Geçmişte cami ve dergâhlarda okunması için
vakıflar kurulan Miraciye kıraati esnasında, Hazreti Peygamber'e (sas) Miraç'ta ikram edilmesinin hatırasına süt dağıtılıyor.
Kutbü'n-nâyî (Neyzenlerin Kutbu) unvanına lâyık görülen bestekâr Osman Dede, 1700'lü yıllarda bir
akşam Nasuhî Dergâhı'na
misafir olur. Üsküdar'ın büyük velisi Mehmed Nasuhî Hazretleri, 'Mevlid
Kandili için Mevlid-i Şerif olduğunu, Miraç
Kandili için bir eser bulunmadığını' söyleyip Osman Dede'den bir Miraciye yazıp bestelenmesini rica eder. Bazı rivayetlere göre Miraciye'nin sözleri o akşam Mehmed Nasuhî tarafından Osman Dede'ye rüyasında ilham olunur. Kutbü'n-nâyî Osman Dede, sabah kaleme aldığı Miraciye'yi üç gün içinde besteler. Miraciye ertesi akşam Berat Kandili'nde dergâhta okunur. O tarihten sonra her
Miraç Kandili'nde okunması gelenek haline gelir. Bu amaçla Şehzade
Camii gibi selatin camiler de dahil pek çok cami ve dergâhta vakıflar kurulur. Ancak
Cumhuriyet sonrası düzenlemelerden bu vakıflar da etkilenir. Türk musikisinin iki buçuk saat süren bu önemli eserini günümüzde çok az kişi okuyabiliyor. Hatta Neva bahrini Hüdâyî Tekkesi Şeyhi Ruşen Efendi'nin vefatından sonra bilen kalmamış. Bu gelenek,
Bursa'daki İbrahim Paşa,
halk arasındaki adıyla Mahkeme Camii'nde 123 yıldır yaşatılmaya devam ediyor. İstanbul'dan gelen Miraciyehanlar, kandil günü ikindi namazından sonra "Evvel
Allah âdını yâd eyleriz/ Dil dil olmuş kalbi dil-şâd eyleriz" diye başlayarak Miraciye kıraat ediyorlar.
Miraciye geleneği, Bursalı
Safiye Hatun'un 1888 yılında hazırladığı vakfiye gereği Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından sürdürülüyor.
Uludağ Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Mustafa Kara, Mahkeme Camii'nde her yıl Miraciye okunarak cemaate süt dağıtıldığını söylüyor. Geleneğin bazı camilerde hâlâ devam ettiğini ifade eden Kara, "Her şeye rağmen Bursa'da bu geleneğin devam etmesi kültürümüz açısından kayda değer. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün bu işi üstlenmesi de ayrıca önemli. Vatandaşlarımız Miraç Kandili'nde ikindi namazından sonra Mahkeme Camii'nde Miraciye dinleyip, süt içebiliyorlar." diyor. Safiye Hatun'un kurduğu vakıf ile Miraciye geleneğinin Bursa'da kök salmasında önemli bir yeri olduğunu hatırlatan Mustafa Kara, "Vakfiyede ayrılan para ve belirtilen gelir kaynakları ile yapılması gereken faaliyetler tek tek sayılmış. Bugün kısmen de olsa bu hayır işinin devam ediyor olması bile zenginliğimiz." ifadelerini kullanıyor.
Miraciye okunurken süt dağıtılmasının nedeni ise Miraç gecesi Peygamber Efendimiz'e (sas) süt ikram edilmesi. Bu olayı Osman Dede, Miraciye'de şöyle anlatıyor: "Bir tabakla geldi üç kâse anâ/ Biri hamr ü biri süt birisi mâ/ Didi Cibrîl 'Eyle birin ihtiyâr/ Böyledir emr-i Hüda ey bahtiyâr'/ Hikmeten ol sûret ü ma'nâ-hüner/ Nûş edip süt, kılmadı hamre nazar/ Hamd edip Cibrîl didi "Ey azîz/ Hamdülillâh eyledin kârın
temiz/ Hamri nûş etseydin ey hikmet-güzîn/ Cümle fâsık olur idi mü'minîn." Kıraat esnasında süt ikramı bu beyitler okunurken gerçekleştiriliyor.
Unutulan güzelliklerden
Miraciye, İslâm edebiyatında Miraç olayını anlatan eserlerin genel adı. Mevlid'in Miraç bahri de bir nevi Miraciye sayılabilir. İçlerinde en bilineni ise Nâyî Osman Dede'nin 'Miraciye'si. Miraciye, kandil gecesi ya da takip eden günlerde asırlar boyunca yerleşmiş bir usulle okunmuş ve dinlenmiş. Buna göre iki Miraciyehan eseri bestesiyle okurken, kürsünün altına oturmuş zakirler de her bahirden önce özel olarak bestelenmiş ilahileri seslendiriyorlar. Her mısraın sonunda topluca "sallû aleyh" deniliyor. 6. bahir okunurken aynı şekilde "minne's salât / bizden salât olsun"; münacaat esnasında ise "İkbe'l yâ Mücîb / Ey dualara icabet eden kabul buyur" deniliyor. Süt ikramının yanı sıra
mevlidlerde olduğu gibi
gül suyu serpiliyor ve buhur yakılıyor.