Türkiye, yıllardır asılsız korkularla yaşadı. Aslında, hiçbirinin gerçekleşmediğini bugün yaşayarak da görüyoruz. Bazı yeni korkularımızı yazan Erhan BAŞYURT'un yazısının ilgili bölümü...
Asılsız korkularımız...
Türkiye, yıllardır asılsız korkularla yaşadı.
Yıllarca
demokratikleşme adımlarının önüne bu "korkular" ya da "korkutmalar" ile engel çekildi.
Avrupa Birliği müzakere sürecinde
Kopenhag Siyasi Kriterleri şartı olmasa, bugün ne durumda olurduk acaba?
İşte Türk siyasi hayatına uzun yıllar damgasını vuran
tartışmalar.
- OHAL'in kalkması terörü azdırır
-
Kürtçe öğrenim ve yayın
ülkeyi böler
- Azınlıklara geniş haklar ülke bütünlüğüne zarar verir
-
Ordu-
sivil ilişkilerinde değişim, laikliği ortadan kaldırır
- AB sürecinde Türkiye, ulus-devlet olmaktan çıkar
-
Annan Planı ile
KKTC elden gider
- Türkiye, AB'nin pazarı haline gelir
-
AİHM, Türkiye'yi sömürge haline getirir...
Aslında, hiçbirinin gerçekleşmediğini bugün yaşayarak da görüyoruz.
Düşünün, sistematik işkence ve
gözaltı ile ilgili düzenlemeleri bile yakın zamana kadar yapamadık.
Sanki işkence, tabii bir
soruşturma ve konuşturma yöntemiymiş gibi...
Yaşananlardan çıkarılabilecek tek
ders:
Her şeye rağmen cesaretle doğru adımlar atıldığında, Türk insanı da Türkiye de kazançlı çıkıyor.
Yani, anlamsız korkular nedeniyle, yıllarca daha özgür daha insancıl ve daha
refah bir toplumda
yaşama fırsatını kaçırdık.
Ve bugün de kaçırmaya devam ediyoruz.
Çünkü, korkular henüz tam anlamıyla aşılabilmiş değil.
Hatta yerlerine yenileri konuluyor.
İşte bazı yeni korkularımız:
- Üniversitelerde başörtüsüne
özgürlük başı açıklara
baskıya neden olur
- Alevilere geniş haklar vermek Türkiye'de mezhep çatışmaları çıkarır
- Zorunlu askerliğin kaldırılması, güvenlik zafiyeti oluşturur
-
Güvenlik elemanlarının yargılanması devlet gücünü zayıflatır
- Teröristleri dağdan indirecek kapsamlı bir af çalışması iç çatışma getirir...
Bu örnekleri daha da artırmak mümkün.
Diyarbakır Belediye Başkanlığı'nı AK Parti'nin kazanması halinde Kürt hareketinin siyasallaşmasının zarar görmesinden korkanlar bile var.
Asılsız korkuları aşabilmek kolay değil.
Tek çözüm, ülkeyi yönetenlerin, bireylere daha iyi yaşam imkanı sağlayacak adımları atmakta cesur olması.
TRT-6 televizyonunun
Kürtçe yayınlarına başlamasını, bu nedenle önemli buluyorum.
Ortada ne AB'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri ne de dış baskı var.
Özgür siyasi irade ile alınmış bir risk.
Ve diğer bütün asılsız korkularımız gibi, Kürtçe yayın da Türkiye'ye kaybettirmeyecek. Aksine kazandıracak.
Darısı diğer "asılsız korkuların" başına...
Bugün