Demokratik açılımda onun adının geçmesi ise önemliydi. Zira Said
Nursi, bugün Türkiye'nin sürüklenmek istendiği kardeş kavgasını yüz yıl öncesinden fark edip, birlik ve beraberliğin tesisi için çaba harcamış bir isimdi.
Osmanlı'nın son dönemleri, 1900'lü yılların başıdır. Ülkeyi parçalamak isteyenler Devlet-i Ali Osman'a menfi milliyetçilik fikrini bulaştırmış,
Balkanlar ve Orta
doğu'da ayaklanmalar başlamıştır. Bitlisli
Bediüzzaman Said Nursi Doğu ve Güneydoğu'daki
Kürt aşiretlerinde de benzer kıpırdanmalar görür. Said Nursi o gün aşiret ağalarına şu tavsiyeyi yapar.
"BİZİM DÜŞMANIMIZ, CEHALET, ZARURET VE İHTİLAFTIR. BU ÜÇ DÜŞMANA KARŞI SANAT MARİFET VE İTTİFAK SİLAHIYLA CİHAT EDECEĞİZ. VE BİZİ BİR CİHETTE TEYAKKUZA VE TERAKKİYE SEVKEDEN HAKİKİ KARDEŞLERİMİZ TÜRKLERLE VE KOMŞULARIMIZLA DOST OLUP EL ELE VERECEĞİZ. ZİRA HUSUMETTE FENALIK VAR. HUSUMETE VAKTİMİZ YOKTUR."
Said Nursi o dönemde sadece aşiret ağalarına tavsiyede bulunmakla kalmaz. Eserlerind
e devleti için için kemiren
ırkçılık tehlikesine dikkat çeker.
"IRKÇILIĞIN NETİCESİ, BAŞKASINI YUTMAKLA BESLENMEK OLDUĞUNDAN, TECAVÜZDÜR."
Bediüzzaman, doğuda gördüğü
manzarayı Sultan Abdülhamit'e aktarmak için İstanbul'a kadar gider. Said Nursi 1907 yılında milleti sadıka olan
Kürtlerle ilgili acil önlemleri bir reçete olarak Padişah'a sunar. Onun çözümü eğitimdir.
"... HÜKÜMETİN GAYRETLERİYLE KÜRT KASABA VE KÖYLERİNDE MEKTEPLER TESİS VE İNŞA BUYURULMASI, AYNI ŞÜKRANLA MEŞHUT İSE DE, TÜRK DİLİNİ BİLMEYEN COCUKLAR, YALNIZ MEDRESE İLMİNİ İLERLEME KAYNAĞI BİLMELERİ VE OKUL ÖĞRETMENLERİNİN YEREL DİLİ BİLMEMELERİNDEN DOLAYI, EĞİTİMDEN MAHRUM KALMAKTADIRLAR. BU İSE VAHŞETİ, KEŞMEKEŞİ; DOLAYISIYLA GARBIN ŞEMATETİNİ (BATININ OYUNLARINI) DAVET EDİYOR. "
Said Nursi Van'da büyük bir
Üniversite kurulmasının gerekliliğini her fırsatta dile getirir. Bu üniversite Doğu'nun en büyük Üniversitesi olmalıdır ve O bölgedeki bütün ülkelerden öğrencileri toplamalıdır. Adına da
Medreset-üz Zehra der.
Üniversiteye
çiçek anlamına da gelen bir isim vermesinin sebebi de vardır. Bu üniversite sadece yazılmış eserlerin tekrarlandığı bir okul olmamalıdır. Doğurgan olmalı, ilim ve fikir üretmelidir. Özetle ülkenin birlik ve beraberliği için cehalet yenilmelidir.
CEHALET AĞA'NIN, İNAT EFENDİ'NİN, GARAZ BEY'İN, İNTİKAM PAŞA'NIN, TAKLİT HAZRETLERİ'NİN, MÖSYÖ GEVEZELİĞİ'NİN İŞBAŞINDA OLDUKLARINDA İNSAN, MİLLETİNİN MUTLULUK KAYNAĞI OLAN MEŞVERETİ İNCİTEN BİR CEMİYETTİR.
Said Nursi, eserlerinde Türk ve Kürtlerin neden bugüne kadar bir olduklarını, bundan sonra da birlikte olmalarının önemini de anlatıyor. Şu sözlerin ise herkesin kulağına küpe olması gerekiyor.
"EY TÜRKLER VE KÜRTLER! ACABA ŞİMDİ BİR MİTİNG YAPSAM, SİZİN İKİ BİN SENE ÖNCEKİ ECDADINIZI VE İKİ ASIR SONRAKİ EVLADINIZI ŞU GÜRÜLTÜHANE OLAN ASR-I HAZIR MECLİSİNE DAVET ETSEM, ACABA ESKİ ECDADINIZ DEMEYECEKLER Mİ Kİ " HEY MİRASYEDİ YARAMAZ ÇOCUKLAR! NETİCE-İ HAYATIMIZ SİZ Mİ SİNİZ? BİZİ AKİM BİR KIYAS ETTİNİZ VE BİZİ KISIR BIRAKTINIZ. HEM SOL TARAFINIZDA DURAN, İSTİKBAL MEDENİYETİNDEN GELEN EVLADINIZ SAĞDAKİLERİ TASDİK EDEREK DEMEYECEKLER Mİ Kİ: " EY TEMBEL PEDERLER! SİZ MİSİNİZ HAYATIMIZIN SUĞRA VE KÜBRASI? SİZ MİSİNİZ ŞU ŞANLI ECDADIMIZLA BİZİ RABT EDEN HADDİ EVSATİ? NE ALDATICI BİR KIYAS OLDUNUZ. İŞTE EY KÜRTLER VE EY TÜRKLER! MANZARA-İ HAYAL ÜSTÜNDE GÖRDÜNÜZ Kİ, ŞU BÜYÜK MİTİNGDE, İKİ TARAF DA SİZİ PROTESTO ETTİLER."