Ergenekon artık “sürecin” adı!
Türkiye gerçekten “ben bilirim” diyenlerin bile “asla bilmediği, hiç öğrenmedikleri” gizli
örgütlenmelerden temizleniyor mu?
Çok açık söyleyeyim; bu soruyu
Türkan Saylan’ın evinin arandığı gün sorsaydınız, genel
cevap “Muhalifler susturuluyor” olabilirdi...
Ama son birkaç günde özellikle
Poyrazköy cephaneliğinin bulunması ve
pazar akşamından itibaren başlayan “karargâh evleri” ve “radikal Vasat örgütüne” yönelik
operasyonlar sonrası durum farklı! Yaşananlar, “olmaz-olamaz” diyen birçok insanımızda dahi “algılamayı” değiştirdi. Bu sabah “Ne oluyor” deseniz, alacağınız cevap “sadece muhalifler susturuluyordan” farklı olabilir! Elle tutulur detaylar ortaya çıktıkça “farklılaşma” artabilir!
Sevgili dostlar, bu noktada “Vasat örgütüne yönelik operasyon neden önemli” ve “geçtiğimiz haftalarda yapılan DTP’ye yönelik operasyonla nasıl ilişkilendirilebilir” veya “bu operasyonlar Ergenekon operasyonunun alt bileşenleri mi?” gibi sorularda tartışmamız gereken önemli detaylar var...
Konu hakkında 29
Şubat 2008 tarihinde çıkan gazetelerden aynen aktarıyorum;
“...
Leyla Zana ile birlikte kürsüye çıkan
emekli imam Muhittin Eryılmaz’ın emniyetteki sicilinden, radikal dinci örgüt Vasat üyesi olduğu çıktı. Eryılmaz’ın, 1997’de
Gaziantep’te
İncil satılan Müjde Yayıncılığa
bomba atılması olayından sonra polisin Vasat’a yönelik operasyonunda gözaltına alındığı öğrenildi... Emniyetteki bilgiye göre, 14
Eylül 1997 tarihinde Gaziantep’te İstasyon Caddesi’nde açılan kitap fuarının içinde standı bulunan ve İncil satan Müjde Yayıncılık’a
bombalı saldırı düzenlendi. 1 kişinin öldüğü 24 kişinin yaralandığı saldırı ile ilgili olarak polis, Vasat Grubu’na karşı geniş çaplı operasyon başlattı. Bu operasyon kapsamında, 25 Eylül 1997’de Eryılmaz gözaltına alındı, 30 Eylül 1997 tarihinde tutuklanarak cezaevine konuldu...Orta ümmet ya da dengeli ve hayırlı” anlamına gelen Vasat örgütü 90’lı yılların başında Gaziantep,
Adıyaman ve
Kahramanmaraş,
Malatya’daki faaliyetleriyle ismini duyurdu...
Gazetelerde yer alan detaylar uzun ama bence “konu ile alakalı” olarak bu kadar yeterli! Bu noktada en can alıcı detaya gelelim ve operasyon sırasında CNNTÜRK’teki yayınımızda
Enis Berberoğlu’nun açıkladığı bir notu düşelim: Vasat örgütünün kullandığı bombanın da maalesef aynen
Ümraniye ve Poyrazköy’de bulunanlar gibi “
Güvenlik güçlerinin envanterinde” olan ve dışarı “çıkan” bir malzeme olduğu iddia ediliyor!
Sevgili dostlar, “Ergenekon” artık bir operasyonun değil bir “sürecin” adı! Konu hakkında “muhaliflere yönelik bunlar yapıldı” gibi “rezervleri” koruyabiliriz ama bir gerçeği de kabul etmemiz gerekli; Türkiye’de “ben bu işi en iyi bilirim” diyen gazeteci ve araştırmacıların dahi asla bilmediği-hiç öğrenmediği “çok derin” bir şeyler var!
Sonuç: Ben dahil herkesin merak ettiği soru şu; Türkiye gerçekten bu “derin dinamikler” ile yüzleşiyor mu! Bu yüzleşme hatta çatışma sonuna kadar gidebilecek mi? Yüzleşmenin neresindeyiz ve en önemlisi “bu operasyonun” arkasındaki irade nasıl “
tarif edilebilir”?
Son söz: Umarım bu süreç önümüze “Uğur Muncu’yu,
Hablemitoğlu’nu kim öldürdü? Eşref
Bitlis’in uçağı neden düştü?” gibi asla aydınlatamadığımız bütün detayları Hukuk Devletini “zerre kadar incitmeden” önümüze koyar! Umudumuz Türkiye adına!
YİĞİT BULUT-VATAN