YARSAV Başkanı Emine
Ülker Tarhan,
"Demokrasiye gidiyor gibi gösterilen bir gemiye bir hevesle binen bazı aydınlar denizin ortasında gemiden atılabilirler, kanımca bunun farkında değiller" dedi.
Hürriyet gazetesinden Faruk Bildirici'ye konuşan
Emine Ülker Tarhan, ilginç tespitlerde bulundu. Tarhan
muhaliflere karşı vahşi yöntemler kullanıldığını da söyledi.
YARSAV BAŞKANLIĞI
Kızımın
sigortasını haber yapmışlar
YARSAV, ilk
sivil toplum deneyimim. Kurucu üyesiyim. Son süreçte genel sekreterdim. Yarsav'a başkan seçildikten sonra
yaşamımda büyük değişiklik oldu. Ön planda olmaktan çok hoşnut değilim. Bazı endişeler ve yargının götürülmek istendiği yer nedeniyle de ayrıca uykularım kaçıyor. Şimdi AB masteri yapan kızım Birsel Tuğçe 24 yaşında. 4 yıl önce kısa süre çalıştığı işyeri sigorta yaptırmış. Beni yıpratmak amacıyla çok aramış bunu bulup haber yapmışlar. Muhalif ses çıkaranlar, medya
destekli kampanyalarla
taciz ediliyor. Bakıyorsunuz birinin yıllar önce bir arkadaşıyla yaptığı konuşma basına yansıyor. Bunlar vahşi yöntemler.
Yargıya her gün saldırmanın, taciz etmenin,
yargıç ve savcıları yasadışı dinletmenin, haklarında veri toplamanın tek nedeni, yargı üzerinden
demokrasiyi aşındırmak istemeleri. Doğru bildiğimizi söylemeye, yargı bağımsızlığı ve demokrasi mücadelemize devam edeceğiz.
DERNEĞİMİZİ DİNLİYORLAR
Ömer Faruk
Eminağaoğlu, bu derneğin bugüne gelmesine en büyük katkıyı vermiş saygın bir
hukukçu. Bakanlığın, Ömer Faruk Bey hakkında 65
suçlama getirmesi
genel kurul iradesini etkiledi. Benimle ilgili de bana ulaşmış bir suçlama yok ama bu olmayacağı anlamına gelmez. Kanıt gösteremem ama derneğimizin dinlendiğini biliyoruz. Yönetim kurulunda eller kalktığı anda aşağıdaki kalabalıktan “Emine Ülker Tarhan seçilmiş” sözünü duyduk. Bu kesin değil ama yeterli bir gösterge. Kendi telefonlarımın dinlendiğini de tahmin ediyorum.
Biz apolitik bir kuşağız. 80 sonrası üniversite eğitimi gördüğüm için hiçbir siyasi yapıda ve öğrenci derneğinde yer almadım. Siyasi geçmişim olsaydı muhakkak çıkartırlardı. Kendimi tanımlarken siyasal argüman kullanmam, bir kategoriye dahil etmem. Bunlar bana sevimsiz ve sınırlayıcı geliyor.
Medya bazen kadın olmamı vurguluyor, bundan da hoşnut değilim. Her söyleşide, “Lütfen kadın olmamı öne çıkarmayın” diyorum. Fakat kırmızı çizginiz olduğunda hemen onu öne taşıyorlar. Halbuki ben sadece olduğum gibi görünmeye çalışıyorum o kadar.
HUKUK İDEALİM
Tanrısal bir güçtür hüküm vermek
Ailemin
baba tarafı Girit'ten gelmiş. Çocukluğum nasıl sürüldüklerini ve o yolculukta yaşadıklarını dinlemekle geçti. Ailemin geçmişindeki bu haksızlık, mağduriyet öyküsü etkili olmuş olabilir. İyi bir hukukçu olmak istiyordum. Ailemde hukukçular vardı. Amcam
Danıştay üyesiydi. Hukuk tek idealimdi. Tek isteğim,
Ankara Hukuk Fakültesiydi, oldu. Mezun olduktan sonra bir süre serbest avukatlık ve kamu avukatlığı yaptıktan sonra yargıçlığa geçtim. İlk İslahiye'de çıktım kürsüye. İslahiye'nin,
terör ve sınır bölgesi olmasından doğan özel sorunları vardı. Hukuk açısından çok geliştirdi beni. Sonra Sandıklı'da devam ettim. Kadastro, sulh hukuk ve cezanın her kademesinde, ağır ceza, asliye, sulh ceza mahkemelerinde görev yaptım. Yargıçlık büyük bir mesleki tatmin duygusu verdi bana. Gözünüzün içine bakıp sizden
adalet isteyen insanların, hayatlarına
dokunma, iyileştirebilme gücünüz vardır, hükmedendir yargıç ve Tanrısal bir güçtür hüküm vermek. Adalet duygum çok gelişmiştir. Haksızlıklara tahammül edemem. Türkiye'nin pek çok yerinde zor koşullarda çalıştık. Son günlerde bize başka bir ülkenin yargısıymışız gibi düşmanca davrananlar var, ona üzülüyorum. Oysa biz halkın içinden geldik. Yargıç ve savcılar da memur,
işçi, esnaf çocukları. 2001'de
Yargıtay'a geldim.
