YÖK'ün Faaliyet Raporu'nda, '
Hükümetlerin,
öğretim üyesi yetiştirmek için yeterli kadro vermek yerine, şartları oluşmadan yeni üniversite açma
politikasını
tercih ettikleri' belirtildi.
Yükseköğretim
Kurulu'nun, 9
Aralık 2003- 9 Aralık 2007 tarihlerini kapsayan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in dönemindeki faaliyetleri içeren ''YÖK Faaliyet Raporu'' yayımlandı.
Rapor,
görev süresi bugün sona eren YÖK Başkanı Teziç tarafından dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sunuldu.
Raporda,
yükseköğretimin yeniden yapılandırılması çalışmalarıyla ilgili 2003 ve 2004 yılları içinde,
Üniversitelerarası Kurul içinden bir grup
rektör tarafından, hükümet temsilcileriyle
işbirliği çerçevesinde Yükseköğretim Kanunu'nda yapılması düşünülen reform çalışmalarına zemin oluşturması amacıyla bir ''
taslak'' hazırlandığı, ancak taslağın kanunlaşamadığı belirtildi.
Bu sonucun, ''hükümetin, yükseköğretimi Türkiye'nin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırmaktan çok, üniversiteler üzerindeki etkinliğini arttırmayı öngörmesi nedeniyle, toplumda yeterince
destek görmemesinden kaynaklandığı'' ifade edildi.
Raporda, kurul tarafından alınan başlıca kararlara, çıkarılan yönetmeliklere, ulusal ve uluslararası konferanslara yer verildi.
15 YENİ ÜNİVERSİTE
Raporda yeni açılan üniversiteler konusuna da yer verildi. 15 ilde yeni üniversite açmak üzere, hükümet tarafından Yükseköğretim Kurulu'na yapılan başvuruların değerlendirilerek yeni üniversite açılması ile ilgili kriterlerin geliştirildiği, bu kriterlere göre yalnız dört ilde yeni üniversitenin açılabileceğinin bildirildiği belirtildi.
Yükseköğretim Kurulu'nun bu görüşüne rağmen, 2006'da 15, 2007'de 17 olmak üzere 32
devlet üniversitesi açıldığı anımsatıldı.
YÖK'e son 4 yılda
vakıf üniversitesi açmak üzere on sekiz başvuru yapıldığı, Kurulun bunlardan altısını uygun bulduğu ve böylece vakıf üniversiteleriyle birlikte son iki yılda 38 yeni üniversite açıldığı kaydedildi.
SAYISAL GELİŞMELER
Raporda yer verilen
eğitim-öğretim faaliyetleri kapsamında son 4 yıldaki sayısal gelişmeler şöyle:
''Devlet Üniversitesi sayısı, 53'den 85'e,
vakıf üniversitesi sayısı 24'den 30'a, fakülte sayısı 573'den 767'ye, -Örgün eğitim öğrenci kontenjanı 405 bin 733'den 431 bin 663'e, yükseköğretimde okuyan toplam öğrenci sayısı, 1 milyon 946 bin 442'den 2 milyon 419 bin 214'e, yükseklisans öğrenci sayısı, 90 bin 054'den 108 bin 683'e, doktora öğrenci sayısı 24 bin 835'den 33 bin 711'e, tıpta uzmanlık öğrenci sayısı 10 bin 556'dan 11 bin 884'e,
önlisans ve lisanstan
mezun öğrenci sayısı 303 bin 322'den 361 bin 188'e, öğretim elemanı sayısı 77 bin 065'den 86 bin 522'ye, araştırma görevlisi sayısı, 28 bin 426'den 30 bin 495'e, öğretim elemanı başına öğrenci sayısı 25'den 28'e çıktı.''
Üniversite, fakülte,
yüksekokul, ve öğrenci sayılarındaki artışa karşılık üniversitelerin akademik kadrolarında aynı oranda artışın sağlanamadığı belirtildi.
Raporda, üniversite sayısının artmasına karşılık, YÖK'e her yıl verilen
yurt dışı burslu öğrenci kadrolarının 80 olarak sabit tutulduğu da kaydedildi.
