Taraf gazetesi yazarı Yaşar, dün doğalgaz ve elektriğe yapılan yüzde 9'luk zamma sert çıktı. Vatandaşı zamma boğan hükümetin yeni saraylar yapılmasını, makam araçlarının yenilenmesini ve yeni uçaklar alınmasını eleştirerek şöyle dedi: "Vatandaşa sürekli şükür edin diyen iktidar sahipleri kendisi şükür etmeyi biliyor mu? İşte sorun burada."
İşte Yaşar'ın "Şükürler olsun ekonomisi" başlıklı o yazası:
Son dönemin moda söylemi “şükürler olsun” oluyor.
Niye böyle bir tespit yağıyoruz?
Yapıyoruz, çünkü benzeri ülkeler yüzde 6 oranında büyürken biz 2,1 oranında büyüyoruz. İktidar sahipleri “şükürler olsun yüzde 2,1 oranında büyüdük” diyorlar. Ya büyümeseydik ne olurdu ya getiriyorlar işi. Ardından dünyada enerji fiyatları hızla gerilerken doğalgaza, elektriğe zam yapıyorlar “şükürler olsun yüzde 9 zam yaptık” diyorlar. “Ya yüzde 20 zam yapsaydık ne olacaktı”ya getiriyorlar bu tutarsız zamları.
Gelelim “şükürler olsun”un ne anlama geldiğine...
“Şükürler olsun” ruhani bir kavram olmakla birlikte günlük yaşamda “bulduğunla idare et” anlamına geliyor. Örneğin bir babanın çocuklarına “bugün akşam yemeğinde ekmek ve bulgur pilavı var. Allah'a şükürler olsun bize bu nimetleri verdiğine” diyerek, şükretmesi hemen bütün tek tanrılı dinlerde imanın da gereğidir. Ve bu, insanda güzel duygular uyandırır. Bu arada çocukların, babaya “niye herkes bonfile yerken bize bulgur pilavı” diyerek sormasını da engeller.
Peki, vatandaşa sürekli şükür edin diyen iktidar sahipleri kendisi şükür etmeyi biliyor mu?
İşte sorun burada. İktidardakiler hiç şükür etmiyorlar. Ankara’da pek çok kamu binası dururken, şükürler olsun bu binayı bulduk diyeceklerine kendilerine saray yaptırıyorlar. Pek çok makam uçağı varken şükürler olsun bu mevcut uçağa binelim diyeceklerine yeni uçak ithal ediyorlar. Devletin tam 1 milyar dolarını, fabrika yaptıracaklarına saraya, ithal uçağa yatırıyorlar.
Yine Amerikan başkanları 150 dolarlık Timex marka kol saati takarken bizim bakanlar mevcut saatlerine şükretmeyip, 350 bin dolarlık Patek Philippe kol saati takıyorlar. Yani vatandaşa sen şükret, bulduğunla idare et deniyor. Ama iktidar sahipleri bulduklarıyla yetinmeyip, kendilerine sağlanan büyük olanaklara şükretmeyip sürekli lüks tüketim yapıyorlar. Anlayacağınız “ele verir talkını kendi yutar salkımı” durumu yaşanıyor. İşte bu nedenle yeni Türkiye’nin ekonomisine bundan böyle “şükürler olsun ekonomisi” diyoruz. Yeni ekonomi modeli işte bu.