Paşalarım Ya Tersi Olsaydı!
Şener Paşa, Hurşit Paşa
Ya tersi olsaydı!
Tersi olmadığı için dua eder misiniz bilmem!
'Geçmiş olsun,
Allah kurtarsın’ dileklerimin kabulünü de!
Sizi izlerken sevindiğimi ve memnun olduğumu da!
Geçmişe dalıp çok acı çektiğimi fark edip etmediğinizi de!
Bildiğim bir şey var; sizin gibi generallerin hele de orgenerallerin hakkında kuvvetli bilgi ve
belge olmadıktan sonra gözaltına alınıp içeri atılamayacağı!
Öyle ya, bundan 65 sene evvel, hani 43’teki tek partili dönemde, bir
Org.neral olan Mustafa MUĞLALI’nın Van’ın
Özalp ilçesinde İranlı
koyun hırsızlarına
yardım ettikleri iddia edilen 33 masum, savunmasız köylüyü bir gecede kurşuna dizdirdiğini biliyorsunuzdur.
Üstelik bu katliamı, içinde generalin de bulunduğu astlarının, ilçenin aklı başındaki idarecilerinin, ileri gelenlerinin itirazlarına rağmen işlediğini.
Ve onca tanığın önünde bu suçu işlemesine rağmen ancak 5 yıl sonra yargılanıp, hüküm giydiğini ve cezaevinde yatarken de ruhunu teslim etiğini..
Anlatmak istediğim; sizler gibi
paşalar hakkında tahkikat yapmanın öyle eften-püften sebeplere dayandırılamayacağı…
Lakin, her ne olursa olsun dikkatle ve merakla takip ettiğim yargılama sürecinin sonunda suçlu ilan edilmediğiniz sürece sizler benim “Paşamsınız”, öyle de hitap edeceğim..
PAŞAM, SİZLERİ İZLERKEN SEVİNİYORUM.
Evet, paşam çok seviniyorum, çok da memnun oluyorum!
Sakın yanlış anlamayın, sevincim, memnuniyetim gözaltına alınıp tutuklanmanıza değil..!
Karşılaştığınız muameleye seviniyorum!
Sevinirken de geçmişe dalıp sebebini birazdan izah edeceğim nedenlerden dolayı acı çekiyorum..!
Emin olun, devleti zayıflatmak, yıkmak gibi en ağır suçları işlediğiniz iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanırken, sanki etrafında korumaları ile birlikte
ödül törenine ya da film festivaline katılan
Amerikan aktörleri gibi görünüyorsunuz…
Allah var bunda; yakışıklı oluşunuz, bakımlı haliniz, askeri disiplinin size kazandırdıkları, kravatınız, şık giyiminiz, tıraşınızın etkisini inkar edemeyiz.
Ancak, avukatınızın, ‘Arkadaşlar dört dörtlük yardımcı oluyor” şeklinde dile getirdiği gibi, polislerin, savcıların, cezaevi görevlilerinin sizlere gösterdiği özen bambaşka.
Öyle de olmalı Paşam…
Metris’teki ilk gecenizde kapalı kantinin sizin için açtırılıp traş,
temizlik ve
yiyecek ihtiyaçlarınızın karşılanması…
Koğuşunuza
buzdolabı, televizyon konması, kitaplarınızın, günlük gazetelerinizin düzenli gelmesi, iyi bir kahvaltı olanağı, sabahları
spor ve yürüyüş imkânı…
Avukatlarınızla, gazetecilerle, siyasilerle, yakınlarınızla görüşüp sohbet edebilmeniz, istediğiniz anda, istediğiniz şekilde
mesaj gönderebilmeniz…
Kandıra’daki koğuşunuzu deterjanla yıkatıp, ilaçlatabilmeniz…
Bunlar olması gerekenler Paşam.
Onun için çok seviniyor, “Tersi olmadığı için dua edin?” diyor ve çok üzülüyor, acı çekiyorum...
Tersi olsaydı,
darbe yapılsaydı, sizler askerler tarafından gözaltına alınsaydınız!
Sizler Kara Harp Okulu öğrencisi iken, 27 Mayıs’ta olanları hatırlasanıza!
-
Yassıada komutanı Tarık Güryay’ın elinden düşürmediği sopasını
Meclis Başkanı Refik Koraltan gibi babası yaşındaki insanların böğrüne sebepsiz yere dürtüp, adi ve bayağı sözlerle aşağılayarak sıraya sokmaya çalıştığını…
-“Soysuz” diye çağrılan, dayak ve küfürlerle Yassıada’da ‘hizaya’ sokulan bu insanların kara tahtalarında “Hoşgeldiniz İnekler,
imza 27 Mayıs” yazılı koğuşlara sokulduğunu…
-
Konya Valisi Cemil Keleşoğlu’nun
genç bir
teğmen tarafından “Sen benim tayinimi istediğim yere yapmamıştın” gerekçesi ile azarlanıp tokatlandığını, bunu kaldıramayan Keleşoğlu’nun aynı gece
demir somyasında çıkardığı yaylarla bileğini keserek
intihar ettiğini..
- Yaşlı ve heybetli bir yapıya sahip olan İstanbul'un eski valisi,
Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’ın atılan çelme sonucu düşünce yüzünün kan içinde kaldığını, mahkemede ifade verirken düşüp
kalp sektesinden
vefat ettiğini…
- İçlerinde
Genelkurmay Başkanlığı yapmış Şükrü Erdelhun, İsmail Hakkı Tunaboylu gibi isimlerin de bulunduğu 70-80 yaşında insanların, koğuşlar ile yemekhane arası mesafeyi tek sıra halinde düzgün yürümedikleri için tekmelediklerini, dövüldüklerini, torunu yaşındaki insanlar tarafından aşağıladıklarını…
- Haşarata karşı koğuşları DDT ile ilaçlarken camları kapattıklarını, sonra da ektisini kaybetmesin diye camları açmadıklarını…
- Bu yöntemle yapılan bir
ilaçlama sonrasında asker kökenli bir milletvekilinin; 'Bütün camları kapatmışlar, buraya da ilaç sıkmışlar, sinek gibi görüyorlar bizi. Birinci Cihan Harbi'nde
esir düştüm, Sibirya'ya gittim. Sibirya'da burada yapılan zulmün onda biri bile yoktu. Bu ağrıma gidiyor, eski bir askerim' diye ağladığını….
Yaa Paşalarım.. Benzer örnekler daha doğrusu zulümler yazmakla bitirilemeyecek kadar çok.. O günleri okudukça, dinledikçe bizim yüreğimiz parçalanıyor...
DUA EDER MİSİNİZ BİLMEM!
Evet Paşalarım.
Dua eder misiniz bilmem ama ben sizin yerinizde olsam ederim;
Darbeye maruz kalmadığım, aşağılanmadığım, tekmelenmediğim, dövülmediğim, ilaçlanan odalara
sivrisinek gibi kapatılmadığım, her an darağacına giderim korkusu ile yaşamadığım için dua ederim...
Bu polisler tarafından gözaltına alındığım…
Böyle savcılar tarafından ifade verdiğim…
Bu imkanlarda
tutuklu bulunduğum için dua ederim..
Başka ne diyeyim Paşam
Geçmiş olsun, Allah kurtarsın…
DERYA SERT/AKTİFHABER