Türkiye'nin 3 önemli kozu

Türkiye'nin Ortadoğu'da barışı sağlama adına elini güçlendiren 3 önemli kozu...

Türkiye'nin 3 önemli kozu

Türkiye’nin nefesi yeter mi? İsrail'in, Gazze saldırıları artarak sürüyor. Filistin halkı, hava, kara ve deniz ablukasında. İlaç, gıda sıkıntısı had safhada. 1 milyon 400 bin insan, ölümle terbiye edilmeye çalışılıyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin ateşkes çağrılarını Tel Aviv reddediyor. ABD "aracı" olarak devreye girmekten kaçınıyor. Hatta, saldırı için "meşru" diyerek yol açıyor. Hal böyleyken, Türkiye tek başına ne yapabilir? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ortadoğu turu, dünyanın izlediği katliamı durdurmak için ne kadar başarılı olabilir... Aslında bu sorular, Türkiye'nin Ortadoğu'daki etkisini küçümsemek anlamına geliyor. Birincisi, Ortadoğu krizi Osmanlı'nın mirası üzerinde yaşanıyor. 1917 yılına kadar, Osmanlı toprağı ve tebası bu insanlar. 400 yıl barış içinde yaşamışlar. O tarihten bu yana yüzleri hiç gülmemiş. Tapuları, nüfus kayıtları Osmanlı arşivlerinde. Kısaca, güçlü bir tarihi bağ söz konusu. Türkiye'nin, bu coğrafyadan kendisini soyutlaması mümkün değil. İkincisi, Yahudiler ile ilişkilerimiz de benzer tarihi derinliğe sahip. 500 yıl önce İspanya'daki soykırımından kaçtıklarında, onlara kucak açan tek büyük devlet Osmanlı. Abdulhamid Han Filistin topraklarını tahsis etmeyi reddetse de, Museviler Osmanlı'da bir "millet" olarak huzur içinde yaşadılar. İsrail'in ilk devlet başkanı da, vatandaşlarının önemli bir kısmı da eski Osmanlı vatandaşı. Dolayısıyla, Filistinliler ile olan tarihi derinliğin bir benzeri İsrailliler için de geçerli. Üçüncüsü, Türkiye İsrail'i tanıyan nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ilk ülke. Yine İsrail ile askeri anlaşma imzalayan ilk Müslüman ülke. İsrail'in savaş halinde olduğu Suriye ile de, Türkiye'nin yakın siyasi ve ekonomik ilişkileri mevcut. Suriye ile İsrail arasında Türkiye'nin yürüttüğü "gizli diplomasi" trafiği başarı ile sonuçlandı. Uluslararası katılımlı, açık görüşmeler başladı. Türkiye, İsrail'in diğer komşuları Ürdün ve Mısır ile de çok sağlam ilişkilere sahip. Başka bir deyişle, Türkiye'nin bu sorunlara çözüm arayışından kaçması, tarihin omuzlarına yüklediği mirasın reddi olur. Aklın ve mantığın gereği olmaz. Kaldı ki, Ortadoğu'da sorun çözme kabiliyetimiz sadece "tarihi derinlik ve coğrafi yakınlıktan" ibaret değil. Türkiye, 1 Ocak 2009'dan itibaren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin iki yıllık geçici üyesi. Haziran'da iki aylığına dönem başkanlığını da üstlenecek. Filistin sorununa duyarlılığı ile öne çıkan İslam Konferansı Teşkilatı'nın Genel Sekreteri de bir Türk. Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, başarılı yöneticiliği sayesinde ikinci kez bu göreve seçildi. İslam ülkeleri arasında en güçlü ekonomiye sahip Türkiye'nin, İsrail ile mutabakat sağlanarak TOBB aracılığıyla kurmaya çalıştığı Filistin-Erez Serbest Bölgesi girişimi de aslında ticari olmaktan çok barış amaçlıydı. Sonuç olarak, Türkiye'nin elinde çok sayıda güçlü koz var. Ziyaretin zamanlaması da son derece doğru. Bütün bunlara rağmen, Erdoğan'ın Ortadoğu turu barışı tesis etmede başarılı olamayabilir. Ancak, bu ziyaretten kaybetmeyen tek taraf Türkiye olacaktır. Türkiye'nin, diplomatik beceri ve uluslararası toplumdaki ağırlığı artacaktır. Erhan BAŞYURT - BUGÜN
<< Önceki Haber Türkiye'nin 3 önemli kozu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER