Prof.r.
Akaydın, “1930'lu yıllarda yine yüzde 40 küsur oyla
iktidara gelmiş Adolf
Hitler, iktidarını faşizm yolunda çok iyi yönlendirmiş, bunu dünyada 55 milyon insanın ölümüyle neticelendirmiştir” dedi. Prof. Dr. Akaydın,
Ergenekon Operasyonu'ndaki gözaltına alınma biçiminin üniversite camiasında tedirginlik oluşturduğunu söyledi.
ÜAK Başkanı Prof.Dr.
Mustafa Akaydın, gazeteci
İlhan Selçuk ve
İstanbul Üniversitesi eski Restörü Kemal Alemdaroğlu'nun da aralarında bulunduğu bazı kişilerin gözaltına alınmasıyla ilgili soruları yanıtladı. “İnsanları gözaltına aldığınızda,
iddianamelerini hazırlayıp yargı önüne çıkarmanız lazım” diyen ÜAK Başkanı Prof. Dr. Akaydın, şöyle konuştu:
“Bu yapılmadığı zaman,
adaletin yerine gelmesi konusunda her zaman ortada bir soru işareti vardır. Van 100'ncü Yıl eski Rektörü Prof. Dr.
Yücel Aşkın olayında da aynı şey yaşandığı için biz üniversite camiası olarak deneyimliyiz. Hakkında hiçbir iddianeme olmaksızın 3 ay süreyle içeride tutuldu. Şimdi burada da gözlemlediğimiz bu. 8 aydır başlayan bir tutuklama zinciri var, sanıyorun dün itibariyle 39 kişi tutuklanmış durumda. Ama ilk tutuklanan insan hakkında bile iddianame yok. Ve, bu dün ekranlara yansıdığı kadarıyla avukatlar da neyle karşı karşıya olduklarını, neyle suçlandıklarını, kanıtların ne olduğu konusunda bilgi sahibi değiller. Adaletin tecelli etmesinde kuşkular getiriyor.”
Prof.Dr. Akaydın, “
İlhan Selçuk,
Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu'nun gözaltına alınma biçimini nasıl buluyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Çok yanlış birşey. Kabul edilir bişey değil. 83 yaşında Türkiye'nin en ünlü yazarlarından birine, 70 yaşında
emekli rektöre, 65 yaşında bir parti liderine adi suçlu muamelesi yapmak doğru değil. Bu Türkiye'nin çağdaş dünyadaki görüntüsünü ciddi bir şekilde zarar vermiştir.”
Rektör Akaydın, bu
gözaltıların üniversite camiasında tedirginlik oluşturduğunu ve bunun örneklerine dünya tarihinde her zaman rastlandığını belirtti. Hitler'in iktidar olduğu 1930'lu yılların Almanyasından örnekler veren Prof.Dr. Akaydın, şunları söyledi:
“Bu gözaltılar, siyaseten veya düşünce sistemi olarak kendinizden olmayan insanlara rejim demokratik olsa bile bir
takım baskılar uygulanıyor mu gibi bir takım endişe oluşturmuştur. Açıkça ortada aydın ve ulusalcı insanlar üzerinde bir yıldırma politikası mı var diye düşünce oluşturmaktadır. Onun için çok kısa zamanda gerek
Başbakanın, gerek İçişleri Bakanı'nın, gerekse Adalet Bakanının bu konuyla ilgili, nedir bunun perde arkası, nedir kanıtlar, deliller,
suç örgütü olmayı destekleyen unsurlar açıklamaları lazım. Bir başka konuda şu; bazı basın adamları adeta adres vererek bu insanların tutuklanabileceğini bildiriyorlar. Bu insanlar hakkında bir takım iddialarda bulunuyor. Ve, bunun üstüne bir takım güçler harekete geçiyor. Bu da çok yanlış bir olay. Yani, sanki bazı basın adamları, hatta kendi meslektaşları hakkında bile muhbirlik görevi üstlenmiş durumda. Bu basın adamlarından birinin yazmış olduğu bir kitap var ortada. Bu kitabın içinde geçen bilgileri nereden alıyor bu arkadaşamız?. Kim buna bu bilgileri sızdırıyor? Ve, ona bu bilgiler sızdırılırken ortaya neden hala bir iddianame konmuyor? Bunlar hep kafada demokratik ve açık bir toplumda olmaması gereken kuşkular oluşturuyor.”
Prof. Dr. Akaydın, “Başbakan her konuşmasında, gösterilen tepkilere karşı aldığı oy oranını hatırlatıyor. Bu konuda ne diyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Demokratik bir toplumun demokratik olduğunu gösteren unsur oy çoğunluğu olan bir partinin iktidarda olması demek değil. Demokrasilerin işleyiş biçimlerinde kuvvetler ayrılığı denilen bin unsur var; yasama, yürütme ve yargı. Dolayısıyla sayın başbakan özellikle yargının kendi işine gelmeyen özellikle tasarrufları konusunda bunu söylüyor. Bunu söylemeye hakkı yok. Çünkü, demokrasiyi oluşturan en önemli unsurlardan birisi bu. Dünya tarihinde herkes çok iyi bilir ki, 1930'lu yıllarda yine yüzde 40 küsur oyla iktidara gelmiş
Adolf Hitler, iktidarını faşizm yolunda çok iyi yönlendirmiş, bunu dünyada 55 milyon insanın ölümüyle neticelendirmiştir.”
DHA