Scheinin, durum tespiti yapmak ve hükümet ile diğer ilgili kişi ve kuruluşlarla
işbirliği sürecini başlatmak amacıyla
Ankara ve Diyarbakır'da yaklaşık bir hafta boyunca temaslarda bulundu. Temaslarını tamamlamasının ardından Ankara'daki BM binasında
basın toplantısı düzenleyen Scheinin, hükümetin
insan hakları konusunda çabalarını yoğunlaştırması ve atılan adımların
sivil toplum tarafından da yaygın biçimde kabul edilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Scheinin bu adımlara örnek olarak, yoğunlaştırılmış insan hakları eğitimlerinin verilmesi, idam cezasının kaldırılması, işkenceye karşı ''sıfır hoşgörü'' politikasının uygulanması,
gözaltı mekanlarındaki fiziki koşullarda ciddi iyileştirmeler yapılması,
terör mağduru kişilerle ilgili tazminat yasası çıkarılması gibi çalışmaları saydı. TERÖR YASASI, ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN GERİSİNDE
Türkiye'deki temasları sırasında ağırlıklı olarak 1991 tarihli
terörle mücadele yasasını ele aldıklarını ifade eden Scheinin, bu yasanın, terörle mücadele alanındaki uluslararası sözleşmelerin gerisinde kaldığını savundu. ''Birçok kişinin yaşamına mal olan, iç göçe ve bölgedeki sosyal altyapının çökmesine yol açan, Güneydoğu'daki uzun süreli şiddet ve
terör olaylarının farkında olduğunu'' kaydeden Scheinin, ''bu trajik olayların, terörizmin tanımı gereği, insan haklarını yok ettiği gerçeğini ortaya koyarken, aynı zamanda devlet tarafından alınan bazı önlemlerin insan haklarına uymayan sonuçları olabileceğini de gösterdiği'' görüşünü savundu. ''1991 tarihli terörle mücadele yasasının, terörle mücadele alanındaki uluslararası sözleşmelerin gerisinde kaldığını görüyoruz'' diyen Scheinin, temaslarında, bu yasanın yeni bir terörle mücadele yasasıyla değiştirilmesine gerek olup olmadığı üzerinde durduklarını ifade etti. Scheinin, görüştükleri yetkililerin birçoğunun mevcut mevzuatın, özellikle de 2004 ceza yasasının, söz konusu terör
eylemlerinin faillerinin cezalandırılması ve terörle başarılı mücadele edilmesi için uygun hükümler içerdiğini bildirdiğini, bazı yetkililerin ise terörle mücadelede ayrı bir kanunun gerekli olduğunu belirttiğini kaydetti.
TASLAK HAZIRLANIRSA KATKIDA BULUNMA ÖNERİMİZİ DİLE GETİRDİK''-
Scheinin, özel
raportör olarak bu farklı görüşleri dinledikten sonra, ileride yeni bir
taslak hazırlanacak olursa, bu taslağın görüşülmesi sırasında, arzu edilen katkıda bulunma ya da daha yakın
diyalogda bulunma önerilerini dile getirdiklerini de söyledi. Scheinin, taslağın şeffaf biçimde tartışılması ve sivil toplum kuruluşlarının da bu tartışmalara katılmasının önemini vurguladı.
Hükümetin kendileriyle diyalog içine girmekte gösterdiği özene
teşekkür eden Scheinin, hükümetin insan hakları çabalarını övdü, ancak yine de bazı endişeler bulunduğunu ifade etti.
İşkence ve terör zanlılarına kötü muamele iddialarını soruşturacak tarafsız ve bağımsız bir mekanizmanın varlığı konusunda tam ikna olamadığını kaydeden Scheinin, Türkiye'de gözaltı mekanlarının bağımsız insan hakları kuruluşlarınca izlenmesine olanak sağlayan işlevsel bir sistemin var olmamasını da üzüntüyle karşıladığını kaydetti. Scheinin, özel raportör olarak,
Kızıltepe ve
Şemdinli olaylarıyla ilgili ortaya atılan iddiaları da üzüntüyle karşıladığını belirterek,
''Bu olaylarda hayatını kaybeden 4 kişinin, terörizm karşıtı faaliyetlerle ilgili olarak güvenlik güçlerince öldürüldükleri ifade ediliyor. İki olayda da adaletin yerini bulmasının temini için
tarafsız ve eksiksiz
soruşturma yürütüldüğüne ve adil yargılama yapıldığına dair güvenimi ifade etmek istiyorum'' diye konuştu.
TERÖR ŞÜPHELİLERİNE MUAMELEDE GELİŞMELER VAR''-
Türkiye'nin, son yıllarda,
terörist eylem yaptıklarından kuşkulanılan kişilere muamelede gelişmeler kaydetmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Scheinin, bu kişilere derhal avukatla görüşme ve konuşmama haklarının sağlanması ve bazı yasal koruma tedbirlerinin
sağlanmasını örnek gösterdi.