Atatürk de dağdaki çobandı
Cuma günü yazıktırdığım ‘hafif dalgacı’ yazıya bi tepkiler geldi aklınız durur...
Hani ‘Plazadaki
Ertuğrul beyle benim oyum eşit olamaz’ dediydim ya...
İste o yazıya...
Vay anam!...
Sen misin bunu yazan!..
Dehşetle gördüm ki;
Aysun Kayacı’nın dudaklarından ‘safiyane’ dökülen ‘dağdaki çoban’ benzetmesi, hiç de azımsanmayacak bir insan güruhunun ortak düşüncesiymiş...
Kendileri dillendirmeye cesaret edemediği için kızcağızın yaptığı benzetmeye balıklama atlamışlar...
Meğer ‘dağdaki çoban’dan kastedilen sırf ‘dağdaki çoban’ değil, memleketimizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan insanlarmış...
Bu dönemde Ak Parti’ye oy veren, ama her dönemde hor görülen aşağılanan insanlar...
Overlokçu kızlar...
Tornacı kalfaları...
Oto boyacıları...
Marangozlar...
Hamallar...
Gündelikçi kadınlar...
Ayakkabı boyacıları...
Otopark kahyaları...
Tesisat ustaları...
Seyyar satıcılar...
Pazarcılar...
Gözlemeci teyzeler...
Dönerciler...
Çöpçüler...
Manikürcü kızlar...
Garsonlar...
Hizmetçiler...
‘Dağdaki çoban’dan kasıt bunlarmış...
‘Bu basit, bu cahil, bu aşşağılık, bu insandan bile sayılmayacak yaratıklar’mış meğer kastedilen...
Şereflerini, haysiyetlerini bir
torba pirince, bir çuval kömüre satarmış meğer bunlar...
‘Dünyaları alsa da bu
cennet vatanı vermeyen’, düşmanın top mermisine göğsünü
siper eden, canlarını gözünü kırpmadan veren bu insanlar, meğer bi paket tozşekere satarmış oylarını...
O yüzdendir ki, nasıl olurmuş da bunların oyuyla, bunlar gibi olmayanların oyu eşit olurmuş...
* * *
‘
Hitler’de halkın büyük bir çoğunluğunun oyları ile gelmişti’ diyenlerin düşüncesi bu...
Hitler ve muadili bütün katillerin ayakta alkışlayacağı düşünceye bak!..
‘Sıradan insanlar ve üstün insanlar’
‘Cahiller ve okumuşlar’
‘Basitler ve elitler’
Yani;
‘
Fareler ve insanlar’...
(Bu mantalitenin, köyün birinde, bir çeşit hastalığı olan insanlarımızı ‘Fare Adamlar’ diye manşetten sunuşunu hatırlatırım)
* * *
‘Merdi kıpti şecaatin arzederken sirkatin söyler’miş...
Buyrun...
Faşizmin dikalası...
Irkçılığın ağababası...
Ayrımcılığın feriştahı...
Vay babam vaaay...
‘Dağdaki çoban’ ha...
Ah be güzel kardeşlerim...
Allah aşkına ne dediğinizin farkında mısınız?
Lafın nereye gittiğini görmüyor musunuz?
Behey bu millete ‘dağdaki çoban’ diyenler...
Size bir şey söyleyeyim de aklınız dursun...
* * *
Mustafa Kemal Atatürk’ü bilir misiniz?
Uydurduğunuz ‘Atatürk’ü değil...
Gerçek
Mustafa Kemal Atatürk’ü...
O da sizin tabirinizle ‘dağdaki çoban’dı...
Diyor ki...
‘Annemden sık sık şunları dinlemişimdir... Bizim asıl soyumuz Yörük Türk’üdür. Buralara
Konya-
Karaman çevrelerinden gelmişiz...
Dedem Feyzullah Bey’in büyük amcası Konya’ya gitmiş.
Mevlevî dergáhına girmiş, orada kalmış...’
Atatürk’ün soyu olan Yörükler, yazın yaylalarda, kışın sahillerde
keçi besleyip yetiştirirlerdi...
‘Çoban’dılar...
Bilmiyorum ‘dağdaki çoban’ı aşağılama ifadesi olarak kullanırken biliyor muydunuz?
Birazcık mahçup olup yüzünüz kızardı mı?
Pekii, ya babası Ali Rıza Efendi?..
Sizler gibi eli
kalem tutan anlı şanlı bir gazeteci miydi?..
Ya da saçları kır meşhur bir ‘anchorman’miydi?..
Hayır...
Evkaf katipliği yapar,
kereste ticareti ile uğraşırdı...
(Ne oldu, mesleğini beğenemediniz mi?)
Islahhane caddesinde üç katlı
pembe, kargir bir evde otururlardı... Öyle sizin gibi ‘rezidant’larda değil...
(Ne oldu evini beğenemediniz mi?)
Küçük Mustafa’nın lüks kolejlerde değil, mahalle mektebinde okuduğunu ilkokul kitaplarından hatırlar mısınız?..
(Ne oldu, mektebini beğenemediniz mi?)
Ya da elinde değnekle tarlada kargaları kovaladığını?..
(Ne oldu, tarlada karga kovalaması çok mu banal geldi?)
İşte, o basit, o mütevazi hayatın içinden çıkan ‘Mustafa’ okudu, büyük adam oldu, büyük bir
komutan oldu, Başkomutan oldu...
Okumasa mıydı?..
‘Seçkinci bir zümre’nin evladı olmadığı için, tarlada karga kovalamaya devam mı etseydi?..
Bunu mu isterdiniz?..
* * *
Behey günümüzün ‘
modern görünümlü’ faşistleri...
Behey bu ‘faşist’ mantaliteye inanan iyiniyetli kardeşler...
Şunu açık açık söyleyin de rahatlayın...
Siz ‘Dağdaki çoban’ın, çoban kalmasından değil, okumasından korkuyorsunuz değil mi?..
‘Dağdaki çoban’ın, aslında ‘dağdaki
koyun’ olmasını istiyorsunuz...
‘Ya ‘takır takır’ okur, bütün mektepleri bitirirse? Ya bir gün, bu Demokrasi denen illet yüzünden bizi idare edecek duruma gelirse?’
Üzgünüm ama’dağdaki çoban’lar okudu, hala da okuyorlar...
2006 yılının ÖSS birincisi Urfalı bir ‘çoban’dı, dikkatinizi celbederim...
O ‘dağdaki çoban’lardan birisi de şimdi sizin
Başbakanınız...
‘Defolup gitsin’ değil mi?..
Not: Aslında, daha önce ‘dağdaki çoban’ı ‘Başbakan yapmıştınız ne çabuk unuttunuz... Hani sempatik gelsin diye ‘Çoban Sülü’ diyordunuz...
‘Yoksa benim dediğimi yapan ‘çoban’a bi sözüm yok’ mu?
* * *
Bi not daha: Ne yazık ki, bize ‘dağdaki çoban’ diyen de bizim kardeşimizdir... Bizden gayri değildir... Amma ‘hırs’ta böyle birşeydir işte...
Yusuf’u kuyuya attırır, hem de öz be öz kardeşlerine...
HASAN KAÇAN/STAR