Zehir tacirlerinin
hedefinde özellikle
18 yaşın altındaki gençler var. Aileleri uyaran uzmanlar, çarpıcı bir gerçeğin altını çizdi: Madde bağımlısı gençlerin yüzde 77'si
ailesiyle birlikte yaşıyor. Ancak çoğu aile, çocuğunun uyuşturucu kullandığını bilmiyor.
"
Türkiye uyuşturucuda artık
transit değil hedef
ülke. Gençler de ilk sırada.
Çocuklarınıza sahip çıkın." Yarın çalacak
ders zili öncesi uzmanlar aileleri böyle uyardı. Zehir tacirlerinin son dönemde özellikle 18 yaş altını hedef haline getirdiğine dikkat çeken uzmanlar, madde bağımlılarının zannedildiği gibi
sokak çocukları ya da tek başına yaşayan gençlerden oluşmadığını vurguladı. Madde bağımlısı çocukların yüzde 77'sinin ailelerinin yanında yaşadıkları belirtilirken,
alkol ve madde bağımlılarının
tedavisi için kurulan AMATEM'ler ailelere şu tavsiyelerde bulundu: "Çocuklarınızın okul ve
arkadaş çevrelerini yakın takibe alın. Bazı işaretleri,
ergenlik depresyonu, aile ya da okul sıkıntısı diye geçiştirmeyin."
Ankara AMATEM'in Direktörü Doç. Dr.
Nesrin Dilbaz, tedavi gören
hastalarla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Dilbaz, geçen sene tedavi gören hastaların yüzde 20'sinin 18 yaşın altında olduğunu söyledi. Dilbaz'ın verdiği bilgilere göre her yıl bir öncekine göre 18 yaş altındaki gençlerde eroin kullanma oranı iki kat artış gösteriyor. Hastaların yaş ortalaması ise 16,5. Daha da önemlisi, tedavi gören gençlerin büyük çoğunluğu ailesiyle birlikte yaşıyor. Ancak aileler tehlikenin farkında değil.
Ankara ve
İstanbul'daki AMATEM'lerde (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi) bugünlerde hummalı bir çalışma var. Yeni eğitim-
öğretim yılının yarın başlayacak olmasıyla birlikte uzmanlar da çalışmalarını hızlandırdı.
Uyuşturucu bağımlılığının aileler tarafından geç fark edildiğinden yakınan uzmanlar, anne-babalara, "Ergenlik çağındaki çocuğunuzu anlamak için kendinizi geliştirin ve
bağımlılıkla ilgili tedavi ve yasal süreçten korkmayın." tavsiyesinde bulundu.
Ankara AMATEM'in Direktörü Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, tedavi gören hastalarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Dilbaz'ın verdiği bilgiye göre; eroin, esrar, bali, tiner gibi maddelerin sokak çocuklarında yaygın olduğu kanaatinin aksine, aileler yanı başındaki gençlerin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi fark edemiyor. Tedaviye gelenlerin sadece yüzde 6'sı sokakta kalan ya da yaşayan gençlerden oluşuyor. Çocuklarda daha çok uçucu madde, eroin ve karışık madde bağımlılığı görülüyor.
TEDAVİYİ YARIM BIRAKIYORLAR
Doç. Dr. Nesrin Dilbaz'a göre; Türkiye'de 2010 yılında madde bağımlılığı alanında 2 bin 579 hasta yatarak tedavi görürken, bunun 461'i 18 yaş altı gençlerden oluştu. Ankara AMATEM'de ise bu zamana kadar 18 yaş altı 400 çocuk tedavi gördü. Gelenlerin ortalama yatış gün sayısı 13 olurken, 176 kişi tedavi tamamlanmadan merkezden ayrıldı. Yatak sayısının sabit olması nedeniyle hasta sayısı hemen hemen değişmedi. Bağımlılıkla mücadelede en büyük sorunun tedavinin yarım kalması olduğunu belirten Dilbaz, şunları söyledi: "Çocuklar, ergenliğe geçiş döneminde arkadaş edinme, gruba kabul edilme, kendini ispatlama gibi nedenlerle yanlış ortamlara girebilir ve bağımlılık yapıcı maddelerle tanışabilir. Aileler, çocukları üzerinde ciddi anlamda etkili olan durumlara karşı uyanık olmalı."
Psikolog Yasemin Yalçın Aktosun ise ailelerin madde bağımlısı çocuklarını çok iyi tanımadığını belirtiyor. Aktosun, "Aile bize çocuğunu ders çalışmadığı gerekçesiyle getiriyor. Fakat çocuk madde bağımlısı çıkıyor, hatta intiharı düşünenler bile oluyor. Ama ailenin bundan haberi yok." diyor.
