Ünlü Ortadoğu uzmanından çarpıcı açıklamalar

Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Türkiye’de yaşanan gelişmelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Ünlü Ortadoğu uzmanından çarpıcı açıklamalar

ABD dış politikasındaki etkinliği ile bilinen Washington'ın önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi (CFR) üst düzey Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Dr. Steven A. Cook, Türkiye’de yaşanan gelişmelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

2000’li yılların başlarında Batı’da ve de özellikle Amerikan akademik çevrelerinde İslam’ın demokrasi ile uyumlu olduğunu örneklemesi dolayısıyla bir çok akademisyen gibi, Erdoğan liderliğindeki AK Parti’yi destekleyen, Dr. Steven A. Cook, Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin demokratikleşme hamlelerini kurumsallaştırmamasından ötürü Erdoğan’a vaktinden önce kredi verdiğini belirtti.

Erdoğan’ın, bir şekilde devleti ele geçirdiğini ve şimdi de otoriter bir yörüngeye oturtmaya çalıştığını belirten Cook, ‘niyetinin ne olduğunu bilemem, onunla sadece iki kez karşılaştım ve kafasında ne olduğuna dair özel bir sezgim yok ancak açık olan şu ki Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu artık söyleyemezsiniz.’ Şeklinde konuştu.

Ünlü uzman, Erdoğan’ın Bank Asya’ya yönelik ele geçirme çabasını da şu şekilde değerlendirdi. ‘Bir finans kurumunu göz göre göre politik nedenlerle batırmaya çalışmak yatırımcıları bu tür şeylerin olabildiği bir ülkede yatırım yapmak konusunda ürkütme riski taşır.’

İşte Aydoğan Vatandaş'ın o röpörtajı:

Amerika’da bazı akademisyenler, Erdoğan liderliğindeki AK Parti Türkiyesini, İslam ve demokrasinin bir arada yürüyebileceğini gösteren bir model olarak görüyordu. Erdoğan’ın otoriter eğilimleri bu algıyı nasıl etkiledi?

Ben aslında o akademisyenlerden biriyim. 2002 Kasım ile 2007 yazı arasındaki dönem etkileyici siyasi reformların yaşandığı bir dönem oldu Türkiye’de.

O kadar ki, Türkiye AB’den resmi AB’den üyelik başvurusu daveti aldı.

Bu Başbakan Erdoğan ve AKP liderliğinin açık başarısıydı. Batıda, Erdoğan ve AKP’nin Türkiye’nin cumhuriyetçi ve seküler yapısını ortadan kaldırdığına ilişkin kaygılara rağmen, uzlaşma temelli bir siyaset takip ettiği ve otoriter siyasi kurumlarda değişiklik arayışında olduğu için, Türkiye’de yeni bir siyasi dönem var gibi gözüküyordu. Geçmişe gidip, 2003-2004 yıllarında AKP’nin geçirdiği Anayasa paketlerine baktığınız zaman bunun etkileyici olduğunu görüyorsunuz. Vaktinden önce kredi verdim zira bu reformlar asla kurumsallaşmadı.

2007-2008 yıllarından bu yana Erdoğan ve danışmanları, muhaliflerini-gerçek ya da hayali- ortadan kaldırma, onları gayri meşru hale getirme yollarını aradı. Devleti kullanarak muhaliflerinin gözünü korkuttu ve ilave reformları sürdürmek yerine, AKP’nin gücünü kurumsallaştıracak anayasa reformlarını gerçekleştirdi.

Sonuç daha fazla katılım ancak daha az yarışın egemen olduğu bir siyasi sistem oldu. AKP’nin elbette bu süreçte müttefikleri vardı, başta Türk Genelkurmayı’nı devre dışı bırakma konusunda hevesli görünen Hizmet hareketi. Bu arada, CHP ve MHP, AKP ile mücadele edebilecek bir vizyon ortaya koyamayacaklarını kanıtlayarak, AKP’nin siyasi arenaya hükmetmesine müsade ettiler. Gezi Park protestolarından bu yana, Erdoğan, sokak protestoları ve Hizmet hareketiyle otoriter yollarla mücadele etme yollarını aradı. Türk siyasetinde ve devlet politikalarını ilgilendiren konularda tek aktör haline geldi ve bu politikalar, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan için faydalı olanın üzerine bina edilmeye başlandı.

Erdoğan’ın aslında her zaman otoriter olduğuna, liderlik stilinin ve kişilik analizinin dikkatlice yapılmadığına inananlar da var. Buna katılıyor musunuz?

