Diyelim ki girdik
terörün kökünü kazımak! için hemen dibimizdeki K.
Irak'a.Peki orda bizi neyi beklediğinden kaçımızın haberi var acaba? Elimizi kolumuzu sallayarak! girdiğimiz yerden nasıl çıkacağımızı, belkide bataklığa bizimde saplanıp kalabileceğimizi hiç düşünüyormuyuz?Yoksa tüm bu konuşulanlar K.Irak üzerinden ver elini 22 Temmuz siyaseti mi? İşte bu soruların cevabı?
Kuzey Irak üzerinden gerginlik mi?
Gazetenin birindeki ‘
tehlikeli
tırmanış’ başlığını görünce dikkatimi ister istemez oraya yoğunlaştırdım. İki
Amerikan F-16’sı sınırı ihlal etmişti...
Tehlikeli tırmanış... Gözdağı...
Allah allah dedim... Neler oluyor acaba?
Neyse ki günlerden
pazartesi idi ve olayın Amerika tarafından nasıl görülüp yorumlandığını da
Yasemin Çongar’ın köşe yazısından
okuma imkanı vardı.
Yasemin Çongar durumun Amerika’dan görünüşünü şöyle özetliyordu:
‘Türk ordusu,
Kürt peşmergelerle ve hatta ABD’li askerlerle çatışma pahasına sınırın ötesine geçer mi?
Washington’da, TSK’nın bu tür çılgın bir savaşa girişebileceğine inanan pek yok.
Ancak, 22 Temmuz’a doğru ilerlerken,
PKK’nın yapacağı (ya da PKK’ya mal edilebilecek) saldırılar sayesinde, çılgın bir savaş söyleminin sürekli canlı tutulabileceği; bunun da,
Güneydoğu’da yeniden olağanüstü hale zemin hazırlayacağı, AB ile ilişkileri kopma noktasına getireceği,
TBMM’ye girmesi muhtemel bağımsız Kürt adayların etkinliğini daha baştan kıracağı, ABD karşıtlığını artıracağı,
seçim atmosferini zehirleyeceği hesaplanıyor.
...Bugün, K. Irak’a yönelik olası askeri harekat konusunun,
Türkiye’deki siyasi güç mücadelesine malzeme yapılarak seçimlerin havasını etkilemekte kullanılabileceği, hatta bu sürecin, siyasetin askıya alınmasına kadar uzanabileceği ABD’den de görülüyor.’
***
Yasemin Çongar’ın yazısındaki bu vurguları okuyunca DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk’ün, söylediklerini de yeniden gözden geçirdim.
Ulus’taki PKK’nın üstlenmediği
bombalama için şunları söylüyordu:
‘Tabii ilk olarak ‘Bu olay neyin nesi, nereden geldi, niçin bu adres, bu bombayı koyan kim?’ diye düşünmeye başladım. Çünkü çok karışık bir süreçten geçiyoruz. Neyi, kimin yaptığını hemen anlayamıyorsunuz. Mesela bu kişinin
Avrupa’ya gittiği söylenen, ne yaptığı belli olmayan bir dönemi var. Acaba arkasındaki güçler kim? Ama kardeşliğimize bir
darbe vurulmak istendiği kesin. Peki bunu kim yapar? O zaman aklınıza seçim atmosferinde olduğunuz geliyor tabii. Sonra düşünüyorsunuz, ‘Acaba bunun içinde bir oyun var mı?’, ‘
Provokasyon mu?’ Binlerce
senaryo var ve sürekli ‘Acaba’ diyorsunuz.’
***
Cengiz Çandar’da
Kuzey Irak’la ilgili olası bir
operasyonun ‘askeri boyutunu’ değerlendirerek konunun içe yönelik siyasi bir hamle olduğunu belgeler gibiydi... Şunları yazıyordu:
‘Varsayalım ki, artık ‘
bardak taştı’ ve her pahasına olursa olsun, askerimiz ‘terörizme karşı kahredici darbe’yi indirmek üzere Kuzey Irak’a gitti. ‘Terör karargahı’
Kandil Dağı, Türkiye sınırının dibinde değil. Kuç uçuşu 89 kilometre. Karayolu ile gidildiğinde 100. Araziden gidecek askeri birlikler için bu uzaklık, topoğrafya, yani dağlar, tepeler, vadiler gibi nedenlerle 250 kilometreye çıkıyor. Dağın sarılabilmesi için, bu kadar geniş bir alanda en az 50 bin kişilik askeri kuvvet gerektiği ileri sürülüyor.
Yine bir hesaba göre, kuşatma mesafesi 235 ile 317 kilometre arasında ve bu nedenle ‘
kontrol edilmesi gereken’ alan 3377 kilometre kare. Kandil, 2900 metre yüksekliğinde, PKK’lıların 1500 metre dolayında konuşlandıkları bir dağ. Bir kapsamlı
askeri operasyon, hava desteğini zorunlu kılıyor. Türkiye’nin hava desteği sağlayacağı
Diyarbakır ve
Malatya’nın dağa mesafesi 456 kilometre.
Nereden bakılsa, çok geniş çaplı ve uzun sürmesi mukadder bir askeri operasyon zorunlu.
Bu tür bir operasyon, salt ‘askeri’ amaçlı yapılamaz; her askeri operasyon gibi, bunun da bir ‘siyasi hedefi’ ve ‘siyasi sonucu’ olmak zorunda.
Son derece karmaşık ve zaten sorunlu Irak’ın dengelerinin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası dengeleri de altüst etme gücünde olabilecek olan böyle bir askeri operasyonun, çok ‘net’ siyasi hedefleri ve hesaplanabilir ve kaldırılabilir ‘siyasi sonuçları’ olmadan, buna girişilmesi mantıklı değildir.
***
Sanırım 22 Temmuz’a kadar gündemi adım adım daha fazla kapsayacak olan konu, Kuzey Irak üstünden iç siyasetteki gelişecek kavgalar...
İyi saatte olsunlar AKP’nin seçimi mutlak kazanacağını görürlerse, bu oyun seçim sürecini engellemeye yönelik bir açılıma kadar gidebilecek. Yok eğer, kendileri açısından böyle bir ‘tehlike’ bulunmuyor ise, konu daha düşük bir seyir izleyebilecek...
Allahım, nasıl bir
ülkeye kaldık...
Çok ince ve hassas dış
politika konuları bile içerideki ‘egemenlik kavgası’nın mezesi olmaya başladı. Hep söylüyoruz...
İttihat ve Terakki’nin genlerinde
iktidar kavgasını yakıp yıkarak yapmak vardır.
Ülke harap olmuş ne gam...
Yeter ki saray iktidarı elden gitmesin.
Mehmet Altan/STAR