KCK'NIN YENİ İNTİKAM PLANI
Türkiye peşpese gelen sıkıntılı günleri atlatmaya çalışıyor.
Bir yanda
terör saldırıları sonucu verdiğimiz şehitlerimizin acısını yaşarken, diğer yanda Van
depremi sebebiyle aramızdan ayrılan yüzlerce vatandaşımıza ağladık.
Millet olarak içimiz yandı. Hepsinin mekanları
cennet olsun.
Depremin ne zaman nerede meydana geleceğini kestirmek güç. Ama terörün, içinden geçtiğimiz bu zor günlerde adresi açık seçik ortada.
Türkiye'nin birliğine beraberliğine kastedenler, hergün farklı bir yerde karşımıza çıkıyor.
Depremin; toplumdaki etnik ayrılıkları ortadan kaldırması ve herkesin Türk-
Kürt ayırımı gözetmeksizin birbirinin derdiyle dertlenmesi, aramıza kolay kolay nifak sokulamayacağını göstermiş oldu.
Aksine 7.2'lik depremin en çok vurduğu kesimler, bu topraklar üzerinde
hain planlar kuranlar oldu.
Etnik ayırımcılık üzerinden topluma fitne salmaya çalışanlar, bizim yeri geldiğinde nasıl da kenetlenebildiğimizi, birkaç saat içinde nasıl da birlik beraberlik ruhuyla ortak hareket etme kararlılığı ortaya koyduğumuzu kahrederek izlediler.
Şimdi millet olma ruhunun karşısında yaşadıkları bu hezimetin, intikamını almak isteyecekler.
İlk hareketi de deprem sonrası Bingöl'de yaptılar.
Kendini patlatan ve 3 masum vatandaşın
ölümüne yol açan kahpenin asıl hedefi, 29
Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleriydi.
Amaç; Kürt vatandaşlara "Cumhuriyeti kutlamanın bedelini canınızla ödersiniz" mesajı vermekti.
Terör bu yolla; şiddeti kullanarak bölge halkını devletten uzaklaştırmak ve sistemin dışına itmek istiyor.
Örgütün şu anda öldürerek yaptığı hareket tarzının,
seçim zamanlarında vatandaşı tehdit ve korkuyla BDP'ye oy vermeye zorlamaktan hiçbir farkı yok.
O zaman; "yüzünüzü devlete
döner ve BDP'ye oy vermezseniz ölürsünüz" diyerek halka korku salan
örgüt, şimdi
sokak ortasında öldürüyor.
Askeri şehit ediyor, polisi şehit ediyor, bölge halkını katlediyor.
Güya; hakkını savunduğunu iddia ettigi Kürtleri öldürüyor.
Bu; örgütün taktiği.
"Ya benimsin ya kara toprağın" mantığı.
Bundan sonra Türkiye bölgeye el uzattıkça, örgüt bunun intikamını bölge halkından alacak.
Örgüt; bir yandan elindeki son gücüyle devleti püskürterek pazarlık gücünü artırmak için; askere, polise ve devleti temsil eden kurumlara saldırmayı sürdürecek, diğer yandan bölge halkını ölümle korkutarak devletten uzaklaştırmaya çalışacak.
Bundan sonra bölgede kaymakamlıklar ve kamu binalarına ciddi saldırılar beklenmeli.
Örgüt; bölge halkının devletle irtibatını kesmek için, insanları özellikle devlete ait kurumlara gitmekten korkar hale getirme stratejisi yürütecek.
Böylelikle bu; hem devlete bir meydan
okuma olacak, hem de vatandaşın devletten
hizmet almasının önüne geçerek, kendilerinin kurduğu illegal devleti halk nezdinde legalize etme girişimi olacak.
Böylece devleti bölgede işlevsiz hale getirerek, vergiyi de KCK toplayacak, tapuyu da KCK dağıtacak, nüfus kaydını da KCK yapacak, asayişi de KCK sağlayacak.
Kısacası; zaten devlet icinde illegal bir sekilde devletleşmiş olan KCK, bölgenin tek hakimi olacak.
Maalesef ülkeyi yönetenlerin yeteri kadar önemsememeleri, anti propagandaların etkisinde kalıp üzerine gitmemeleri ve hatta bu operasyonların durdurulması fikrini benimseyen açıklamalar yapmaları, KCK'nın son birkaç yılda çok işine yaradı.
KCK tehlikesine dikkat çekenlerin, "komploculuk"la suçlandıkları ve söylediklerine itibar edilmedikleri bir sürecin sonunda, bugün karşımızda çok ciddi bir yapı duruyor.
Şu anda Türkiye'nin herşeyden daha önemli ve öncelikli sorunu, bölgeyi Türkiye Cumhuriyeti'nden koparmaya çalışan ve devlet içinde devlet ilan etmiş olan KCK yapılanmasıdır.
Terörün bütün acımasızlığına ve ölüm stratejisine rağmen, KCK'nin kökü kazınana kadar asla taviz verilmeden bu mücadele sürmek zorunda.
Bu operasyonların ucu nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilmeli.
Bu operasyonlara siyaset kurumu müdahale etmeyi aklından bile geçirmemeli.
Yoksa bir gün gelir, sadece bölgede değil; Ankara'da da, İstanbul'da da, İzmir'de de hiçkimse yerinde rahat oturamaz.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]
twitter.com/aakadiroglu