Yedi
teğmen Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Metin Ataç ve
Donanma Komutanı Oramiral Uğur Yiğit'e suikast
düzenlemekle suçlanıyordu... Genç subayların kaldığı evler başka bir olayı akla getirdi. Geçtiğimiz aylarda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin
Kadıköy Şubesi'nde yakalanan
belgede de benzer bilgiler vardı. "Ata Evleri" ve "
Cumhuriyet Evleri" yapılanmasından söz ediliyor, Deniz Yıldızı Operasyonu'nun bugüne kadar başarı ile uygulandığı vurgulanıyordu. Yedi teğmenin evlerinde ele geçirilenler ve
Ergenekon sanıkları ile bağlantıları, şimdi
soruşturmanın bu yönde derinleştirilmesine neden oluyor...
Denizciler "Bismillah, Vira" sözleriyle seyire çıkar.
Gemi komutanının ağzından bu sözler döküldüğünde gemi
demir alır, kampana çalar ve motorlara tam gaz verilir. Rıhtımda kalanlar ise gidenleri "Denizlerin sakin olsun" cümlesiyle yolcu eder.
Okul komutanları için bu cümlenin ayrı bir anlamı vardır. Onlar da Deniz
Harp Okulu
mezuniyet töreninde, yeni
yemin etmiş çiçeği burnunda teğmenleri aynı cümleye bir kelime ekleyerek uğurlar; "Denizleriniz sakin olsun teğmenlerim".
Ancak bu iyi niyet temennisi her zaman yerini bulmuyor. Temmuz ayının son haftasında kamuoyu yedi teğmenin tutuklanması haberiyle sarsıldı. Teğmenlerin tutuklanmasına yol açan
suçlama yenir-yutulur cinsten değildi. Yedi teğmen Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ve Donanma Komutanı Oramiral Uğur Yiğit'e suikast düzenleme suçlamasıyla cezaevine kondu. Yedi teğmeni
İstanbul Emniyet Müdürlüğü,
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne gelen bir e-
mail yaktı. Bu e-mail'e göre Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yapan bazı subaylar
uyuşturucu ticareti yapıyor ve kaldıkları bekâr evlerinde bu maddeleri kullanıyordu. Ancak bu olay sadece Denizcilerle sınırlı değildi. îşin ucu askeri liselere kadar uzanıyordu. Gelen e-mail'de özellikle Kuleli Askeri Lisesi'nin adı zikrediliyordu.
Hem
genç subayların kaldığı evler, hem de Kuleli Askeri Lisesi bağlantısı başka bir olayı akla getirdi. Geçtiğimiz aylarda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Kadıköy Şubesi'nde yakalanan belgede de benzer bilgiler vardı. "Ata Evleri" ve "Cumhuriyet Evleri" yapılanmasından söz ediliyor, Deniz Yıldızı Operasyonu'nun bugüne kadar başarı ile uygulandığı vurgulanıyordu. Yedi teğmenin evlerinde ele geçirilenler,
Ergenekon sanıkları ile bağlantıları, şimdi soruşturmanın bu yönde derinleştirilmesine neden oluyor. İsterseniz y
akın geçmişe dönelim, Ata Evleri ve Cumhuriyet Evleri belgesine göz atalım ardından da teğmenlerin iddia olunan
Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantılarına bakalım...
Hatırlarsınız Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (
ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın evi
Nisan ayında, sabahın
erken saatlerinde basılmıştı. Ömrünün son demlerini yaşayan Saylan'ın evinde belge aranmıştı. Kamuoyu da bu
baskın karşısında büyük tepki vermişti. Ancak bu tepkiler arasında bir başka baskın gözlerden kaçtı.
"Mektubu
imha edin"
Aynı gün ÇYDD'nin Kadıköy Şubesi'nde de
arama yapılmış, bilgisayarların hard-diskleri kopyalanmıştı. Bu hard-disklerden birinde de daha önce silinmiş bir bilgiye rastlandı. Şimdi tuğamiral olan
Serdar Okan Kırçiçek, muhatabı belli olmayan bir "Hanımefendi"ye
mektup yazmıştı. Bu mektupta Deniz Kuvvetleri Eğitim ve Öğretim Komutanlığı çerçevesinde yerine getirilen birtakım çalışmalardan bahsediliyor, bunların devam ettirilmesi gerektiği hususu vurgulanıyordu.
Tuğa. Serdar Okan Kırçiçek'in "Saygıdeğer Hanımefendim" sözleriyle başlayan mektubunda skandal ifadeler vardı. Buna göre ÇYDD aracılığıyla askeri okullara çok sayıda öğrenci giriyordu. Ancak bu öğrencilerin bazı sağlık problemleri vardı. Yani askeri okullara giriş için gerekli sağlık koşullarını aslında taşımıyorlardı. Kırçiçek bu konuya dikkat edilmesi gerektiğini söylüyordu.
Askeri okullara giren öğrencilerle ilgili Kırçiçek'in bir diğer şikâyeti öğrencilerin sözlü sınava iyi hazırlanmamasıy-dı; "Bu listelere alınacak öğrencilerin, sizlere yardımcı olacak
personel aracılığıyla
mülakattan geçirilmesi ve eksiklerin mülakat aşamasından önce tesbit edilerek tarafımıza bildirilmesi gerekmektedir."
ÇYDD'nin gönderdiği listelerde ismi geçen öğrencilerle okula girdikten sonra da bağlantı kesilmiyordu; "
Liste-mizdeki öğrencilerin
dava (
Ergenekon davası kastediliyor) başladıktan sonra konferans ve toplantılara katılımlarında aksamalar olduğu tesbit edilmiştir.