Mümkündür ancak AKP’nin ilk döneminde daha bir uzlaşı temelli bir siyaset izliyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’le aralarında siyasi sistemi tehlikeye atmama hususunda bir centilmenlik anlaşması vardı. Erdoğan, 2007 yazında Ordu üzerinde taktiksel üstünlük kazanınca, Türk siyasetinin demokrasi profilinde düşüş başladı.

Sizce Erdoğan kendi rejimini mi kuruyor Türkiye’de?

Erdoğan, bir şekilde devleti ele geçirdi ve şimdi otoriter bir yörüngeye oturtmaya çalışıyor. Niyetinin ne olduğunu bilemem, onunla sadece iki kez karşılaştım ve kafasında ne olduğuna dair özel bir sezgim yok ancak açık olan şu ki Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu artık söyleyemezsiniz.

Sizce bunu başaracak mı?

Sorunuza bir soruyla cevap vereyim. Erdoğan’ın kendi siyasi çıkarlarına göre bir politik düzen kurmasına engel olabilecek ne tür ‘check ve balans’ mevcut?

O halde Türkiye’nin mevcut kurumlarının Erdoğan’ın kendi rejimini kurma tutkusunu dengeleyemeyeceğini mi düşünüyorsunuz?

Şu an siyasi sistemde Cumburbaşkanı’nın gücünü denetleyebilecek bir başka aktör bulunmuyor. Bu babadan oğula geçen ya da kişiye özgü siyasi sistemlerin ayırıcı özelliğidir.

Türklerin sizce otoriter liderlere eğilimleri mi var?

Herkes güçlü lider ister. Amerikalılar da liderlerinin güçlü, kararlı olması ister ama asla otoriter olmasını istemez. Erdoğan taraftarları ve AKP’nin onu otoriter bir lider olarak görmedikleri çok açık. Tam aksini düşünmelerinin nedeni, seçmen kitlesini oluşturan sosyal, ekonomik ve siyasi sınıfın, Erdoğan ve AKP idaresi altında daha fazla imkanlara erişmiş olmasından kaynaklanıyor.

Erdoğan’ın Hizmet hareketine saldırmasının nedeni sizce kendi gücünü konsolide etme çabasından mı kaynaklanıyor?

Otoriter liderler bağımsız güç merkezlerinden hoşlanmazlar.

Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğunu da göz önünde bulundurduğunuzda, Türkiye’de otoriter bir rejim değişikliği Türkiye’nin NATO ile ilişkilerini nasıl etkiler?

NATO üyeleri zaten Türkiye’nin ittifaktan sapmasından ve değerlerini artık paylaşmamasından endişe ediyorlar.

Erdoğan’ın Atatürk’ün yerini almak istediğini düşünüyor musunuz?

Nasıl alabilirki. Erdoğan’ın Atatürk’ten bu yana kendisini Türkiye’nin en büyük lideri olarak gördüğü ve onun büyüklüğünü gölgede bırakmak istediği çok açık. Erdoğan ve AKP’nin Kemalizm’e düşman olduğu çok açık. Şunu kabul etmek gerekir ki 21.yüzyılın başlarında Kemalizm varlığını sürdürebildi.

Türk Ordusunun tümüyle saf dışı bırakıldığını düşünüyor musunuz?

Son anketler Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de yeniden en güvenilen kurum olduğunu gösteriyor. Bu askerlere 2007 yılından bu yana kaybettikleri güveni veriyor olmalı. Bununla birlikte, AKP ve müttefiklerinin Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ordunun gücünü kesme şekli de askerleri politize etme potansiyeli taşıyordu, yine de ordunun müdahale edeceğine dair bir emare yok. Genelkurmay’da neler olup bittiğini görmek hala çok zor.

Erdoğan’ın Bank Asya’yı ele geçirme çabaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sizce Türk ekonomisini nasıl etkiler?

Bir finans kurumunu göz göre göre politik nedenlerle batırmaya çalışmak yatırımcıları bu tür şeylerin olabildiği bir ülkede yatırım yapmak konusunda ürkütme riski taşır.

Türkiye’de yakın zamanda Kürtlerin Türkiye’de bir otonomi elde etmesini muhtemel görüyor musunuz?

Irak’ta muhtemel. Bunun Türkiye’de olmakta olduğunu görmüyorum.

ZAMAN
<< Önceki Haber Ünlü Ortadoğu uzmanından çarpıcı açıklamalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER