Yazının başlığındaki sözler bana ait değil.
Balyoz Davası'nın görüldüğü mahkemenin kantininde çay içerken duydum.
İki
sanık yakını hararetli bir sohbete dalmışlar. Konu, CHP'den Millet
vekili seçilen
Ergenekon tutukluları Mehmet
Haberal ve Mustafa Balbay'ın
tahliye edilmemesi. Belli ki tepkililer. MHP'den vekil seçilen Balyoz tutuklusu
Engin Alan ile ilgili karar henüz çıkmadı. Onun da gerginliği var. Konuşmalarından zaten çok da ümitli olmadıkları anlaşılıyor.
Sanık yakınlarından biri sözü CHP'li gençlere getiriyor.
“Neden sokağa dökülmüyorlar” diye soruyor. Diğeri onu tasdik ediyor. Mahkemenin bağımsız kararına “sert tepki” gösterilmesini istiyor. Çare
”kaos” demeye getiriyor.
Ben yan masada çay içiyorum. Yani onları dikizlediğim falan yok. Zaten yüksek sesle sanki duyulsun ister gibi konuşuyorlar. Devam ediyor sohbet. “CHP'li gençler neden sokağa dökülmüyor” diye beklentisini dile getiren kişi, bu kez lafı MHP'ye getiriyor. Engin Alan ile ilgili tahliye kararının da çıkmayacağını öngören sanık yakını,
“bu ülkücüler de eskisi gibi değil” diyor.
“Sesleri solukları çıkmıyor” muş yani! Sonra ağzındaki baklayı çıkarıyor:
“Meğer ülkücüler de kağıttan kaplanmış”.
CHP'nin Ergenekon sanıklarına kol kanat geren Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un TSK için sarf ettiği “kağıttan kaplan” sözü hala hafızalarda. Sanık yakını sokaklarda oraya buraya saldıran, polisle çatışan “kağıttan kaplan olmayan ülkücüler” görmek istiyor anlaşılan.
Yazık. Yakınları “darbeye teşebbüs suçlaması” ile yargılanan sanıkların yakınlarının
Türkiye için çizdikleri manzaraya bakar mısınız?
Diyalogları dinlerken ürperdim açıkçası. Sonradan bu hastalıklı düşünceye sahip olanların azınlıkta olduğunu düşünüp rahat bir nefes aldım.
Turan Görüryılmaz - Silivri
SAMANYOLU HABER