Karara en sert tepkiyi kürsü hâkimleri gösterdi.
Haberal'la ilgili
taburcu raporunun görmezden gelindiğine ve 80 yıllık içtihadın çiğnendiğine dikkat çeken hâkimlere göre
hukuksuzluk ayyuka çıktı,
Yargıtay meşruiyetini kaybetti.
Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu, önceki gün verdiği bir kararla başta yargı mensupları olmak üzere bütün hukuk camiasının tepkisini çekti. Kararın merkezinde
Ergenekon sanığı
Mehmet Haberal vardı. Daha önce sağlık gerekçesiyle Haberal'ın
tahliyesi istenmiş ancak hâkimler, bu talebi reddetmişti. Taburcu raporu da hâkimlerin haklılığını gösteriyordu. Ancak bu rapora rağmen hâkimler tazminatla cezalandırıldı. Yargıtay da beklentilerin aksine kararı onadı. Böylece bütün
yargıçlar ceza kıskacına alınmış oldu.
Hukukçular ve kürsü hâkimleri, Yargıtay'ın meşruiyetini kaybettiğini, hukuksuzluğun ayyuka çıktığını düşünüyor.
Kazan Hâkimi Kemal
Şahin'e göre, ideolojik saplantılar doğrultusunda kişiye özgü bir karar verildi. Ergenekon gibi kritik
davaların yargıç heyetlerine 'aba altından
sopa' gösterildiğini belirten Şahin, hâkimlik teminatı ve bağımsızlığının çok ciddi zedelendiğine dikkat çekiyor. Kilis Hâkimi
Muzaffer Şakar, 80 yıllık içtihadın Haberal için yok sayıldığını belirtirken, Ödemiş Hâkimi Faruk Özsu'nun tespiti de dikkat
çekici: "Genel Kurul, Haberal için meşruiyetini masaya yatırdı."
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun önceki gün Mehmet Haberal'la ilgili hâkimlere verilen tazminat kararını onaması hukuk tarihine geçti. Zira Kurul, 84 yıldır süren içtihadı yok saydı ve yeni bir içtihat oluşturdu. Skandallar zinciri Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 9 ağır ceza hâkimini Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri gerekçesiyle suçlu bularak bin 500'er lira para cezasına hükmetmesiyle başladı. Yargıtay, bir dava henüz tamamlanmamışken, o dosyanın sanığının itirazını değerlendirerek hâkimleri mahkûm etmişti. 'Yargılama sonunda Haberal suçlu bulunursa Yargıtay bunun hesabını nasıl verecek?' sorusu cevapsız kaldı. Daire söz konusu kararı verirken, Haberal'ın 'sağlıklı olduğunu, ayakta taburcu edilebileceğini gösteren' 16
Ekim 2009 tarihli raporu da dikkate almamıştı.
Ayrıca
Anayasa'nın, "Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasına
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez,
genelge gönderemez,
tavsiye ve telkinde bulunamaz." hükmü de ayaklar altına alındı. Karar, hukukçuların tepkisini çekti. Yargıya müdahale olarak değerlendirildi. Söz konusu karara en büyük tepkiyi ise
doğal olarak kürsü hâkimleri gösterdi. Zira bundan sonra verdikleri ya da vermedikleri tahliye kararları sonrasında tazminata mahkûm edilme kapısı açılmış oldu.
Ödemiş Kürsü Hâkimi Faruk Özsu, kararı hukuk içinde değerlendirmenin yanlış olacağını anlattı. Genel Kurul'un, Haberal için meşruiyetini masaya koyduğunu vurguladı. Haberal'ın yargılandığı Ergenekon davasının devam ettiğini hatırlatan Özsu, nihai karar verilmeden hâkimleri tazminata mahkûm etmenin kişiye özgü bir
uygulama anlamı taşıdığını ifade etti: "Genel Kurul, siyasi bir pozisyon alıyor. Haberal'ın suç işleyemeyeceğini savunuyor. Bizim bilmediğimiz özel bir durum var herhalde. Haberal'ın bağlantılarına bakmak gerekiyor. Bu kararı hukukçulardan ziyade Ergenekon'un siyasi ayağını iyi bilen Şamil
Tayyar gibi gazeteci ile stratejistlerin yorumlaması gerekiyor."
HÂKİMLERE ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİLDİ
Kazan Kürsü Hâkimi
Kemal Şahin, söz konusu kararın hukuki bir metin olmaktan ziyade ideolojik saplantılar doğrultusunda kişiye özgü verilen bir karar olduğunu vurguladı. Genel Kurul'un Türk hukuk tarihinde bir ayıbın yer almasına neden olacak bir karar aldığını belirten Şahin, Türkiye'nin yakından takip ettiği Ergenekon gibi kritik davaların, yargıç heyetlerine 'aba altından sopa' gösterildiğini söyledi.
Ceza yargılanması devam eden bir davada tazminata mahkûm etmenin izahının olamayacağını belirten Şahin, "Hukuki yorum ve
analiz yapmayı bırakın; bu kavramları kullanmak bile yersiz olacaktır. Dosyası kabarık 4. Hukuk Dairesi'nin verdiği kararı onaylayan Genel Kurul, hâkimlik teminatı ve bağımsızlığını çok ciddi zedeleyen bir karara
imza attı." dedi.
