BM'DE TARİHİ TÜRK GECESİ - KARELER
Uluslararası ilişkiler alanında uzman isimler,
Türkiye'nin BM
Güvenlik Konseyi (
BMGK) 2009-2010 dönemi geçici üyeliğine seçilmesiyle birlikte, "sesini artık daha iyi duyurabileceği ve görüşlerinin daha çok dikkate alınacağı" bir dönemin başladığı görüşünü dile getiriyor.
Türkiye'nin BMGK geçici üyeliğini AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, küresel meselelerle ilgili kararlar alınırken, Ankara'nın artık dışarıdan tepki veren değil, doğrudan masada yer alan bir
ülke konumunda olacağına dikkati çekiyor.
Avrasya Stratejik
Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı
Faruk Loğoğlu,
seçim sonucunun Türkiye'nin uluslararası plandaki prestijini yükselteceğini, Türkiye'nin bölgesindeki sorunları kendi görüşleri ve tercihleri doğrultusunda BMGK'ya götürmesini sağlayacağını belirtti.
Türkiye'nin, tarihi deneyimini ve birçok alandaki faaliyetlerini bu sefer daha etkin şekilde BM sisteminin tek bağlayıcı organı olan BMGK'da sürdürmeye devam edeceğine değinen Loğoğlu, ayrıca Türkiye'nin katkıları sayesinde, BMGK'nın önüne gelecek konulardaki tartışmaların ve alınacak kararların da daha sağlıklı olacağını görüşünü dile getirdi.
ARTIK DÜĞMEYE BASMAK GEREKECEK
Bunun Türkiye bakımından zaman zaman yaratabileceği tek sıkıntı olarak, ilerleyen zamanlarda, Türkiye açısından hassas olan konularda bir oylamanın yapılabilecek olmasını gösteren Loğoğlu, böyle bir durumda Türkiye'nin de oy kullanmak zorunda kalacağına işaret etti.
Loğoğlu, örneğin
İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili bir oylamada Türkiye'nin, "Biz Batı'nın bir üyesiyiz,
ittifak ilişkilerimiz var ama İran da komşumuz deyip orada duramayız. (Türkiye'nin) bir noktada düğmeye basması gerekecek. Yani oy düğmesine basması, elini kaldırması gerekecek" diye konuştu.
Kıbrıs konusuna ilişkin olarak da Loğoğlu, Türkiye'nin artık bu konudaki tüm istişarelerden doğrudan haberinin olacağını ve konuşulanları birebir
izleme imkanına kavuşacağına dikkati çekerek, "Bu da bize Kıbrıs konusunda daha sağlıklı tercihler yapmamıza yardımcı olacak" dedi.
TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mustafa Aydın da dünyanın çok önemli bir dönemden geçtiği, güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir süreci yaşadıklarına değinerek, "Tüm bunlar olurken, Türkiye'nin dünyanın karar merkezinde üye olması çok önemli bir gelişme" ifadesini kullandı.
Kararlar Türkiye'nin dışında alındıktan sonra ona tepki vermektense, bu kararlara katkıda bulunmak, pazarlıkların içinde olmak ve Türkiye'nin aleyhine olacak şeyleri en başta önlemeye çalışmanın avantaj getireceğini söyleyen Aydın, "Fakat bu aynı zamanda çok ciddi sorumluluk da getiriyor.
Dışişleri Bakanlığının
personel yapısı yeterli olmayabilir böyle bir süreci götürmek için. Bir şekilde buna da çözüm bulunması gerekiyor, yeni personel kazandırılacak ya da yeni uzmanlar istihdam edilecek..." ifadesini kullandı.
TÜRKİYE ARTIK MASADA
Aydın, Kıbrıs da dahil her konuda BMGK'da bir karar verileceği zaman Türkiye'nin
misafir olarak davet edilmeyeceğini, 2 yıl boyunca masada oturacağına dikkati çekerek, bunun çok önemli olduğunu belirtti.