Seçme şansım olsa kürsüyü
tercih ederdim. Şu anda 4.
Ceza Dairesi'nde tetkik hakimiyim. Eşim de Yargıtay üyesi.
HAYATIMIN YOL AYRIMI
Hukukta okurken anne oldum
Eşim Umur ile Hukuk Fakültesi ilk sınıfta tanışıp, ikinci sınıfta evlendik. Aşk evliliğiydi. Son sınıfta kızımız oldu. Kızımıza babaannemizin adını da alarak Birsel Tuğçe adını verdik.
Öğrenci annelik zor ama zevkliydi, hep birlikte büyüdük. Oğlumun ismi de Alaz. Alaz alevin ucundaki dili demek. Alaz, sıcağa, ateşe çok ihtiyaç duyduğumuz bir gün doğdu.
Erzurum Tortum'da iş makineleri yolu açarak beni doğuma yetiştirdi. O yüzden Alaz adını verdik.
Hayatımın yol ayrımı, öğrenciyken evlenmeye karar vermemdi. Asla pişman değilim. Ben mutlu biriyim.
TARSUS'TAKİ ÇOCUKLUĞUM
Anjel Teyze, Artin Amca ve diğerleri
Tarsus, başka yere benzemez, çok renkli, çok kültürlüdür. Çocukluğumda sokağımızda
küçük bir kilise ve gayrimüslim arkadaşlarım vardı. Paskalyada sokakta çörek kokusu hissederdik. Anjel Teyze ve babamın komşusu Artin Amca vardı. Müthiş bir hoşgörü ortamıydı. Dedem,
ayakkabı zanaatini bir
Ermeni ustadan öğrenmiş; babam da devam ettirdi. Gayrimüslimler 1974'ten sonra terk edince Tarsus'ta o doku zenginliği kalmadı.
Anne tarafım Demokrat Partili bilinir, hatta annemin amcası DP milletvekiliydi. Babam da aynı çizgide olmakla birlikte aktif anlamda
siyasetle ilgilenmedi. Çocukken babam ve annem işlerini bırakır bizi
Cumhuriyet bayramlarına götürürdü. İdealim, Mustafa Kemal'e layık olmaktı. Ülkem için yararlı ne yapabilirim diye düşünerek büyüdüm. Bir kitap kurduydum çocukken. Satın alacak param olmadığı zaman kiralardım. Okuldan çıkar kütüphaneye giderdim. Klasiklerden başlayıp 9 Işık'tan tutun Kapital'e kadar elime ne geçtiyse okudum. 12-13 yaşındaki çocuğun bunları anlaması mümkün değildi ama deliler gibi okuyordum. Darbeden sonra babam zarar göreceğimiz endişesiyle kitaplarımızı yaktı. Koliler dolusu kitabıma üzülürüm hala. Ortaokul yıllarında Aziz Nesin ve Gırgır dergisi de çok güldürürdü. Gırgır okuyup çok güldüğüm için hocalarımın beni dersten attığını hatırlıyorum. Artık mizah dergileri o kadar güldürmüyor ya da biz çok büyüdük artık. Ama çok zeki ve
komik çocuklarım var. Beni çok güldürüyorlar.
HAYAT İLKEM
Geriye ne bırakmak istediğini bilen bir kadınım
Doğallığa, sadeliğe ve bilginin gücüne inanıyorum. Bu benim hayat ilkem. Ben ne olduğunu kavramış, ne yapacağını ve geriye ne bırakmak istediğini bilen bir kadınım. Birer iz bırakacağız muhakkak ama hayatı aslında çok da ciddiye almıyorum. Felsefeden çok anlamam ama Jorge Luis Borges'in dediği gibi “Hayat ne kadar karmaşık ve uzun olursa olsun aslında bir andan ibaret, o an da aslında kim olduğunuzu anladığınız ve ne olmaya karar verdiğiniz an.” Latin edebiyatını özellikle de Borges'i çok severim, tüm kitaplarını okudum. Orhan Pamuk'un da bütün kitaplarını okudum. İyi bir yazar. Siyasetin edebiyata zarar vermesi rahatsız edici. Pamuk'un da Borges'ten etkilendiğini düşünüyorum. Mesela Beyaz Kale'de iki insanın tek insana dönüşmesi hikayesi vardır. Benzer saptamalar, Borges'te de var.
