Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (
AİHM), Kemal
Uzan'ın
Türkiye aleyhine yaptığı şikayeti reddetti.
AİHM'nin
Cem Uzan'ın Türkiye aleyhine açtığı 200 milyar dolarlık
davayı reddettiğini açıkladığı günün bir gece öncesinde Uzan
Paris'te
gazetecilere "Bir daha Türkiye'ye gelmem. Hatta hava sahasından bile geçmem" diyordu.
Strasbourg mahkemesi, geçen yıl kasım ayı sonunda, yapılan şikayetle ilgili bir
duruşma düzenlemiş, duruşmayı, Fransa'dan geçen yıl siyasi iltica talebinde bulunan ve Paris'te yaşayan Cem Uzan da izlemişti.
Kemal Uzan'ın avukatları, duruşmada, imtiyaz sözleşmelerinin devlet tarafından süresinden önce "usul ve prosedüre aykırı biçimde, ÇEAŞ ve Kepez şirketlerini ortadan kaldırmak amacıyla" iptal edildiğini iddia etmişti. Uzan'ın avukatları, sözleşmenin iptali üzerine işsiz kalan çalışanlara tazminat ödemek zorunda kaldıkları ve borsada hisselerinin düşmesi yüzünden önemli zarara uğradıkları görüşünü dile getirmişti. Avukatlar, sözleşmelerin iptali ve daha sonraki mağduriyetleri yüzünden Türk devletinden en az 170 milyar dolar talep ettiklerini söylemişlerdi.
Türkiye'nin avukatlarıysa, "söz konusu şirketlerin imtiyaz sözleşmelerinde belirtilen görevleri ve sorumlulukları gerektiği gibi yerine getirmedikleri gerekçesiyle sözleşmelerin iptal edildiğini'' bildirmişti. Avukatlar, grubun taahhütlere uygun olarak sürekli enerji arzı sağlayamadığı ve yine taahhütlere uygun olarak gerekli yatırımları yapmadığı görüşünü dile getirmişti. Türkiye'nin savunmasında, Uzan ailesinin şirketlerinin çeşitli yolsuzluklar ve usulsüzlükler yaptığı belirtilerek, bu konuda çeşitli örnekler verilmişti.
Hakkında
arama kararı bulunan Kemal Uzan, 2003 yılında AİHM'e yaptığı başvuruda, ÇEAŞ ve Kepez'in imtiyaz sözleşmelerinin iptal edilmesini gerekçe göstererek, Türkiye'nin
insan hakları ihlalinde bulunduğunu iddia etmişti. Yapılan başvuruda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, mal ve mülkiyetin korunması, adil
yargılanma ve etkili başvuru haklarıyla ilgili maddelerinin Türkiye tarafından ihlal edildiği ileri sürülmüştü.
Bir gece vakti, Louvre Müzesi'nin yakınlarındaki Le Meurice H
oteli'nin yemek salonundan hafifçe piyano ve kontrabasın sesi yükseliyor. Ağırbaşlı müşterileriyle dikkat çeken Paris'teki bu otel '
kral ve kraliçelerin' oteli olarak bilinen Le Meurice. Salvador Dali'nin 30 yıl süresince evi gibi kullandığı,
Picasso ve eşi Olga'nın
düğün yemeği verdiği 200 yıllık Le Meurice'nin romantik
akşamına çok da uyum sağlamayan, oturduğu masada hareketli tavırlarıyla dikkat çeken birisi var.
Aslında o an otelin Le Dali restauranında bizim dışımızda bulunan kimseler için çok da dikkat
çekici bir figür değil elbette. Ancak sözkonusu taraflar Türk gazeteciler ve
İnterpol tarafından kaçak olarak aranan Cem Uzan olunca işin rengi değişiyor. Bir dönemin en çok konuşulan ismi olan Uzan, bugünlerde de Türk devletine karşı açtığı faiziyle birlikte 200 milyar doları bulan
tahkim davasıyla yine gazete sayfalarını süslüyor.
Kaçak denilen ve İnterpol'ün bile bulamadığı Cem Uzan her ne hikmetse hemen birkaç metrelik mesafede iki arkadaşıya sohbet ediyor.
Cem Uzan'a bu kadar yakın olunca konuşmamak olmaz. Selamlaşıp masasına sohbet için oturuyoruz, ardından meraklı sorularımız artınca da bunlara
yanıt vererek yazabileceğimizi belirtiyor. Kayaktan yeni döndüğünü belli eden bronz teniyle bizim gürüştüğümüz gece itibariyle henüz sonuçlanmamış tahkim davası ile ilgili her ne kadar konuşmak istemese de durumu "Bir gece yattım, sabah kalktığımda bir kolum yoktu" sözleriyle ifade ediyor. "Ben Recep Tayyip Erdoğan'ın yanlış yönlendirildiği kanaatindeyim.
Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ile aynı kanattte olmayabilirim. Ama ben onların yakın çevreleri tarafından yanlış yönlendirildiğini düşünüyorum. Onlar da vatansever. Çok iyi işler yaptılar. Ama insanlar hata yapabilir." diyen Uzan, Türkiye'de bir dönem
Çukurova-Kepez değil
Telsim, Adabank,
İmarbank gibi 220 şirketin ahibiydi. Peki bu süreçte Cem Uzan'ın hiç mi hatası yoktu? "Ben de insanım hata yapmış olabilirim.
İmar Bankası ve Adabank'ta bizim de yapmış olduğumuz bazı hatalar olabilir" diyen Uzan, emen ardından çıkacak sonuçtan habersiz sözü tahkim konusundaki haklılığına getiriyor. Mallarını değil kendinden çalınanın bedelini istediğini belirten Cem Uzan, "Bana ve aileme yapılan yanlışlıkların kabullenilmesini istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti artık yanlışlarını kabul etmek zorunda. Bunu kabulleneceksin. Devletsen benden önceki beni ilgilendirmez diyemezsin.
Bana yapılan yanlışların kabul edilmesini istiyorum." diye sert ifadeler kullanmaktan geri durmuyordu. Fakat kaderin garip cilvesi bu konuşmanın üzerinden 24 saat bile geçmeden
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uzan'ın Türkiye aleyhine açtığı faizleriyle birlikte 200 milyar doları bulan davasını reddettiğini açıklıyordu.
İnterpol tarafından aranan ama Paris'in en ünlü otelinde çoğu akşam buraya gelerek Cem Uzan'ı piyano ve kontrabast'tan yükselen ve artık iyice ağırlaşan müziğin melodisine bırakırken aranıp aranmadığını soruyoruz. "Ben, Le Meurice Hotel'in barındayım. Burada bulabilirler." diyor.
Türkiye'yi özlemediğini söyleyen Uzan, "Dava kazansam da Türkiye'ye asla dönmem. Hava sahasından bile geçmem. Artık emekliye ayrıldım, siyasetle işim olmaz. Burada çok güzel bir aşkım var. Okuyor ve
spor yapıyorum. Bir de Türkiye'nin uluslararası hukuk kurallarını öğrenmesine çalışıyorum. Paris'i seviyorum. Çocuğumun adı Paris." diyor. Bu arada koluna Derin Mermerci'nin ismini
dövme olarak yaptıran Cem Uzan, çocuklarının isimlerini de karnına yazdırdığını öğreniyoruz. Son duyduğumuz cümlesi şu oluyor: "İşte hayat bu..."