''ÖSYM GÖREVİNİ BAŞARIYLA SÜRDÜRDÜ''
YÖK Faaliyet Raporu'nda araştırma faaliyetlerine de değinildi. Dünyanın en önemli
bilimsel araştırma veri tabanına sahip kuruluş olan ISI verilerine göre, son 4 yıldaki
makale sayısının 12 bin 246'dan 17 bin 385'e, makale sayısı bakımından Türkiye'nin dünya sıralamasındaki yerinin 22. sıradan 19. sıraya yükseldiği belirtildi.
YÖK'e bağlı bir kuruluş olan ''
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi''nin son dört yılda, artan iş yüküne, kadro yetersizliğine ve kuruluş yasasının olmamasından kaynaklanan sıkıntılara rağmen görevini başarıyla sürdürmüş olduğuna da değinildi.
YÖK BÜTÇESİ
Türk yükseköğretiminin üç ayrı finansmanı kaynağı bulunduğu, bunların devlet
bütçesi,
döner sermaye gelirleri ve öğrenci katkı payları ile faaliyet gelirleri olduğu hatırlatıldı.
YÖK ve
Üniversitelerin bütçesinin, MEB bütçesi içindeki payının son dört yılda yüzde 25'den yüzde 20'ye düşürüldüğü, üniversite, fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokul sayılarındaki artışa rağmen 2008 bütçesindeki artış oranının,geçen yıl olduğu gibi yüzde 11 civarında olduğu vurgulandı. Raporda bütçe uygulamaları, ''Üniversitelerin en önemli özelliği, özerk bir kurum olabilmeleridir.
OECD, üniversite özerkliğini sekiz ölçütte tanımlamaktadır. Bunların beşi, mali özerkliğe ilişkin olup bu kriterlere göre Türk üniversitelerinin mali özerkliği yok denecek kadar azdır'' şeklinde değerlendirildi.
Yükseköğretimdeki büyümeye karşılık, kurumsal olarak YÖK bütçesinde son dört yıldaki artış oranlarının çok düşük olduğu ifade edildi.
Araştırma görevlilerinin
ekonomik açıdan katlanılması çok güç zorluk içinde olduklarının belirtildiği
raporda, öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesi konusunda YÖK'ün MEB'e ve Başbakanlığa yazılı olarak müracaat edildiği, ancak bu teşebbüslerden bir sonuç alınamadığı kaydedildi.
''KADRO SORUNUNUN BOYUTU GİDEREK ARTTI''
Üniversite, fakülte, yüksekokul, meslek yüksekokulu ve bunların bünyelerindeki program sayılarının giderek artması nedeniyle, bu uygulamanın kadro sorununun boyutunu giderek arttırdığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
''Bu sorun, en önemli yansımasını, öğretim üyeliğinin fidanlığı olan araştırma görevlisi kadrolarında göstermektedir. Son dört yılda, Devlet üniversitesi sayısı 57'den 85'e çıkarken; açıktan atama yapılabilecek Araştırma Görevlisi kadrosu 4 bin 250'den 1.410'a düşürülmüştür.
Araştırma görevlileri, sayıları giderek arttırılan üniversitelerimizin
öğretim üyesi adaylarıdır. Siyasi iradenin izlediği bu politika, öğretim üyesi kaynağına zarar verdiği gibi, yeni açılan üniversitelerin gelişmesini zora sokmuştur.''
Hükümetlerin, öğretim üyesi yetiştirmek için yeterli kadro vermek yerine, şartları oluşmadan yeni üniversite açma politikasını tercih ettikleri ifade edildi.
''19 İDARİ DAVA AÇILMIŞTIR''
Raporda, ''YÖK'ün karşı karşıya bırakıldığı uygulamalar nedeniyle, 2004-2007 döneminde, oldukça sık periyotlarda yargıya başvurmak zorunda kaldığı'' ifade edildi. YÖK tarafından 2004-2007 yılları arasında,
Danıştay ve idare mahkemesi nezdinde
Başbakanlık,
Milli Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığı aleyhine 19 idari
dava açıldığı, bu davalardan, yalnızca 5'inin ara karar olarak aleyhe, 14'ünün kısmen ara-kısmen nihai karar olmak üzere lehte sonuçlandığı belirtildi.
AA