Öğrencilerin psikolojisinin düzeltilmesi için toplantıların arttırılması ve grupların üç kişiyi geçmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir."
Aynı skandal mektupta, "Cumhuriyetin geleceği ve korunması için, Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığf na bağlı okullarda okuyan öğrencilerin önemi" vurgulanıyor. Bu komutanlıkla, ÇYDD'nin birlikte yürüttüğü "Deniz Yıldızı Projesi'nin başarısının altı çiziliyordu. Kırçiçek imzalı mektupta, "Saygıdeğer Hanımefendiden, "öğrencilerle tanıştırılan kızların, öğrencilerle olan irtibatının aksatılmaması, bu öğrencilerin morallerinin düzeltilmesi için tanıdık gazeteci, bürokrat ve akademisyenlerle görüştürülmesi" tavsiyesi de yer alıyordu. Kızların, teğmenlerin evlerine sık sık giderek, onları
kontrol altında tutması isteniyordu. Mektubun son kısmında ise, Tuğamiral Kırçiçek, muhatabından özür dileyerek, bir hatırlatmada bulunuyordu: "Söz konusu dosyaların, her zamanki gibi ne kadar gizli ve özel olduğunu biliyorsunuz, özeninize teşekkür ederim."
Talimat Levent Pektaş'tan
Kırçiçek'ten gelen mektup dikkate alınmış olacak ki ÇYDD'nin Kadıköy Şubesi'nde ele geçirilen "2008 yılı toplantı tutanağı özeti"nde yeralan en son madde Silahlı Kuvvetler mensuplarının kızlarla ilişkisine ayrılmış; "Askeri okullara yakın çevrelerde oluşturulan kız evlerine, en uygun kızlar seçilerek bu evlere aktarılacak. Çalışmanın hassasiyeti sıklıkla vurgulanacak. Kızlara her türlü fedakârlık yapmaları için yönlendirmede bulunulacak. Kuleli'deki
rehberlik derslerinden yararlanılacak."
Askeri öğrencilerin ve genç subayların kendileriyle "ilgilenen" kızlarla buluşmak için gittikleri evlere ise "Ata Evleri" ya da "Cumhuriyet Evleri" adı verilmiş. Benzeri bir yapılanma ile
Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde de karşılaşılmış, Milli
İstihbarat Teşkilâtı'nın uyarısı ile "Karargâh Evleri" yapılanması ortaya çıkarılmıştı. Bu çalışmanın askeri sorumlusu olduğu iddia edilen havacı Kurmay
Albay Cengiz Köylü tutuklanmış ve Ergenekon Terör Örgütü'ne yönelik davada yargılanmaya başlamıştı. Karargâh Evleri'ndeki yapılanmanın
sivil ayağını ise îşçi Partisi içinde başını parti genel başkanı Doğu Perin-çek'in çektiği bir grubun oluşturduğu iddia ediliyordu.
Serdar Okan Kırçiçek'in ismi de Ergenekon Davası'na
bakan savcılar tarafından 9 Temmuz 2008'de Genel
kurmay Başkanlığı'na bildirilen isimler arasında yeralıyordu; "Ergenekon yapılanması içinde aktif rol oynamak ve Ergenekon örgütünün hedefleri doğrultusunda bir cuntaya zemin hazırlamak için icra edilmesi gereken faaliyetleri içeren plan ve raporları bizzat hazırlamak"...
Yedi teğmenin tutuklanmasına neden olan
operasyonu yapan yetkililere göre ilk defa Ata Evleri ile ilgili somut bilgilere ulaşılmış; "Bu subayların yapılanma ile bağlantıları 2003 yılına kadar uzanıyor. 2003'te Kadıköy'de gittikleri evle ilgili bazı bilgiler bize ulaşmış. Ancak ya dikkate alınmamış ya da çok masum görülmüş, gençliklerine verilmiş. O yüzden işlem yapılmamış. Eldeki veriler ışığında bakıldığında kesinlikle bir örgütlenme ile karşı karşıyayız ve soruşturma bu yönde derinleştiriliyor."
Yedi teğmenin iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü ile bir başka bağlantısı ise kaldıkları evlerin basılması ile ortaya çıktı. Teğmenlerin evlerinde 500 gram TNT ile bir plan bulundu. Bu plana göre Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Metin Ataç ile Donanma Komutanı Ora. Uğur Yiğit'e suikast düzenlenecekti. Bununla ilgili talimat SAT Komando
Binbaşı Levent Pektaş'tan alınacaktı. Pektaş ile irtibatı ise Kurmay Albay Tayfun Duman sağlayacaktı. Levent Pektaş, istanbul Poyrazköy'de ortaya çıkartılan cephanelik ile ilgili olarak tutuklanmıştı. Duman'ın ise sekiz kurmay albayla birlikte Ergenekon Davası'na bakan savcılar tarafından ifadesi alındı.
21 Temmuz'da S. Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Faruk Akın isimli teğmenlerin gözaltına alınması ve tutuklanması ile başlayan operasyon 23 Temmuz'da Yakup Aksoy,
Burak Düzalan, 28 Temmuz'da Tarık Ayabakan, 29 Temmuz'da ise Ülkü Öztürk'ün tutuklanmasıyla son buldu. Haklarındaki hiçbir iddiayı kabul etmeyen zanlılar şimdi yargılanmak için gün sayıyorlar...
YENİ AKTÜEL