Kilis Kürsü Hâkimi Muzaffer Şakar ise kararı hukuki açıdan eksik ve yetersiz buluyor. 80 yıllık içtihadın Haberal için yok sayıldığını ifade eden Şakar'ın, en büyük temennisi, söz konusu kararın içtihat niteliğini kazanıp benzer davalarla karşılaşılmaması. Aksi takdirde hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından ciddi sakıncaların neden olacağını öngörüyor. Şakar, "Hukuki yönden eksiklikler barındırıyor. Yargı bağımsızlığına olumsuz yönde ciddi bir etki yapacaktır. Pek çok ülkede yeri olmayan bir durum. Umuyoruz ki bu uygulama içtihat haline dönüşmez. Hâkimlerin suç işlemediği sürece sorumlu tutulması, karar verme yetilerini elinden alacaktır. Karar verirken acaba tazminata mahkûm olur muyum bunu düşüneceklerdir."
Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri için 9 hâkime verilen tazminat cezasının Yargıtay'da onanması hukuk camiasını ayağa kaldırdı. Karara en sert tepkiyi kürsü hâkimleri gösterdi. Haberal'la ilgili taburcu raporunun görmezden gelindiğine ve 80 yıllık içtihadın çiğnendiğine dikkat çeken hâkimlere göre hukuksuzluk ayyuka çıktı, Yargıtay meşruiyetini kaybetti.
Hâkimlerin üstünde 'Demokles'in kılıcı' gibi duracak
Hukukçular Derneği Başkanı Avukat
Cahit Özkan: Öncelikle yargılama henüz tamamlanmamıştır
İlk derece mahkemesi olarak görev yapan
İstanbul Özel Yetkili Ceza Mahkemesi yargıçları henüz dosyadan el çekmemiştir. Bu onama kararıyla artık ceza hâkimleri ve savcıları, rahatça özgür iradeleri ile karar veremeyecek. Çünkü bu tazminat kararını, Demokles'in kılıcı gibi enselerinde hissedecekler. Hukuk yargılaması yapan yargıçlar, ceza yargıçlarının üzerinde bir denetim görevi yerine getirecek. Bu karar Ergenekon ve
darbe girişimlerinin yargılandığı dosyaların Ankara'da ve bir şekilde
yüksek yargıda toplanması suretiyle akim bırakılması girişimlerinin devamıdır.
Emekli
Başsavcı Reşat Petek: Karar, hukuki dayanaktan yoksun
Ceza Muhakemesi Kanunu'nda hâkim ve savcıların görevleriyle ilgili yaptığı işlemlerde sorumlu oldukları belirtilir. Hâkim ve savcıların bu sorumluluklarına binaen
mağdur olanların devlet aleyhine dava açabilecekleri ifade edilir. Söz konusu bu davada ise doğrudan doğruya hâkimler aleyhine dava açıldı. Hâkim veya savcı hakkında bir ceza soruşturması yapılmadan, görevini kötüye kullandığına dair iddia sübuta ermeden bu konunun Yargıtay'daki ilgili hukuk hâkimlerinin tazminata hükmetmesini anlamak mümkün değil. Karar Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu'na aykırıdır.
Doç. Dr.
Yücel Sayman: Hukuki açıdan nerden bakılırsa bakılsın savunulacak bir karar değil
Hakimler tutuklama kararını kaldırmadıkları gerekçesiyle tazminata hükmediliyor. Hakimlere atfedilen kusur
hizmet kusuru değildir. Öyle olsa Adalet Bakanlığı'na karşı açılması lazım. Şahsi kusur olduğu zaman özel hukuk davasıdır. Bu ise ilk derece mahkemesinde görülür. Yargıtay'ın kararı hakimler üzerinde
baskı oluşturuyor. Hakimler ne yönde karar verirse versin bir kesim hep yargıçların vereceği kararlar sonrasında akıllara soru işareti gelecektir. Yargıtay, bu yargılamayı yapmakla anayasaya aykırı davranmıştır. Hukuki olarak savunulması mümkün değildir.
Dokuz
Eylül Üniversitesi (DEÜ)
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Karakoç: Türkiye'de ilk defa böyle bir olay yaşandı
Yargılama bitmeden, Haberal'ın mahkum olup olmadığı konusunda bir
mahkeme kararı çıkmadan hakimler tazminata mahkum edildi. Yargılama sona erer, kişi aklanır, dolayısıyla mağduriyetine keyfi olarak sebebiyet verilirse bunu yapanlar şüphesiz ki bir yaptırımla cezalandırılabilir, tazminat verilebilir. Karar hakimlerin cesaretini kıracak. Yüksek yargı, dikkatli olmalı. Kişilerin yetkilerini kullanmasını engelleyecek baskılardan da uzak durulmasında yarar var. Verilen karar doğru da olabilir ama yargılama devam ederken verilmesi biraz anlamlı.