Uzman psikolog, ailelerin çocuklarını yakından takip etmeleri gerektiğine işaret ediyor. Ailelerin çocuklarına her türlü imkânı sağladığında sorunların çözüleceğini düşündüğünü dile getiren Aktosun, anne-babaları şu sözlerle eleştiriyor: "Bir çocuk saatlerce odasında kalıyor. Ama annesi, babası bir kere kapıyı çalıp, 'çocuğum ne yapıyorsun?' diye sormuyor."
Alman Hastanesi
Adli Tıp Birimi Direktörü Prof. Dr. Fatih
Yavuz da ailelere, "Türkiye
uyuşturucu bağımlılığı hususunda transit değil, maalesef hedef ülke. Gençler de ilk sırada. Çocuklarınıza sahip çıkın." uyarısında bulunuyor. Merkezlerine 'Madde kullanımına yönelik ne yapabiliriz?' diye soran çok sayıda ailenin geldiğine işaret eden Yavuz, "Maalesef çocukların aile ortamı dışında arkadaşları ile geçirdikleri vakitlerde madde kullanım riski artıyor. Ailelere ve devlete bu konuda büyük görevler düşüyor." ifadelerini kullanıyor.
Aile, çocuğu geç fark ediyor
Madde kullanan çocuklarda görülen davranış bozuklukları hakkında bilgi sahibi olmayan aileler, evladının bağımlılığını geç fark ediyor. Uzmanlara göre; bu süre 2 yıla kadar çıkıyor. Ailelerin geç kalışı ise tedaviyi güçleştiriyor. Bu noktada ebeveynlerin, çocuklarının bağımlılığını fark ettikleri ilk andan itibaren sağlık kuruluşuna başvurması gerekiyor. İstanbul ve Ankara'daki AMATEM'ler en çok bilinen ilk adres.
Madde bağımlılığının ilk kullanım aşamasında fark edilmediği için genelde son devre diye adlandırılan aşamada aileler çocuklarını merkezlere getiriyor.
Çocuğun bağımlı olduğu nasıl anlaşılır?
Bir çocuğun madde kullandığını önceden anlamak mümkün. Uzmanlar, bunun muhtemel belirtilerini şöyle sıralıyor: Anormal derecede uyku ve uyuşukluk hali, ani ruhsal değişiklikler, konsantrasyon eksikliği,
hafıza kaybı, baygınlık, halüsinasyonlar, yalan söyleme,
hırsızlık, okul başarısında düşüş, geç saatlere kadar uyanık kalma, yeni ve tuhaf arkadaşlar, elbiselerde ya da vücutta alışılmadık kokular, lekeler ve işaretler.
Anne-babalara düşen görevler
Uzmanlar, çocukların uyuşturucu bataklığına düşmemesi için ailelere şu önemli tavsiyelerde bulunuyor: Onları sevgi ve şefkatle büyütün. Düşünce ve hislerini ifade etmelerine fırsat verin. Hatalarına karşı tolerans gösterin. Çocuklarınıza karşı tutarlı ve adaletli davranın. Arkadaş çevresini yakın takibe alın. Spor, sanat ve kültürel faaliyetler edinmelerine
destek verin. Onlara faydalı alışkanlıklar kazandırın.
Her yıl 300'den fazla kurban veriliyor
Uyuşturucunun sebep olduğu ölümlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Adli Tıp Kurumu verilerine göre; 2010'da 156 kişi uyuşturucudan, 145 kişi de uyuşturucu bağlantılı kazalarda hayatını kaybetti. Bağımlılar tarafından öldürülenlerin kaydı ise ne yazık ki tutulmuyor. Mahkûmların yüzde 73'ünün cezaevine girmeden önce madde kullanmaya başlamış olması da uyuşturucunun diğer suçlarla bağlantısını gözler önüne seriyor.
Uyuşturucudan ölenlerin üzerinde yapılan analizde, yüzde 80 oranında esrar,
kokain ve amfetamin türevlerinden bir veya birkaçına, yüzde 20'sinde ise afyon ya da türevlerine rastlandı. Bu arada İstanbul'da uyuşturucu kullanmaktan haklarında işlem yapılanların sayısı 40 bini aştı. Sokak tacirlerine yönelik gerçekleştirilen baskınlar da önemli aşamalar kat edilmesini sağladı. 2005 yılında 4 bin 125 olan uyuşturucudan hükümlü ve
tutuklu sayısı 2010 yılında 25 bini buldu. Şu anda cezaevlerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 20'sini
uyuşturucu tacirleri oluşturuyor. Son yıllarda uyuşturucuyla mücadelede rekorlara
imza atıldı. Türkiye'de yakalanan uyuşturucu miktarı Avrupa'nın dört katına çıktı.