Donunu da indir asker!..
Yer:
İstanbul Cevizli 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı
Tarih: 12
Kasım 2010
Sabah içtiması saatleri...
Bir
üsteğmen bölüğe eğitim yaptırıyor.
Askerlerden biri botunu tam olarak bağlamamış. Üsteğmen bu askeri öne çıkarıyor ve botunu bağlayana kadar bölükteki askerlerin şınav pozisyonunda beklemesini emrediyor. Beklerken bir er yoruluyor ve pozisyonunu bozmadan ayağından
destek alıyor.
Bundan sonra yaşananların hepsinin sebebi şınav bekleme pozisyonunu bozan o ayak desteği...
Üsteğmen eri öne çağırıyor ve emrediyor: Soyun!
Bölüğe de “Arkadaşınız soyunana kadar siz de şınav pozisyonunda bekleyeceksiniz” diye bağırıyor.
Çaresiz er soyunmaya başlıyor. Don ve saatiyle kalıyor.
“Saatini de çıkar” diyor
komutan, çıkarıyor.
Er “Artık giyeniyim mi komutanım” diye sorduğu sırada o emir geliyor: Donunu da çıkar...
Er “Ayıp olur komutanım” diye itiraz edecek oluyor.. “Çıkar” diye tekrarlıyor emri üsteğmen...
Bitmesine az bir zaman kala “askerliğini yakmamak” için mecburen çıkarıyor donunu da...
Kasım ayının ortasında arkadaşları içinde çırılçıplak kalıyor er. Arkadaşları onu daha fazla utandırmamak için başlarını çeviriyorlar.. Bunu gören üsteğmen bu kez bölüğe bağırıyor: Kaldırın kafanızı, bakın...
Taraf'ta
darbe planlarından,
karakol baskınlarındaki ihmallere kadar onlarca büyük asker haberi okuduktan sonra geçen hafta İstanbul'da yaşanmış bu olay size pek de heyecan verici gelmemiş olabilir.
Daha doğrusu bu ere yapılan skandal sizi kesmemiş olabilir.
Ama Türkiye'nin asker sorununun en önemli ve en az görünen kısmı, bu, milyonlarca erkeğin zorunlu askerlik hizmeti sırasında bizzat muhatap olduğu, biraz daha şanslı olanlarının bizzat şahit olduğu bu ve benzeri
insan hakları ihlalleri...
“Komutanım beni çok severdi”, “askerde çok rahattım” tesellilerinin arkasına saklanmış Türkiye'nin anlatılmayan, gerçek ve yüzleşemediği askerlik hatıraları...
2010 yılının kasım ayında İstanbul'da yaşanan yukarıdaki olayı benzer kötü askerlik hatırlarının paylaşıldığı askerleranlatiyor.blogspot.com
sitesinde okudum.
Site bir ilk. Her ay onlarca yeni hikâye paylaşılıyor.
İstanbul Cevizli'deki olay “Donunu da indir” başlığıyla sitenin en popüler ve en çok okunan askerlik hatırasıydı.
Bu olayı sitede okuduktan sonra tarihinin yakınlığı ve İstanbul'da olmasından hareketle
küçük bir araştırma yaptım.
Olay doğru. Olayın kahramanı olan er ve üst teğmenin isimleri bende saklı.
Öğrendiğime göre olay üzerine arkadaşları önünde rencide edilen er şikâyetçi olmak istemiş ama daha sonra kendisiyle görüşülerek bitmesine üç ay kala “askerliğini yakmaması” için şikâyetçi olması bir şekilde engellenmiş.
Bu meşhur “askerliğini yakma” tehdidi, askerlik hizmeti sırasında
küfür, dayak, kötü muameleye yönelik askerî ceza sistemi içinde müeyyidelerin uygulamaya geçmesinin de önündeki en büyük engel.
Aslında böyle bir olaya maruz kalmış kişiler bir dilekçeyle bu durumu üstlerine bildirme ve şikâyetçi olma hakkında sahipler. Örneğin askeriyede dayak cezasının 25 günlük bir
hapis cezası var. Ama bu dilekçelere ulaşmak, ulaşsan da bunu usulünce yazmak mümkün değil... Tabii aylarca yüz yüze bakacağın komutanına bu dilekçeyi teslim etmek işin en zor kısmı...
Bu yazıyla ben kendi çapımda Küçük Asker Sorunu dosyasını açıyorum. Gözüm bir taraftan sürekli yeni hikâyelerin düştüğü askerleranlatiyor.blogspot.com'da olacak, bir taraftan sizlerden gelecek söylenmemiş askerlik hatıralarında....
Ama en başta 2010 yılı kasım ayında İstanbul'da bu yazıyı yazdığım Kadıköy'e yakın Cevizli Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda neler olacağına bakacağım... Bakalım bu insanlık dışı olayla ilgili o üsteğmene hesap sorulacak mı? Yoksa diğer büyük asker hikâyelerinde başımıza geldiği gibi asker “bunu kim sızdırdı”nın mı peşine düşecek.
Genelkurmay Başkanı'nın yerinde olsaydım, askerleranlatiyor.blogspot.com'u internetime açılış sayfası yapar, buraya düşen tüm küçük ama
mide bulandıran asker hikâyelerini “ufak meseleler” demeden araştırırdım...
En başta da bundan iki hafta önce Cevizli'de ne olup bittiğini...
Ordunun yıpratılmasını gerçekten dert ediyorlarsa tabii...
YILDIRAY OĞUR - TARAF
Yeni Akit Gazetesi geçtiğimiz günlerde benzer bir skandalı daha ortaya çıkarmıştı: