Önce bu kurulun kimlerden oluştuğuna bakalım:
1)
Üniversitelerin rektörleri...
2) Genelkurmay'ın kendi bünyesinden belirlediği bir
profesör...
3) Her üniversite senatosunun seçtiği bir profesör.
Başkanlığını
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın'ın (hani '
türbanlılar
kopya çeker' diyen hoca!) yaptığı ÜAK ne istiyor?
Özetle diyorlar ki: "YÖK Kanunu'nun Ek 17'nci maddesinde değişiklik ("
çene altı " meselesi) yapmazsanız türbanlıları üniversiteye almayız." Bunu duyan vatandaş şöyle düşünebilir: "Haa, demek ki türbanlıları ancak ondan sonra içeriye sokacaklar."
Hayır! Niyetleri tam tersi...
Zihinlerinde şöyle bir
senaryo var:
1) Ana
yasa Mahkemesi (AYM) değişen 10'uncu ve 42'nci maddeleri uygun görecek ama...
2)
Meclis, Ek 17'yi değiştirince...
3) Bu kez AYM, o değişikliği
Anayasa'ya aykırı bulacak...
4) Böylece türban yasağı ( dikkat: Anayasa'ya ve türbanı
yasaklayan herhangi bir
kanun olmamasına rağmen) devam edecek...
Olayı bilmeyen, kafası karışmış sıradan vatandaş inanmayacak ama gerçek şu: Anayasa da dahil, mevcut yasalara göre üniversitede herhangi bir kılık
kıyafet yasağı bulunmuyor.
Şu anda uygulanan "yasak", tavşanın suyunun suyu cinsinden zorlama yorumlara ve kelime oyunlarına dayanıyor. Yani " hukuki " değil, " fiili " bir yasak var ortada.
"Fiili yasak" nedir? Yasalara dayanmayan bir yasaktır... Dolayısıyla türbanlı kızları üniversiteye almayan rektörler suç işlemekte. Nedir suçları? Birkaçını sayalım: Kanunsuz emir vermek ... Görevi kötüye kullanmak ... Eğitim hakkını engellemek ...
Savcıların bu rektörler hakkında
Ceza Kanunu'nun yukarıda saydığım türden maddelerine dayanarak
dava açması gerekiyor.
Şimdi gelin, olayı bir de tersten düşünelim: Bildiğiniz gibi bazı rektörler üniversitelerinin kapılarını açtı.
Peki bu hocalar suç mu işledi?
Hayır! Çünkü... 1 ) Bu rektörler, Anayasa'ya ve yasalara aykırı davranmıyor... 2) Daha da önemlisi: Bir savcının, bu rektörler hakkında dava açmaya kalkıştığında, dayanacağı herhangi bir yasa maddesi bulunmuyor.
O halde hukuksuzluğu savunanların... Yani ÜAK'nin dünkü bildirisine imza atanların istifa etmesi gerekiyor.
Bir soru daha: Hukuki durum buysa... O halde savcılar niye
yasakçı rektörlerin üstüne gitmiyor? Niye, tam tersine, rektörlere, " Yasak masak yok, kapıları açın " diyen YÖK Başkanı'na karşı harekete geçiyor?
Çünkü... Anayasa'da
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir " hukuk devleti " olduğu yazıyor ama... Maalesef bizimki " hukukun herkesi bağladığı " bir devlet değil.
Türkiye'de
Fransa Kralı 14'üncü Louis gibi " Devlet benim " diyen bir kesim var.
Ben o kesime, bazı
siyaset bilimcilerinin de kullandığı tabirle, " bürokratik elit " diyorum.
Gördüğünüz gibi toplumda da uzantıları olan (mesela komünistler ondan yana!) bu elit... Ne Meclis'i dinliyor, ne yasalara uyuyor, ne de adil davranıyor. Bu eliti demokratik yollarla aşmak kolay değil.
Ancak eldeki tek
araç da bu: Dolayısıyla demokratik mücadele devam edecek.
EMRE AKÖZ - SABAH