Birliğin Kurucu Başkanı olan
Anayasa Mahkemesi Raportörü
Osman Can, birliğin kuruluş dilekçesini
Ankara Valiliği'ne sunmasının ardından basın mensuplarına açıklama yaptı.
Can, temel hedeflerinin yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı olduğunu belirterek, bunları sağlayabilmek için yargının yeniden biçimlenmesi gerektiğini savundu.
Yargının ciddi sorunları bulunduğunu ileri süren Can, ''siyasi ve yargı aktörlerinin
diyalog içerisinde bulunduğu ortak bir platformda, yargının sorunlarının çözümlenebileceğini'' belirtti.
Osman Can, amaçlarının, ''yargının tartışılabilir ve tartışılması gereken sorunlarını ortak platforma aktarmak ve bütün tarafların, politikanın, yüksek yargının ve tüm
yargıçların katıldığı bir ortam içinde çözümünü sağlayabilmek, herkesi tartışmaya davet edebilmek'' olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
''Bizim amacımız, taraf olmak değil, sorunların çözümlenmesine kamusal bir davet yapmak. Bunun için çalışacağız. Sorunların çözümlenebilmesi için insanların diyalog kurması gerekiyor. Bütün taraflara, diyaloğa
çağrı yapıyoruz. Bizim hareket noktamız, insan,
özgürlük ve
demokrasi. Özgürlük insanın kendi değeridir, demokrasi bunu gerçekleştirebilecek bir yoldur, yargı da bu eksende yeniden yapılandırılmalıdır. Yargı bu şekilde yeniden yapılandırılırsa Türk insanının, milletinin övünç duyabileceği,
adalet beklentilerinin çok rahat karşılanabileceği bir imkan yaratılmış olur.''
Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can ve
Beypazarı Hakimi Orhan
Gazi Ertekin'in eş başkan olarak yer aldığı birliğin geçici
yönetim kurulunda
Kazan Hakimi Kemal
Şahin,
emekli Askeri Hakim
Ümit Kardaş ve Ödemiş Hakimi Faruk Özsu bulunuyor.
Kurucu yönetimin görevi, Dernekler Kanunu'na göre 6 ay içinde tüzüklü ve seçimli Genel
Kurulu topladıktan sonra sona erecek.
-YENİ BİRLİĞİN TÜZÜĞÜ
Tüm ilkeler, kurallar, kurumlar ve sistemlerin temelinde ''insan ve insanlık onurunu gören'' ''Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği''nin tüzüğünde yer alan ilkelerinden bazıları şöyle:
-Demokratik değerlerle ve insan onuruyla bağdaşmayan
uygulama,
algı ve anlayışlarıyla kurum ve kurallara karşı, Anayasanın, yasaların ve Anayasal düzenin bir parçası olan uluslararası hukukun sunduğu tüm imkanları kullanarak mücadelesini sürdürür.
-Kurumsal yapıların
darbe ve müdahaleleriyle kesintiye uğratılan ve zayıflatılan bu tarihi kültürün, 21. yüzyılın katılımcı, çoğulcu ve özgürlükçü standartlarıyla geliştirilerek, öz güvenli ve güçlü bir toplumsal yapıya zemin sunabileceğini kabul etmektedir.
-Siyasal düzenin demokratikleşmesini ve hukuk devletine doğru evrilmesini engelleyen, 27
Mayıs, 12
Mart ve 12
Eylül darbeleri ve takip eden müdahalelerin bir sonucu olarak eğitimden ekonomiye, toplumsal ve siyasal yaşamımızın tümünü etki altına almış militarist
milli güvenlik anlayışının terk edilmesi ve demokratik bilinci güçlendirecek siyasal, sosyal ve
ekonomik programlarla ikamesi gereğinin altını çizer. Militarizmin, gerek hukuk sistemini
tayin etmek, gerekse hukuk uygulamasını doğrudan etkilemek suretiyle, hukuk devletinin inşası önünde ciddi bir engel olduğunu kabul eder.
-Tüm devlet aygıtıyla birlikte silahlı kuvvetlerin demokrasi ilkeleriyle temel hak ve özgürlüklere kayıtsız-şartsız bağlı kılınmasının bağımsız ve tarafsız bir yargı kültürü bakımından yaşamsal olduğuna inanır.
-Yüksek yargıda kamuoyuna yansıyan veya yansımayan, kurumsal temsil niteliğindeki her bir siyasal ve ideolojik tutumun, bu tutum '
siyaset dışı' veya 'siyaset üstü' olarak nitelendirilmiş olsa dahi, yargı bağımsızlığına yönelik önemli bir tehdit yarattığına inanır.
-'Siyaset üstü'lük iddialarının
Türkiye ve dünya tarihi deneyimlerinden hareketle 'demokratik siyaset karşıtlığıyla' sonuçlandığının bilincindedir.
-Yargılamanın bir '
iktidar' değil, topluma
hesap verilmesini zorunlu kılan bir 'sorumluluk' olduğunu hatırlatır
-Türkiye toplumunun tek demokratik Anayasası olan 1921 Anayasasını 'saygın' bir tarihi referans olarak kabul eder. 1924 Anayasasını dikkate değer bulur. Bunun dışında darbe ürünü tüm Anayasaları ve bu anayasaların ardında yatan demokrasi karşıtı mirasın reddini, Türkiye toplumuna saygısının gereği görür.
-Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun, yargıçlar ve savcılar üzerinde hiyerarşik yapıya izin vermeyecek şekilde kurul veya kurullarla ikame edilmesini, bu kurulların, bölgesel yargı komisyonlarının hazırlayacakları
rapor ve önerileri dikkate almak suretiyle çalışmalarını yürütmesini savunur.
-
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yargıtay'daki çalışmalarla sınırlı bir kuruma dönüştürülmesini, siyasal partiler ve benzeri siyasal niteliği bulunan tüm görev ve yetkilerden arındırılmasının demokrasi için yaşamsal olduğunu savunur.
-Yüksek ve ilk derece yargıcı ayrımı yapılmaksızın tüm yargıçların benzer güvencelere kavuşturulması gerekir.
-Devletin diğer kurumları ile yargı birimleri arasında hiyerarşik bağ bulunduğu algısını yaratan il ve ilçelerdeki
protokol listelerinde yargıç temsiline son verilmesi gereğini savunur.''
Kısa adı ''
Demokrat Yargı'' olarak belirlenen birliğin kurulmasıyla Yargıçlar ve Savcılar Birliği (
YARSAV) yargıdaki tek
sivil örgütlenme olma unvanını yitirdi. Osman Can, YARSAV 2. Olağan Genel Kurulu öncesi derneğin mevcut anlayışını eleştiren bir
mektup ile YARSAV'dan
istifa etmişti.