Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (
AİHM), 1996'da
Diyarbakır E Tipi
Cezaevi'ndeki
operasyonda 10 tutuklunun öldürülmesini konu alan
davada,
Türkiye'yi, “
yaşam hakkı” ve “işkence yasağını” ihlalden ve operasyonda yaşanan şiddet olaylarının etkin biçimde soruşturulmamasından ötürü kusurlu buldu. Mahkeme, Türkiye'yi toplamda 798 bin
Euro (yaklaşık 1 milyon 600 TL) tazminat ödemeye mahkûm etti.
24
Eylül 1996'da, Diyarbakır Cezaevi'nde,
PKK mensubu olduğu iddia edilen tutuklulara karşı gerçekleştirilen operasyon adeta “katliama” dönüşmüş,
Erkan Perişan, Mehmet Batuye, Rıdvan Bulut, Nihat Çakmak,
Cemal Çam, Ahmet Çelik,
Kadir Demir, Edip Dönekçi, Mehmet Sabri Gümüş ve Hakkı Tekin öldürülmüştü. Ayrıca, olayda 24 kişi de yaralanmıştı. Aileler olayı AİHM'e götürmüştü.
Yaşam hakkı çiğnendi
AİHM, 20 mayısta verdiği kararda, operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçlerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 2. maddesi ile güvence altına alınan “yaşam hakkı” ve 3. maddesinin öngördüğü “işkence, onur kırıcı ve/veya insanlık dışı muameleye maruz bırakılamayacak olması” öngörülerine aykırı hareket ettiğini kaydetti. Buna ek olarak, Türkiye yargısının, AİHS'in 6. maddesi ve 13. maddesinin koruma altına aldığı, “makul bir süre içinde adil
yargılanma” ve “etkili başvuru” haklarına ters düşen biçimde hareket ettiğine hükmetti.
Diğer bir deyişle, AİHM'e göre, hem en temel insan hakkı olan, “yaşam hakkı” başta olmak üzere bir dizi hak alenen çiğnendi, hem de olayların perde arkası gerektiği gibi soruşturulmadı, olay kapatıldı.
Yargı süreci tıkanmıştı
Avukat Sezgin Tanrıkulu'nun AİHM'e götürdüğü davanın Türkiye'deki süreci
zaman aşımı nedeniyle tıkanmıştı. Böylelikle, mağdurların Türkiye yargısı önünde haklarını
arama imkânı, yaklaşık 10 yıllık bir dava sürecinden sonra 27
Şubat 2006'da ciddi şekilde baltalandı. Bu tarihte, Diyarbakır
Ağır Ceza Mahkemesi, üç sanığı
beraat ettirirken yedisine karşı davayı zaman aşımı nedeniyle düşürmüştü.
Türkiye'deki 10 yıllık “dava macerasında”, operasyondaki orantısız şiddet nedeniyle 35'i asker, 29'u polis ve sekizi gardiyan olmak üzere toplam 72 kişiyi yargılanmıştı. Bu sanıklardan, 62'sinin, “görevi kötüye kullanmak” ve “kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek” suçlarından beşer yıl hapse mahkum etmişti. Ancak sanıklar, suçun 23
Nisan 1999 öncesi suçları kapsayan 4616 sayılı “Şartla Salıverme ve Cezaların Ertelenmesi Kanunu” uyarınca hapse girmemişlerdi.
Yargıtay, üç yıl önce 2006'daki kararı usulen bozarak, dosyayı Diyarbakır 3.
Ağır Ceza Mahkemesi'ne geri gönderdi. Dava, AİHM, Türkiye'de iç hukuk süreci fiilen devam etse de davanın sürüncemede kalacağı düşüncesinden hareketle dosyayı ele aldı.
Katliamın ardından açılan dava 14. yılına girerken, Türkiye'de değil ama Strasbourg'da sonuca bağlanabildi.
TARAF