği belirtiliyor. Ardından şu örnek veriliyor: "Birisi Anadolu lisesi, diğeri meslek lisesi mezunu iki öğrencinin üniversite yerleştirmedeki sıralama sınavında aynı soruları cevapladığını varsayalım. Meslek lisesi mezunu öğrencinin ortaöğretim sırasında daha az matematik, fizik veya biyoloji dersi görmüş olmasına rağmen Anadolu lisesindeki öğrenciyle aynı düzeyde başarı göstermesi, ya çok çalışmasının veya daha yetenekli olmasının bir sonucu olabilir. İki durumda da meslek lisesi öğrencisi cezalandırılmayı değil, ödüllendirilmeyi hak etmektedir." Kararın hukukî temeli yok çarşamba günü itiraz ediyoruz YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'ın katsayı kararının 'hukuki temelini bulamadıklarını' söyledi. 'Zorlama ve sırıtan bir karar' değerlendirmesinde bulunan Özcan, öğrencileri mağdur etmeyecek bir çözüm getireceklerini açıkladı. Meslek liseleri ile genel lise öğrencileri arasına küçük bir katsayı konulması, ortaöğretim başarı puanının etkisinin düşürülmesi gibi birkaç alternatif üzerinde çalıştıklarını belirten Özcan, gerekirse Meclis'ten kanuni düzenleme isteyeceklerini kaydetti. "Kanunda meslek liselerine katsayı uygulanır diye bir hüküm yok. Mahkeme nasıl böyle bir karar verdi, bilemiyorum." diyen Özcan, üniversiteye girişi düzenleme yetkisinin Anayasa ve yasalar gereği YÖK'te olduğunu vurguladı. Kararın kendilerine bayramdan bir gün önce geldiğini ve itiraz için bayramda çalıştıklarını belirten YÖK Başkanı, itiraz dilekçesinin son halini verdikten sonra çarşamba günü Danıştay'a göndereceklerini dile getirdi. Öğrenci velileri davaya müdahil olacak Meslek liselerinde okuyan öğrencilerin aileleri, Danıştay'a itiraz etmeye hazırlanan YÖK'ü yalnız bırakmıyor. Mağdur olduklarını belirten aileler, davaya müdahil olma talebinde bulunacak. Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı, birçok ailenin kendilerine başvurduğunu açıkladı. Hukukçuların oluşturduğu bir dernek olarak, haksızlığı kabul edemeyeceklerini belirten Yaralı, ailelere gerekli desteği hiçbir çıkar beklemeden vereceklerini söyledi. Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır da bu konuda ailelere yardımcı olacaklarını dile getirdi. Meslek liselilerin üniversiteye girişlerini engelleyen katsayı uygulamasının ilk mağdurlarından İnönü Teknik Lisesi Elektronik Bölümü mezunu Yahya Yardım, kız kardeşi Hülya Yardım'ın aynı akıbeti yaşamasını istemiyor. Bunun için de gerekli hukuki mücadeleyi vereceğini kaydediyor. Meslek liseli ailelerin artık tahammülünün kalmadığını vurgulayan Yardım, "Bu haksızlık artık bitsin. Umutlar suya düşürülmesin. Ülkenin genç beyinleri boş yere harcanmasın." diyor. Konya Meram Atatürk Kız Meslek Liseli Bilgisayar bölümü öğrencisi Halime Sarp'ın babası İbrahim Sarp, "Yıllardır var olan bir haksızlık ortadan kalktı diye sevinmiştik. Kızımın sevinci tarif edilmeyecek kadar yoğundu. Ama bayram öncesi verilen karar başta kızım olmak üzere hepimizi üzdü. YÖK itiraz edecek fakat mağdur ailesi olarak biz de bu karara müdahil olmaya hazırlanıyoruz." ifadelerini kullanıyor. Başakşehir Özel Burç Anadolu İletişim Meslek Lisesi Radyo Televizyon bölümü öğrencisi Fetullah Eser'in velisi Mehmet Akif Eser ise şöyle konuşuyor: "Ortada açık bir hukuksuzluk var. Hukuk camiası bu konuda hemfikir. Konuştuğumuz hukukçular öğrenci velisi olarak YÖK ile birlikte Danıştay'ın yürütmeyi durduran kararına müdahil olma hakkımızın olduğunu söyledi. Mağdur olmuş bir öğrenci velisi olarak, her türlü hukuki hakkımızı kullanacağız." TANJU