Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, köşesinde çarpıcı bir yazı kaleme alıp, dikkat çekici anektodlara yer verdi. Selçuk Gültaşlı, ısrarla AB’nin yanlış bilgiler aldığını ve bu bilgilere istinaden yanlış açıklamalar yaptığına inandığını ihsas eden AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun “Bu bilgileri bizden alırlar veya almazlar, kendilerinin bileceği bir iş. Bazı açıklamaların doğru olmayan bilgiler üzerinden yapıldığını kendilerine hatırlattık.” açıklamasını üst düzey bir AB yetkilisine sorunca, ‘Bizi Habertürk zannediyorlar herhalde.’ cevabını aldığını belirtti..
Gültaşlı, iktidarın ‘Alo Fatih’ hattına alıştığını ve yurtdışına da döşemeye çalıştığını söyleyip, Avrupa'da algının bu yönde olduğunu ifade etti..
İşte Selçuk Gültaşlı'nın o yazısı:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, beş yıl aradan sonra geldiği Brüksel’de paralel devleti ‘delilleriyle’ aktarmasına rağmen hiç de ikna olmamış gibi duran Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile bir basın toplantısı düzenlemişti.
AB’nin en üst düzey iki lideri bir yandan Erdoğan’ın ziyaretinin gerçekleşmiş olmasından duydukları memnuniyeti dile getirirken bir yandan da ne kadar endişeli olduklarını net ifadelerle Başbakan’a ilettiler.
Konuşma sırası Başbakan’a geldiğinde bir ara göz göze geldik. Erdoğan o arada medya üzerinden konuşulmamasını talep etti Avrupalı muhataplarından. Tamamen benim hüsn-ü kuruntum da olabilir ama beni görür görmez ettiği lafları duyunca içimden ‘Avrupalıların ne dediğini hiç anlamamış’ dedim. Üye olmak istediğiniz Birlik’in en üst düzey iki yetkilisi size ‘endişeliyiz’ diyor, bu endişelerinin en başında ifade ve basın hürriyeti geliyor, bu endişeleri son iki-üç senedir her platformda dile getiriyor ama siz ‘medya üzerinden konuşmayalım’ diyorsunuz. Basın ve ifade hürriyetine dokunmayın diyen muhataplarınıza cevaben ‘medyaya konuşmayın’ şeklinde anlaşılabilecek sözler söylüyorsunuz.
Erdoğan’ın Avrupalıların söylediklerinden neyi ne kadar anladığı Ankara’ya döner dönmez ortaya çıktı. Bir dönemler, ‘Brüksel’de söylediklerini Ankara’ya varınca unutmayan, sözünün eri’ devlet adamı olarak selamlanan Erdoğan, AB başkentinde verdiği bütün teminatlara rağmen memlekete döndüğünde internet kanununu çıkardı ve üç buçuk yıl önce değiştirmek için bütün yurdu bir baştan başa kat ettiği Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu yürütmeye yani kendisine bağladı.
Avrupa Parlamentosu’nun Liberal Grup Başkan Yardımcısı Alexander Graf Lambsdorff’un ‘Erdoğan hem Brüksel hem de Berlin ziyaretlerini berhava etti’ demesi boşuna değil. Alman Liberal, Erdoğan’ın hürriyetler konusunda kendilerini temin ettiğini ancak internet kanununun gündeme geldiği an bu ziyaretlerin anlamını kaybettiğini söylüyor.
17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk operasyonundan bu yana iktidar mensupları sık sık AB’ye mesajlar gönderip, medyaya çok konuşmalarından şekva ediyor. Zor bir zamanda AB Bakanlığı’nı devralan Mevlüt Çavuşoğlu, internet kanunu ile ilgili yaptığı açıklamada Brüksel’deki muhataplarına, özellikle de Genişleme Komiseri Stefan Füle’ye serzenişte bulunuyor. İletişim kanallarının sonuna kadar açık olduğu ‘samimi ortama’ işaret eden Bakan, ‘Komisyondaki muhataplarımdan herhangi bir resmî açıklama yapmadan önce ülkemizdeki yasal değişikliklere ilişkin doğru ve tam bilgiye sahip olmalarını ve özellikle bu kanalları kullanmalarını beklerim.’ diyor. Geçen haftaki Brüksel ziyaretinin ardından bir basın toplantısı düzenleyen Çavuşoğlu yine aynı minvalde ifadelerde bulundu. Israrla AB’nin yanlış bilgiler aldığını ve bu bilgilere istinaden yanlış açıklamalar yaptığına inandığını ihsas eden Bakan, “Bu bilgileri bizden alırlar veya almazlar, kendilerinin bileceği bir iş. Bazı açıklamaların doğru olmayan bilgiler üzerinden yapıldığını kendilerine hatırlattık.” açıklamasını yaptı.
Bakan Bey, benden daha iyi bilir ama hatırlatmakta fayda var. AB’nin yurtdışındaki en büyük sefaretlerinden biri Ankara’da. İstedikleri bilgiyi anında aracısız, dolaysız, ‘paralel devletin Brüksel’deki uzantılarına’ gerek kalmadan elde etme imkânları var. Ayrıca 28 AB üyesinin her birinin Ankara’da büyükelçilikleri mevcut. İktidarın bu tür talepleri hem yadırganıyor hem de ayıplanıyor. Bu sözlerde Avrupalıların zekâsını tahfif eden bir eda var zira.
Bakan’ın taleplerinin nasıl karşılandığını sorduğum üst düzey bir AB yetkilisi aynen şöyle dedi: ‘Bizi Habertürk zannediyorlar herhalde.’ İktidar ‘Alo Fatih’ hattına alışmış, yurtdışına da döşemeye çalışıyor. Algı bu!