İşte Gönensin'in yazısının ilgili bölümü:
Son anayasa tartışmaları, toplumun oldukça geniş bir kesiminde ezberlerin bozulduğunu gösteriyor. Bu durumun en temel nedenlerinden biri, birçok Batı ülkesinde sol
siyasi partilerin yaptıklarını bugün bizde siyasi
İslam kökenli, kendisini muhafazakâr demokrat olarak niteleyen bir partinin yapması.
Batı'da “kutsal devlet”i “halkına
hizmet eden devlet” e sol siyasi
iktidarlar dönüştürdü. Batı'da “bireyin üstünlüğü” nü sol siyasi partiler kabul ettirdi; bizde ise kendisini sol olarak tanımlayanlar hâlâ “kutsal devleti” ve “bireye karşı devletin korunmasını” savunuyor.
Devletin kutsal falan olmadığını, bir iktidar kullanma aracı olduğunu, geçen yüzyılda sol düşünceler, sol siyasetler ortaya koydu v
e devlet kavramının değişmesini sağladı.
Şu anda Batı'da “kutsal devlet” i savunanlar, radikal sağ, faşizan sağdır.
“Fazla
demokrasi”
1960'ta, başarısız bir demokrasi deneyiminin ardından “ülkeyi kargaşaya düşüren siyasilere karşı devleti savunmak” diye bir işlev geliştirilmeye başlandı. Bunun için asker kökenli cumhurbaşkanları seçildi, muhtıralar verildi, “tarafsız” hükümetler kuruldu, darbeler yapıldı, yüze yakın kişi idam edildi, binlerce kişi işkenceden geçirildi.
Bu anlayışın zirvesi de 1982
Anayasası'dır. Bu anayasa “devlet” i vatandaşlara karşı korumak amacıyla hazırlandı. Her şey “vatandaş” ın, bilhassa “üniformasız” ve “devlet aygıtı içinde olmayan” vatandaşın “potansiyel suçlu olduğu” anlayışıyla hazırlandı. Bu “vatandaş” ülkeyi yönetmeyi de beceremezdi, ülkeyi bölmeye de kalkabilirdi.
Biraz siyasi düşünce tarihiyle ilgilenmiş olanlar bu anlayışın faşizmin temel ruhunu oluşturan unsurlardan biri olduğunu bilirler.
Devleti koruma ve kollama görevinin önünde sonunda her zaman kendisine düşeceğini inananlar bu ülkede demokrasinin “bize fazla” olduğuna da inandılar. “Fazla demokrasi” bir kısım vatandaşın “saçmalamasına” yol açıyordu. Bu vatandaşların bazıları kendi dillerini konuşmak istiyor, bazıları her türlü düşüncenin serbest olmasını istiyor, bazıları devlet görevlilerinin asıl görevinin “vatandaşa hizmet” olduğunu öğrenmesini istiyordu.
Müesses nizamın bekçileri!
Yarım yüzyıl sonra Türkiyemiz bu “çatışma” yı yaşamaya devam ediyor. “Müesses nizam” ın bekçileri, 1982 düzeninin, biraz taviz vermiş olmalarına rağmen bu şekilde kalmasını istiyor.
“Müesses nizamı” değiştirmeye kalkan ise ne yazık,
evet ne yazık kendisine muhafazakâr demokrat diyen bir siyasi parti oldu. Üstelik demokratik gelenekten gelmeyen bu parti, birçok meseleyi eline yüzüne bulaştırdığı, demokrasiyi gerektiği gibi hayatın her alanında savunamadığı için işleri zorlaştırmaya da devam ediyor.
Ama “müesses nizam” ın, “kutsal devlet” in, bekçileri “az demokrasi” nin taraftarları bu ülkede sol'u öyle biçtiler ki çağa uymak için yapılması gerekenleri yapmak da bu “muhafazakâr demokrat” partiye kaldı.
Türkiyemiz gerçekten kendine özgü bir ülkedir, ama bugünkü kargaşanın da içinden çıkmayı başaracaktır. Çünkü ezberler bozulmaya başlamıştır...