ÖZKAYA İSTANBUL Mahmut Çelikus (Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanı) Bu karar çağdışı ve hak gaspı Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi için 28 Şubat döneminden kalma uygulamalara son verilmesi şart. Danıştay ve İstanbul Barosu'nun girişimi Türkiye'nin hafızasında kötü bir anı olarak kalacak. Yanlış hesap Bağdat'tan döner. Bu mağduriyetin giderileceğini umuyor ve gençliğimize hakkı olanın verileceğine inanıyoruz. Yüz binlerce gencimize ve ailelerine büyük üzüntü yaşatıldı. Dünyada meslekî eğitimin yaygınlaştırılması için yoğun çaba sarf ediliyor, Türkiye'de ise köstek vuruluyor. Muasır devlet seviyesine çıkmak için meslekî eğitimden başka yol yok. Karar çağdışı bir uygulama ve hak gaspı. Hüseyin Akça (Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Hukuk Sekreteri) Gençlerin geleceğini heba ediyorlar Gençlerin geleceği, eğitime pedagojik değil ideolojik bakanların elinde heba oluyor. Türkiye'de, meslekî ve teknik eğitimin ortaöğretim içerisindeki payı düşük. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran bizimle ters orantılı. Yaklaşık yüzde 70 meslekî ve teknik eğitim, yüzde 30 akademik eğitim seviyelerinde. Bu nedenledir ki AB'de üniversite önlerinde büyük yığılmalar olmaz. Hiçbir AB ülkesinde ortaöğretimden yükseköğretime geçişte böyle bir adaletsizlik yok. Tam tersine meslek lisesi mezunları lehine ayrıcalık tanınır. Üniversiteye girişte, meslek lisesi mezunları aleyhindeki bu farklı katsayı uygulaması, ekonomik olarak düşük gelir düzeyindeki sosyal tabakalara mensup vatandaşlarımıza karşı yapılan ekonomik koşullara dayalı bir ayrımcılıktır. Raşit Güntaş (Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı) Ülkenin önünü tıkıyorlar Ülkemiz 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koyduysa, buna ulaşmak demokrasinin bütün haklarının kullanılmasıyla mümkün olur. Meslek liselerinde okuyan çocuklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınmasına, ekonomisine en büyük faydası olacak insanlardır. İşyerlerimizde kalifiye elemanlara ihtiyaç var, onların yolu da buradan geçiyor. Meslek liselerinin önünün bu şekilde tıkanması, ülkenin önünün tıkanması anlamına gelir. Eşitlik kurallarının uygulanması gerekir. Bu okullar da diğerleri gibi hak ve hürriyetlere sahip olmalı. Necdet Özer (Denizli Ticaret Odası Başkanı) Düz lise sayısı azaltılmalı YÖK'ün düzelttiği karar doğruydu. Sanayi, ticaret ve ihracatı konuştuğumuz bugünlerde ara eleman açığı söz konusu. Katsayılar eşitlenmeli ki ara eleman ihtiyacı karşılansın. Türkiye'nin kalkınmasının yolu, meslek liselerinden geçiyor. Bunu yapmadan sanayide hamlenin imkânı yok. Düz liseler mümkün olduğunca azaltılmalı, meslek liseleri artırılmalıdır. Öğrendiğimiz kadarıyla bu konuda meslek liselerine haksızlık yapıldığı kanaatindeyim, çünkü bu öğrenciler düz lise müfredatını okuyor, ayrıca ek dersler alıyor. Aslında bunun ödüllendirilmesi lazım. Bence puanlarını azaltmak bir yana, meslek liselerine giren kişilere daha fazla puan verilmeli ki, herkes bu okullara yönelsin. Rıdvan Kaya (Özgür-Der Genel Başkanı) Karar, Ergenekon'un hukuksal kılıfı Karar bütünüyle hukukun dışında, ideolojik örgütlenmenin ortaya çıkardığı Ergenekon mantığının hukuk kılıfına büründürülmüş hali. Danıştay'da dava açılırken İstanbul Barosu başvuru yapmıştı ve Baro Başkanı, eşitlik kararının anlamsız olduğunu ve adaletin ancak eşitler arasında sağlanacağını söylemişti. Burada halkın bir kesimini diğer kesimi ile eşit görmeyen bir anlayışın mahkeme kararı ve oybirliği ile tescillendiğini görüyoruz. Hukuktan değil, Ergenekon zihniyetinin hukuk adına halka dayatılmasından söz edebiliriz. İbrahim Solmaz (Eski ÖNDER Başkanı) Tam bir çifte standart örneği Meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyeti sebebiyle başvurular vardı. Danıştay, YÖK'ü haklı buldu. 