TÜRKİYE'YE ÖZÜR BORCUNUZ VAR
Bu
ülke "eski
Türkiye" kabuğunu kırıp yeni bir geleceğe doğru giderken birdenbire şehirler savaş alanına döndü.
Tam 3 gün boyunca ortalık yakıldı yıkıldı; kan aktı, insan öldü.
Yüzleri maskeli tipler sokaklara indi, molotoflar piyasaya çıkarıldı, taşlar sopalar havada uçuştu.
Bütün bunların sebebi;
Yüksek Seçim Kurulu'nun BDP'nin desteklediği isimlerin millet
vekili
adayı olamayacaklarını açıklamasıydı.
Pazartesi akşamı bu kişilerin
milletvekili adayı olamayacağını açıklayan
YSK, perşembe akşamı aynı isimlerin vekil adaylıklarına onay verdi.
Peki aradaki 3 günde ne oldu da bu kişiler YSK'dan onay aldı ?
Cevabı o kadar basit ki.
Sadece başvurularında eksik olan bazı belgeleri tamamladılar.
Hepsi bu.
Ortadaki bütün olay; başvuru sırasında verilmesi gereken bazı evrakın zamanında YSK'ya teslim edilmemesi ve iki günlük
itiraz süresinde bu belgelerin ilgili makamlardan alınarak kurula teslim edilmesi.
Ne kadar acı değil mi ?
Gayet rahatlıkla halledilebilecek bu kadar kolay bir mesele için, Türkiye 3 gün boyunca diken üstünde durdu. Dünyaya sanki bir
iç savaş yaşanıyormuş görüntüsü verdi.
Sanki bu ülkede insanların seçilme hakları ellerinden alınıyormuş ve buna karşı
Kürtler ayaklanıp hak arıyormuş gibi bir
imaj oluşturulmaya kalkıldı.
Evrakı eksik adaylara "sizin dosyanızda şu şu belgeler eksik, onları 2 gün içinde lütfen tamamlayın" denilemez miydi ?
Böyle denilse ve zaten kışkırıp sokakları birbirine katmak için fırsat kollayan densizlere meydan verilmese ne olurdu ?
Yüksek Seçim Kurulu ülke gerçeklerine duyarsız tavrıyla; maalesef başta
Diyarbakır ve
İstanbul olmak üzere, Türkiye genelinde kaostan beslenen provokatörlere davetiye çıkardı.
YSK maalesef bu süreci arkada
enkaz bırakarak tamamladı.
Şimdi bütün bu olaylardan sonra bu ülkeye hiç haketmediği 3 gün yaşatanların Türkiye'ye bir özür borcu olmalı.
Kimler bunlar ?
En başta; filin züccaciye dükkanına girmesi gibi bir yol izleyerek, toplumu geren 'aday olamazlar' açıklamasını yaptığı için Yüksek Seçim Kurulu.
Sonra; bu açıklama üzerine YSK ile irtibata geçip neyin ne olduğunu anlama ihtiyacı bile hissetmeden sokaklara dökülme çağrısı yapan ve
Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit etmeye başlayan BDP'nin yöneticileri.
Sonra bu olaydan siyasi
rant elde etmek için, imkansız olduğunu bile bile hemen Meclis'in toplanıp anayasa değiştirilmesini ve
seçim barajının düşürülmesini
teklif eden, bu çağrısıyla ola ki BDP'nin desteklediği adayların seçime girememesi durumunda o oylara göz kırpan CHP'nin Genelbaşkanı.
Sonra; zaten kendini bilmezlerin sokaklara inmesi yüzünden
tansiyon yükselmişken, bu sorunun kaosa yol açmadan çözülebileceği ihtimalini düşünmeden, yüzde 10 barajını garantileme kaygısıyla hemen eşkıyalıktan, hainlikten söz etmeye başlayan MHP'nin Genelbaşkanı.
Karara sağduyulu tepki verip ortamı sakinleştirmek yerine bunu kendi açılarından siyasi avantaja çevirme gayretine giren siyasiler, maalesef bu süreçte toplumun olgunluğunun gerisinde kaldılar.
Türkiye şimdi bir özür bekliyor.
İlk önce bu kadar kritik bir konuya sorumlu yaklaşmadığı için YSK ve ardından sokakların karışması için işaret fişeğini çakan BDP olmak üzere, bu süreci kendileri için fırsata çevirmenin hesabını yapan herkesin Türkiye'ye özür borcu var.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU
[email protected]