Fethullah Gülen ve yargısız infaz...
Devam eden
Ergenekon Davası bağlamında en sık işittiğimiz
eleştiri; "yargısız infaz"a yönelik. Soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar veya ifadesine başvurulanlar için genel tepki,
davanın ve
soruşturma bütününün, toplumsal baskıya dönüşmüş olması ile ilgili...
Geçen gün
CHP Milletvekili Nur
Serter, yürütülmekte olan muhakemeyi "
sivil darbe" ve "faşizm" sözleriyle ilzam etti... Daha evvel CHP Genel Başkanı
Baykal da Mahkemeyi
hedef alan sözleriyle "Ergenekon'un Avukatı" olduğunu deklare etmişti...
Merkez Medya tarafından daha en başından beri, dava,
Hükümetle ilişkilendirilen bir
sansür geçidi olarak ilan ediliyor...
Oysa, Ergenekon Davası'nın adeta Hükümet tarafından yürütüldüğü izlenimi, Hükümetten çok, bağımsız olduğu anayasal koruma altında olan yargıyı yıpratıyor. Hatta yargı içinde ciddi bir bölünme
kampanyasına dönüşüyor. Merkez Medya ve CHP öncülüğünde sürdürülen bu kampanya; savcılar ve Emniyet'i düşüncesiz bir şekilde hedef alırken, yargıçlar üzerinde de ciddi bir baskıya yol açıyor. Oysa aynı kumpanya sözgelimi Yüksek
Yargı hakimleri ve
Barolar sözkonusu olduğunda tartışmasız bir
destek korosuna evriliyor... Tüm bu hesapsız destek ve saldırılar, Hükümeti değil, aslında yargı erkini hırpalıyor. Ortaya çıkan siyasi dalgalanmalar ve hesaplaşmalar,
küçük insanların gözünde hukuka güveni yaralıyor, güvensizlik hissi içten içe mayalanmış bir güve yeniği gibi, kaosa hazır delikler açıyor toplumsal vicdanda...
Politikacıların bir
mahkemenin üzerine bu şekilde gitmeleri bizim aslında pek de alışık olmadığımız bir durumdur. Genelde parti
kapatma davaları dolayısıyla gündemlerine giren yargılama konusunda seslerini yükseltmeleri bizim için normaldir de... Devlet içinde oluşmuş yasadışı oluşumları, çeteleşmeleri ortaya çıkarmaya azmetmiş bir muhakemeyi hedef almaları, tarihimizde ilktir...
Ergenekon hakikaten
Nur Serter'in dediği gibi; "sivil darbe" midir? Aslında "sivil darbe" cümlesi, kendisi için gayet tanıdık ve bildiktir... "Silahsız Kuvvetler" olarak elbirliğiyle gerçekleştirdikleri 28
Şubat mesela, sivillerin oldukça etkin olduğu bir darbedir. Bu işi belki oradan hatırlıyor. Ve aslında darbeleri sivil ve askeri olarak ikiye ayırmış bu söylem, bilinçaltında "darbe" gibi bir şeyi pekala normal karşılamaktadır. Demek ki darbe, askeri olsa Nur Hanım için sorun kalmayacaktır. Demek ki Nur Serter veya arkadaşlarına dokunan her soru, faşizmdir...
Özellikle profesörler, gazeteciler ve yaşı geçkin
emekli birtakım zevata yönelik mahkeme kapsamındaki soruşturmalar, "yargısız infaz" olarak yaftalanmaktadır... Açılan asit kuyuları, evlerde ele geçen cephaneler, bahçelere gömülü
akıl uçuklatıcı
mühimmat depoları eşliğinde devam eden soruşturmalar gerçekten tüyler ürperticidir. Bir yanıyla askeri diğer yanıyla bürokrat ve medyatik bu derin güçler bileşkesi, elbette ortaya çıkarılmalıdır ve asıl faşizm, bu suç teşekkülünün uzun yıllarca memlekette estirdiği güç ve gövde gösterisinde gizlidir...
Oysa aynı
orkestra mesela
Fethullah Gülen hakkında nedense susmayı hatta suçlayıcı bir tavırla susmayı
tercih etmektedir. Hakkında açılan tüm davalardan
beraat etmiş bir kimse olarak, hakkında yürütülen "gizli infaz"dır asıl faşizm... Fakat kimse bunu ciddiye almamaktadır. Fethullah Gülen niçin ülkesine dönemiyor? Dönmemesi için sebep nedir? Bunu soran yoktur sözgelimi...
Açtığı dernekte eğitime destek adı altında en başından beri feci bir ayrımcılık sergilemiş, her fırsatta manevi değer sistemine hoyratça saldırmış, inançlı insanlara yönelik çifte standardı hep bir infaz şekline dönüştürmüş
Türkan Saylan hanımın ilerlemiş yaşından ve geçirdiği tıbbi rahatsızlıklardan bahsediliyor. Soruşturma kapsamında bilgisine başvurulmuş olması yürek yaralayıcı bir yargısız infaz gibi sunuluyor... Hakikaten hastalık ve yaşlılık biz seyredenler için de iç burkucu bir görüntüdür... Ama aynı iş, mesela Fethullah Gülen sözkonusu olduğunda, kaleme değil, ağza bile alınmamaktadır... Hakkındaki tüm beraatlere rağmen, yürütülen örtülü ve gizli bir infaz,
Hocaefendinin ne yaşına, ne sağlığına, ne de uzun yıllardır süren memleket hasretine bakmakta...
Türkan Saylan'a
çiçek yaptırıp geçmiş olsuna gidenler... Dreyfüs davasına çevirdikleri Gülen Davası'nda, gözlerimizin içine baka baka yargısız infaz sergiliyorlar... Asıl sivil darbe budur bence. Hakkında yargı kararı olmadığı halde ülkesine döndürülmeyen bir eğitim fedaisi... Asıl faşizm, suçsuz birinin sürgüne mahkûm edilmesidir...
Sibel Eraslan / Vakit