HAYALİM
Cumhuriyetin 100. yılını kutlamak istiyorum
Hayalim demokrasinin güçlenmesi ve çocuklarımızın Cumhuriyet kazanımlarını kayıp vermeden geleceğe taşımaları. Cumhuriyetimizin 100. yılını
yaşlı bir kadın olarak çocukluğumdaki coşkuyla kutlamak istiyorum. Hiçbir
kariyer planım, hiçbir beklentim yok. Yaşam nereye götürürse oraya gideceğim. Çalışabildiğim kadar mesleğimi yapmak ve sonra da sevgili eşimle birlikte emekliliği yaşamak isterim. Emeklilikte bahçeye, ağaçlara, çiçeklere döneceğim.
VOSVOS GEZİLERİ
Kasetçalara Livaneli koyar alışverişe giderim
73
model, sarı bir Volkswagen'im var. Bir de 64 model her tarafı orijinal bir
vosvosumuz var, eski artık. Onu koruyoruz. Cumhuriyet bayramında yapılan vosvos şenliklerine katılıyoruz. Arabamla sadece kısa mesafelere gidiyorum, kasetçalarına Livaneli'yi koyarım, alışverişe giderim. Zülfü Livaneli'nin müziği, o ses
temiz hava gibi geliyor bana.
HAKİMLİK YAPARKEN
Kendi kitabımdan yararlanıyorum
Mesleki birikimimi başkalarına aktarma isteği duydum ve bir adli tatilde oturup kitabımı yazdım. Nasıl bir şey ortaya çıkacak diye merak ederek yazdım. İlk basıldığında “
Tehdit ve Hakaret Suçları” adlı kitabımın kokusu çok hoşuma gitmişti. Bizim kuşak için kağıda dokunmak çok önemli. Tetkik hakimi olarak bazen kendi kitabımdan yararlanıyorum. Hakaret suçlarına
bakan bu dairenin bir yargıcı olarak diyebilirim ki, bir sözün
hakaret teşkil edip etmediği konusunda,
heyet kılı kırk yararak karar veriyor. Bir sözün hakaret olup olmadığının saptanmasında söyleyen, söylenen yer, zaman ve konjonktür de çok önemli.
OSMAN CAN'IN DERNEĞİ
Açtığımız yoldan gidiyorlar
Bir kadın yargıç olarak Cumhuriyet değerleri ve kazanımlarına bağlıyım; bu varlık nedenim ve bu konuda tarafım.
Avrupa'da yargıçların ilk
örgütlenmesi 1907'dir. Biz de bunun eksikliğini duyuyorduk. Yargıya müdahaleler arttıkça ses çıkarma zorunluluğu doğdu. Yarsav, Dünya Yargıçlar Birliği ile Demokrasi ve
Özgürlükler için Avrupa Yargıçlar Birliği'ne üye kabul edilerek siyaset dışı bir örgüt olarak tescillendi. Bizim açtığımız örgütlenme özgürlüğü yolunda herkes devam edebilir. Umarım (
Demokrat Yargı ile) ortak noktamız, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin sağlanması olur. Demokrasiye gidiyor gibi gösterilen gemiye bir hevesle binen bazı aydınlar denizin ortasında kaçak yolcu muamelesi görebilir ve gemiden atılabilirler, kanımca bunun farkında değiller.
12 EYLÜL
Sivil
darbeyle askeri darbenin farkı yok
12
Eylül darbesi olduğunda 16 yaşında bir lise öğrencisiydim. Sonraki günlerde, biz gençler, darbe öncesinin sorumlularıymışız gibi dışlandık. Korku toplumu yaratıldı. Bu kötü günleri, yargıya ağır müdahaleleri getiren de o darbe. Bugünle o günleri örtüştüren şeyler var, bugün de ülkemizde bir korku ortamı yaratmaya ve bundan yararlanmaya çalışanlar var. Bu ülkede, bir daha asla darbe olmasın, üniformalısı da, üniformasızı da. Sivil darbeyle askeri darbenin bir farkı yok.
HÜRRİYET