Erdoğan, Alman ''Süddeutsche Zeitung'' gazetesi için ''Türkiye, değişimin sembolüdür'' başlığıyla yazdığı makalede, coğrafi konumunun, global güvenlik için bir tehdit oluşturmaması gereken Orta Doğu bölgesinde Türkiye'yi, bu bölgedeki krizlerin çözümünde etkili Batılı bir stratejinin, merkezi aktörlerinden biri konumuna getirdiğini kaydetti. Bu konuda Türkiye'nin bilgi ve tecrübelerinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Ancak burada söz konusu olan sadece coğrafya değil. Bugünün Türkiyesi için şu geçerli: Sadece nerede olduğu değil, neyi temsil ettiği önemini ortaya koymaktadır'' ifadesine yer verdi. Türkiye'nin, değişen ve huzursuzluklarla çalkalanan Orta Doğu'daki rolünün Batıya yönlenmesine bağlı olduğunu kaydeden Erdoğan, çoğu Müslüman olan halkıyla demokratik ve laik bir ülke olan Türkiye'nin, serbest pazar ekonomisi prensiplerinin ve reformların uygulanmasında olağanüstü tecrübelere sahip olduğunu belirtti. Türkiye'nin dünyada İslamiyet, demokrasi ve modernliği birbiriyle bağdaştırabilen ender ülkelerden, hatta bu konuda tek ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, Orta Doğu ülkeleriyle olan ortak tarihi nedeniyle Türkiye'nin barış ve iş birliği için özel bir motivasyona da sahip olduğunu kaydetti. Bu nedenle Türkiye'nin, yerel ekonominin geliştirilmesi için bir lokomotif, güvenlik ve istikrar için de önemli bir unsur olmaya çalıştığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin, bölgede demokrasi ve bir hukuk devleti düzeni için çaba harcadığını, bu amaçla da G-8 ülkelerinin ''daha büyük bir Orta Doğu ve Afrika'' girişimini başından bu yana desteklediğini ve İspanya ile birlikte ''medeniyetler ittifakı''nı oluşturduğunun altını çizdi. Erdoğan, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması çabalarında aktif rol üstlenen Türkiye'nin, bölgedeki istikrar ve barış için çok büyük bir öneme sahip olduğuna dikkati çekti. Irak'ın, bugün içinde bulunduğu kaostan kurtularak özgür bir ülke olarak komşularıyla da barış içinde yaşamasını istediklerini dile getiren Erdoğan, ''Türkiye, insani yardım sağlayarak, çeşitli grupların siyasi diyaloğunu teşvik ederek, yeniden imar projelerine katılarak ve kurumlaşmayı teşvik ederek Irak'ı destekleme çabalarını güçlendirmiştir'' dedi. Türkiye'nin, Irak'taki ulusal güvenlik güçlerinin yeniden imarına katkı sağlamak amacıyla da NATO'nun bu ülkedeki eğitim misyonlarına iştirak ettiğini kaydeden Erdoğan, zor şartlara rağmen Türk iş adamlarının da bu ülkede 3 buçuk milyar dolarlık inşaat projeleri başlattıklarına işaret etti. Erdoğan, BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri ve G-8 ülkeleri tarafından Irak'a ilişkin başlatılan bir komşuluk girişimi projesini de Türkiye'nin desteklediğini ve bununla ilgili 2007 yılının kasım ayında İstanbul'da ikinci bir toplantı düzenlendiğini anımsattı. ''BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ, TÜRKİYE VE BÖLGE İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT'' Bölücü terör örgütünün Kuzey Irak'ın kuzeyindeki dağlık bölgelerde güvenli bir sığınma yeri bulmasının ise sürekli bir şekilde tartışmalara yol açtığını belirten Erdoğan, bölücü terör örgütünün, Türkiye ve bölge için ciddi bir tehdit oluşturduğunun altını çizdi. Erdoğan, bu nedenle Türkiye'nin ABD ve Avrupalı müttefikleri, ayrıca Irak merkezi yönetimiyle birlikte bu bölücü örgüt yuvalarına karşı haklı eylemlerde bulunduğunu hatırlattı. Türkiye'nin, Kerkük çevresindeki gelişmeleri de yakından izlediğini ve bu bölgenin bir barut fıçısını andırdığına dikkati çeken Erdoğan, uluslararası camia dikkatli olmadığı takdirde bu sorunun tüm Irak'ı bir kaosa sürükleyebileceği uyarısında bulundu. Erdoğan, ''Ortak hedefimiz, tüm Iraklı gruplara yardım etmek ve BM'nin denetiminde bir uzlaşma bulmak olmalıdır'' ifadesini kullandı. ARAP-İSRAİL İLİŞKİLERİ Arap-İsrail ilişkilerinde de Türkiye'nin tüm taraflarla mükemmel ilişkilere sahip olması nedeniyle çok iyi bir konumda olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bunun, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ın, geçen yıl kasım ayında TBMM'de yaptığı konuşmalardan görüldüğünü, Türkiye'nin bu özel durumunu kullanarak, Annapolis'te kararlaştırılan hedeflerin uygulanabilmesi için Orta Doğu barış sürecini aktif şekilde desteklemeye devam edeceğini kaydetti. Türkiye'nin, etkili ve güven yaratıcı bir önlem olarak ekonomik iş birliğini de desteklediğini belirten Erdoğan, İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla ''Ankara Forumu'' adı altında 3 taraflı bir platform da oluşturduklarını hatırlattı. Türkiye'nin son olarak Filistin'e çeşitli projeler için 150 milyon dolar vermeyi taahhüt ettiğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin ayrıca Lübnan'daki Unifil misyonuna katıldığını ve bu çerçevede insani yardım da yaptığını anlattı. Bu alanda Türkiye'nin, en fazla yardım yapan 15 ülke arasında yer aldığına da dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye ve İran gibi komşu ülkelerle ilişkilerinin de olumlu yönde gelişmekte olduğunu, bu ülkeleri uluslararası bir iş birliğine dahil etmenin faydalı olacağına inandıklarını belirtti. Bu nedenle Suriye'nin, Irak, Lübnan ve Orta Doğu barış süreciyle ilgili tam bir iş birliği yapması konusunda çaba harcadıklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin, İran'ın nükleer programıyla ilgili de bir ara buluculuk görevi üstlendiğini ve bu konuyu İran yönetimiyle görüşmek için her fırsatı değerlendirdiğini kaydetti. Türkiye'nin İran ile yaptığı görüşmelerde, bu ülkeden her zaman uluslararası camianın taleplerini kabul etmesini istediğini ifade eden Erdoğan, makalesinde ''Türkiye'nin artan değeri sadece Orta Doğu ile kısıtlı değil. Balkanlarda, Karadeniz ve Akdeniz bölgesinde, ayrıca Afganistan, Pakistan, Orta Asya ve Afrika'da da Türkiye, bir numaralı partner ve istikrarla olumlu değişimin bir ara bulucusu haline gelmiştir'' ifadelerine yer verdi. Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasının bu rolü tüm taraflar adına daha da güçlendireceğine şüphe olmadığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin, demokratik değerleri yaymasıyla birlikte, bunun Orta Doğu ve diğer birçok ülkede de yankı bulacağının altını çizdi. Erdoğan yazdığı makalede, ''Aynı zamanda AB de Türkiye ile birlikte, bugüne kadar hayal ettiği gibi gerçek bir global aktör olacaktır'' ifadesini kullandı. AA