Türkiye'nin önem verdiği konuların gündeme gelmesinin yanı sıra, BMGK'da oy kullanacağı için, başka ülkeler açısından önemli konular gündeme geldiğinde onların Türkiye'nin dostluğunu arayacaklarına dikkati çeken Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle durumlarda diplomatik pazarlık süreçleri mutlaka harekete geçecektir. Sizi ilgilendirmeyen konuda yardımcı olursanız, onlar da bize başka bir konuda mutlaka yardımcı olacaklardır. Bu da avantajlı bir durum ortaya çıkarabilir.
Ama tabii tüm bunları dengelemek lazım. Örneğin İran konusu gündeme geldiğinde Türkiye nasıl pozisyon alacağını şimdiden belirlemelidir. Çünkü, orada kararsızlık çok kolay kabul ettirilebilecek bir pozisyon değil. Çekimser kalınabilir ama bölgede rol oynama iddiasındaki bizim gibi bir ülke, dünya sorunları konusunda 1-2 kez belki çekimser kalabilir ama 2 yıl boyunca farklı konularda sürekli çekimser kalırsa bu rahatsızlık yaratır ve iddiamızı ortadan kaldırır. O nedenle Türkiye pek çok konuda taraf olmak zorunda kalacak."
UZUN DÖNEMDİR SAĞLANAN EN BÜYÜK BAŞARI
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (
USAK) Başkanı
Sedat Laçiner de Türkiye'nin BMGK'ya seçilmesini, uluslararası örgütlerde uzunca bir dönemdir sağlanan en büyük başarı olarak niteledi.
Sağlanan başarıya ilişkin olarak, "Türk diplomasisinin şampiyonlar ligi" benzetmesini yapan Laçiner, "Orası diplomasinin zirvesi, Türkiye de çok uğraştı, sonucunu almış oldu. Artık Türkiye de oyunu kuralına göre oynuyor, nasıl oynanacağını öğrenmiş görünüyor" dedi.
BM'yı "dünyadaki en büyük realite", BMGK'yı da "bunun en güçlü kurumu" olarak tanımlayan Laçiner, şöyle devam etti:
"Burada tabii 5 daimi üye dışında bir
koltuk elde etmiş olduk. Çok büyük bir başarıdır bu. Her şeyden önce
Avusturya ve
İzlanda, iki Avrupalı
rakip, çevreleri kuvvetli ülkeler bunlar. Türkiye bu işleri öğrenmeye başladı. Bu bir başlangıç olacak diye düşünüyorum. Çok prestijli bir koltuk.
İkincisi de Türkiye'nin sesini duyurabilmesi için çok büyük bir şans.
Güvenlik Konseyi'nin bir üyesinin Kıbrıs konusunda yaptığı açıklama, Kıbrıs meselesi oraya geldiği zaman pazarlık gücü daha farklı olacak. Şimdi her ülkenin bir derdi var. ABD'nin de Rusya'nın da bunların hepsi Güvenlik Konseyi'ndeki üyeleri 2 yıl boyunca ikna edebilmek için onlarla iyi geçinmeye çalışırlar.
Veto yetkisini olup olmaması tek başına zayıflatmış olmuyor geçici üyelerin konumunu. Türkiye bunu iyi kullanabilirse, sadece kendi dertlerinin, sorunlarının orada sesi değil de mazlumların, sesi çok çıkmayanların da sesi soluğu olursa daha sonraki görevlerde, fırsatlarda konumunu da çok kuvvetlendirmiş olur."
Laçiner, Türkiye'nin sesinin artık daha çok dikkate alınacağına işaret ederek, BMGK'de ve BM'de Türkiye'nin aleyhine girişimleri önlemenin de çok daha kolay olacağını kaydetti.
Türkiye'nin bu koltuğu tek taraflı olarak kullanmayacağına emin olduğunu ifade eden Laçiner, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yani işte
Ermeni meselesinde, Kıbrıs meselesinde, sadece bu meselelerde değil de Orta Doğu'nun, üçüncü dünyanın, Afrika'nın sesi olabilirse, gelişmiş ülkelerle bu ülkeler arasında bir
köprü, aracı vazifesini oynayabilirse ki, oynayacağına eminim, bence daha sonraki görevlerde, diğer uluslararası örgütlerde
doğal adaylardan bir tanesi haline gelecektir."