Vatanı ‘az’ sevenler ile ‘çok’ sevenleri ölçen tartı birimi
MANİSA mitingini izleyen DEUTSCHE WELLE muhabiri, dün beni aradı.
‘’1979’lu yıllara ait mitingleri de izledim. O zamanlar Komünizim ya da Faşizm korkusu işleniyordu. Şimdiki sloganları
Türkiye’yi daha çok içine kapatmaya yönelik buldum. AB karşıtı konuşmalar dinledim. Yanılıyor olabilir miyim?’’ diye sordu.
Aslında yanılmıyordu. Ama sorusunda bazı eksikler vardı.
1980’li yıllarda
halk 12
Eylül darbesine motive ediliyordu. Onun için ‘’Komünizim gelecek. Namus ve din elden gidecek’’ korkusu işleniyordu.
O günlere ait söylemlerden biri şöyleydi:
‘’Akşam evinize geldiğinizde kapınızda bir
şapka asılı duruyorsa, geri döneceksiniz. Bu evde başka bir erkek var. İçeri girme anlamına geliyor. Çünkü komünist düzende namus yoktur.’’
Camilere bombalar atılıyor. Provokatörler Kur’an yakıyordu.
Çankaya’dan yapılan açıklamalarda ‘’Bu kış komünizim gelebilir’’ deniliyordu.
Kaynak: Ruslar’dı.
Darbe için bütün şartlar olgunlaşmıştı.
Komünistlerden önce davranan
Evren Paşa, tankları sokaklara saldığında halk can simidi gibi sarıldı. Darbeci
paşayı Cumhurbaşkanı yaptı.
Türkiye’ye ‘’geldi-gelecek’’ denilen komünizim balonu bir gecede söndü.
12 Eylül darbesiyle bir enkaza dönen
ülke hala kendine gelemedi.
Yine de hazineden geçinenler boş durmadı.
Kısa sürede yeni bir düşman üretildi. Bu düşmanın adı ise ‘’Şeriatçılar’dı.
Kaynak ise
İran.
Askeri muhtıranın haklılığını, tehlikenin doğruluğunu onaylatmak için, bu kez geniş halk kitleleri sokaklara organize ediliyor.
İran’daki şeriat uygulamalarıyla ilgili bolca haberler üretiliyor.
Kimin az, kimin daha çok vatansever olduğunu gösteren ölçü birimini geliştirenlerin amacı ‘’ötekini’’ yaratabilmek.
Evine, arabasına bayrak asanla, asmak istemeyenleri çatıştırmak.
Peşinden hazineyi vakumlamaya rahatça devam etmek.
Bazen de ’’evdeki hesap, çarşıda tutmuyor’’
Örneğin; 12 Eylül’de
Kenan Evren, Turgut Sunalp’ın partisine oy verilmesini istedi. Tehlikenin daha geçmediğini söyledi. Ancak dayatmayı sevmeyen halk,
Özal’ı seçti.
Ferhat Kentel,
toplum psikolojisiyle ilgili bir yazısında şöyle der:
‘Korkular en kolay işlenebilecek siyasal motiflerdendir ve hiçbir entelektüel çaba gerektirmez. Sadece korkularla beslenenler, sadece korku besleyenler sonunda ‘korku’nun kendisine dönüşürler. Her şeyleri, bütün duyargaları derilerinin yüzeyindedir. Onlar için, düşünmek, sorgulamak sıkıntı yaratır; alabildiğine bir yüzeysellik içinde, aynı sloganları tekrar edip dururlar.‘
Halit Tunç/
Star