18 yıl önce
jandarmanın gözaltına aldığı eşleri bir daha geri dönmedi. Üçünün de
soyadı Bulut. Eşleri ya amca çocuğu ya da kardeş. Jandarma, önce Mustafa Bulut'u gözaltına almış. Kuzenleri de akıbetini öğrenmeye gitmiş. Ancak giden, geri gelmemiş. Eşleri götürüldüğünde 2 yıllık gelin olan kadınların acısı hâlâ taze. Kimi eşinin damatlığına sarılıp hasret gideriyor, kimi ayakkabısına bakıp
gözyaşı döküyor. Üçünün de tek isteği var: Fatiha okuyabilecekleri bir mezara kavuşmak.
Olayın geçmişi 18 yıl öncesine dayanıyor.
Tarih 11
Ekim 1993. Terör örgütü
PKK mensuplarıyla yaşanan çatışmanın ardından
Diyarbakır Lice'ye bağlı Alaca köyünü ablukaya alan jandarma, bütün erkekleri köy meydanına toplar. Yaşça büyük olanlar ayrıldıktan sonra
gençler gözaltına alınır. Jandarmanın götürdüğü 2 yıllık evli Mustafa Bulut'un (22) babası Latif Bulut, komutanın yanına giderek, "Lütfen Mustafa'mı bırakın. Daha iki aylık babadır, bunların bir suçu yok." ricasında bulunur. Elini Latif dedenin omzuna atan
üsteğmen, "Bir saat sonra göndereceğiz." cevabını verir. Ancak öyle olmaz.
Sabah götürülen gençler akşama kadar bırakılmayınca bu kez Fahri Bulut (35), kuzeni Mustafa Bulut'un akıbetini öğrenmek için askerî birliğin konuşlandığı Yolçatı köyüne gider. Ancak Fahri'den de haber alınamaz. Bunun üzerine Fahri'nin kardeşleri Ekrem (40) ve
Ramazan (38) ile amcasının oğlu Ali (28) ve
Salih Bulut, gözaltındakileri sormak için aynı yere gider. Ancak yoldayken gözaltına alınırlar. Salih Bulut, götürüldüğü askerî birlikten bir saat sonra serbest bırakılırken Ramazan, Ekrem ve Ali'den de bir daha haber alınamaz.
DEVLET BUNU BİZE NEDEN YAPTI?
Mustafa Bulut'un eşi Dilber Bulut, eşinden kendisine hatıra kalan damatlık elbiseye bakıp gözyaşı döküyor. Eşi jandarma arabasına bindirilip götürüldüğünde biri 2 aylık iki çocuğuyla yalnız kalan Bulut, çocuklarının, babalarını göremeden büyüdüğünü söylüyor. Sürekli 'Babamız nerede?' sorusuna muhatap olan acılı eş, "Bir gün gelecek, ben de bekliyorum." cevabını verdikten sonra her seferinde odaya çekilip ağladığını dile getiriyor. "18 yıldır Mustafa'yı bekliyorum. Bir gün çıkıp geleceği umuduyla yaşıyorum. Onun için elbiselerini saklıyorum." diyen Bulut, eşinin katillerinin devletin içindeki karanlık güçler olduğuna inanıyor. Fahri Bulut'un eşi Saliha Bulut da 18 yıldır türlü türlü acılar yaşadıklarını aktarıyor. Eşinin gözaltına alındıktan sonra bir okulun bodrum katında sorguda olduğu duyumunu aldıklarını, ancak korkudan gidip soramadıklarını belirten Bulut, "Genç bir kadın iken beni kimsesiz, çocuklarımı babasız bıraktılar. Suçsuz olan, sadece kuzenini sormak için karakola giden eşimin suçu neydi? Devlet bunu niye bize yaptı? Biz bunu hak edecek ne yaptık?" diye feryat ediyor. Fatiha okuyacak bir mezara bile sahip olamamanın acısını yaşayan Bulut, "Bu öyle zor bir durum ki
Allah düşmana bile yaşatmasın. Eşimin ölüp ölmediğini, gelip gelmeyeceğini bilmiyorum. Öylece bekliyoruz." diyor.
Kemikleri bulundu, failleri ortada yok
Kâmile Bulut da eşi Ali Bulut için her gün gözyaşı döküyor. 2004'te yapılan bir kazıda çıkartılan kemiklerin eşine ait olduğunun kesinleştiğini anlatan acılı eş, ancak bu kemiklerin bile kendilerine teslim edilmediğini ifade ediyor. "Eşimin tek suçu, gözaltına alınan amcası ve yeğenlerinin durumunu merak edip sormak." diyen Bulut, katiller hakkında şu ana kadar hiçbir şey yapılmamasını da içine sindiremiyor. Bulut, "Fatiha okumak için bir mezarımız olsun dedik. O da yok, bu nasıl vicdan?" diye gözyaşı döküyor.
Zamanaşımına mı uğratmak istiyorlar?
2003'te
Kulp'un
Bağcılar köyünde bulunan toplu mezardan çıkan 8 cesede ait kemikler DNA testine tabi tutuldu. Bazı kemiklerin Ali, Ekrem ve Ramazan Bulut ile Hasan Örhan ve Mehmet Örhan'a ait olduğu belirlendi. Bunun üzerine
dosya Diyarbakır'daki askerî savcılığa gönderildi. Ancak dosyada bugüne kadar bir gelişme kaydedilmedi. Mağdurların avukatı
Serdar Çelebi, "Soruşturmanın sürdüğünü söylüyorlar ancak bir gelişme yok. Acaba soruşturmayı zamanaşımına mı uğratmak istiyorlar?" dedi.