'YÖK'ün aldığı her karar geçerlidir, bu hususta tek merci YÖK'tür' dedi. Şimdiki kararı çifte standarttır. Öğrencilerin eşitlenmesi, başarabilen öğrencilere istediği alanda okuyabilme imkanı sunulmasının reddedilmesi haksızlıktır. YÖK yeni bir düzenleme yaparak, mağduriyeti ortadan kaldıracaktır. Öğrenciler çalışsınlar, mağduriyetle ilgili konuları kafalarına takmasınlar. Ahmet Gündoğdu (Memur-Sen Genel Başkanı) Yargıçlar Anayasa'yı çiğnedi Danıştay, meslek liselilere bayram öncesi matem yaşattı. Bazı okulların önünü kesebilmek için eğitimde fırsat eşitliğinin ihlal edildiği dünyada başka ülke yok. Anayasa'ya niçin eğitimde fırsat eşitliği maddesi konuldu? Anayasa'ya en uyması gereken yargıçlar neden bu karara uymuyor? Türkiye'nin geleceğinin aydınlatılmasını engelleme adına talihsiz bir karar. Evrensel hukuk nezdinde bir kötü not daha almış oldular. Anayasa nezdinde kendi öğrencilerinin başarısını, hakkını hukuka engellettiler. Gençler, yaşadıkları mağduriyetin öfkesini ömür boyu taşıyacak Kanuni düzenlemeler, yönetmelikler, iptaller, yargı kararları... Kâğıt üzerinde yapılan bir değişikliğin insan psikolojisinde neye karşılık geldiği çoğu kez görmezden geliniyor. Bir çırpıda verilen bir karar, bazen binlerce insanın hayalini yıkıyor... Danıştay'ın son kararı da on binlerce ailenin ve gencin psikolojini etkiledi. Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, belirsizlik ortamı kadar gençleri üzen, yaralayan başka hiçbir şeyin olmayacağını vurguluyor. Meslek hayatında gerek katsayı gerekse başka alanlardaki ayrımcılık yüzünden ciddi sıkıntılar yaşamış insanlarla karşılaştığını söylüyor. Sayar'a göre bu tür olayların geleceğe dönük ciddi yansımaları var: "Bu karar, ciddi bir ümitsizlik buhranına dönüşebilir. Bu buhran çocuğun, kendi ülkesini daha iyiye taşıma noktasında ideallerini törpüleyebilir. Hatta gençlerde, kendilerini bu kararla engellediğini düşündüğü kesime karşı bir öfkeye dönüşebilir." Sayar, böylesi bir öfkenin yansımasının yalnızca şiddet olmayacağına dikkat çekiyor. Gençlerin yurttaş olarak sorumluluklarını ihmal etmesine, "Zaten ben çok büyük bir haksızlığa uğradım, bu devlete ne vereceğim ki?" tarzında düşüncelere yol açabileceğine işaret ediyor. Hayal kırıklığının 'pasif agresyon' denilen ve açık bir şekilde şiddete dönüşmeyen 'ihmalkârlık, umursamazlık, memleketi sahiplenmezlik' gibi bir tavra dönüşebileceği uyarısında bulunuyor. Sayar, toplumun her kesimindeki gençlere umut verilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Gençlerin yaşadığı bu sancılı süreçte en büyük görev ailelere düşüyor. Prof. Dr. Sayar, ailelere, 'alternatif yolları araştırmaları, çocuklarının mağdur olmamaları için gayret sarf etmeleri' tavsiyesinde bulunuyor. Psikolojideki 'koşulsuz sevgi' kavramına dikkat çeken Sayar, şöyle devam ediyor: "Çocukların kendi elinde olmayan sebeplerle böyle bir engellemeye uğramaları, onların başarısız oldukları anlamına gelmez. Çocuk ellerinden ne geliyorsa yapmaya, aileler de koşulsuz bir şekilde onları sevmeye devam edecek." ZAMAN
<< Önceki Haber YÖK'ten hukuk manifestosu gibi itiraz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER