Gazeteler,
Anayasa Mahkemesinin Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhindeki
kapatma davasını görüşmeye başlaması dolayısıyla,
Türkiye'ye geniş yer ayırdı.
Times,
Başbakan Erdoğan'ın birlik mesajından hareketle gelişmeleri "Bombalı
katliam ve siyasi karmaşa karşısında Türklere saflarını sıkılaştırma mesajı" başlığı altında aktarıyor.
Diğer
gazetelerde ise davanın
ülke için kaygı verici bir gelişme olduğu yargısı hakim.
"Laik devletin geleceği konusunda hüküm günü"
Konuya dört sayfa yer veren
Independent,
kapatma davası konulu haberinde "Türkiye için laik devletin geleceği konusunda hüküm günü" başlığını kullanmış:
"Davanın konusu sadece
İslam ve
laiklik değil. Bu, ülkenin 85 yıllık tarihinde hiç olmadığı kadar süratle geçirmekte olduğu bir değişimin de bir yan ürünü... Geçmişte ülke
sivil siyasetçiler ve ordudan oluşan bir koalisyonla yönetiliyordu. Beş kez başbakanlık yapan Süleyman
Demirel bir zamanlar "davul siyasetçilerin elinde, ama tokmağı başkasında" demişti. AB sürecindeki reformlar ve AKP'nin seleflerinin aksine
iktidarı paylaşmaya yanaşmaması, bu dengenin daha da bozulmasına yol açtı. Yorumcu Metin
Münir bunu 'Kaos, Türkiye'nin hem eski sistemi hem de kendisini, Erdoğan'ın iradesine tabi kılmayı istememesinden kaynaklanıyor' diye açıklıyor..."
Gazete mahkemenin kararı ne olursa olsun çoğu yorumcunun bu yıl bir
erken seçim beklediğini kaydediyor. Bu habere eşlik eden Daniel Howden imzalı analizde ise Türkiye, "dünyanın en önemli siyasi projesi" olarak nitelenmiş:
"
Müslüman, demokratik, laik,
ekonomik açıdan istikrarlı ve
Avrupa Birliği ile Orta Doğu'yu birleştiren bir ülke yaratma projesi, dünyamızın en önemli siyasi deneyi... Ve çökmenin eşiğinde duruyor." diyen Howden, 'ılımlı İslamcı' diye nitelediği Adalet ve Kalkınma Partisi'nin
Avrupa Birliği katılım sürecindeki reformlarını anlatıp; "muhalifleri ise AKP'de ülkeyi İslamileştirme gayreti seziyor ve parlamentoyu,
darbe tehlikesini ve şimdi de yargıyı; bunu engellemek için kullanıyorlar" diyor.
"Laik hükümetler çoğu zaman yolsuzluklara bulaşmış ve mali çöküşlerle karşı karşıya durumdaydı. Ülkede ilerleme duruldu ve büyük kentlerde yaşayan seçkinler dışındaki milyonlarca Türk, laiklik paydasını göremez oldu. Onların (iktidarların) halkın gözünden düşmesi
Pakistan ve Mısır'da olduğu gibi, siyasi İslam'ı büyük bir güce dönüştürdü. Recep
Tayyip Erdoğan böyle bir ortamda ülkenin en çok
desteklenen siyasetçisi oldu."
"Yaklaşan
kriz,
Fransa Avusturya ve
Almanya gibi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım sürecinin durmasını sessiz bir memnuniyetle izleyen ülkeleri kaygılandırmıyor. Türkiye'nin AB içindeki muhaliflerinin, tüm
bölge için umut vadeden bu deneyi durdurmak için, parmaklarını bile kımıldatmalarına gerek yok. Bunun yerine süreci havasızlıktan yavaş yavaş boğulmaya bırakacaklar."
Yine Independent'ta yazan Adrian
Hamilton davada "doğrudan devletin geleceği söz konusu" görüşünü vurguluyor:
"Türklerin çoğu, bu nedenle
Ergenekon savcısının kozlarını zorlamaması karşılığında, Anayasa Mahkemesi'nin kozlarını zorlamaması gibi bir uzlaşmaya varılmasını, ya da en azından Anayasa Mahkemesi'nin hükmünü AKP'yi devlet fonlarından mahrum bırakmakla sınırlı tutmasını umuyor.
"Bir kaç yıl öncesine dek dış dünya tarafları sakinleştirmek için devreye girerdi. Ama Avrupa, Türkiye'nin üyelik sürecinde ayak sürüyerek nüfuzunu azalttı, savaş sonrası yıllarda Türk ordusuna büyük destek veren
Amerika ise, Irak'ın işgali sırasında nüfuzunu kaybetti. Ancak dış dünya burada tavır koymaya mecbur. Din ve başörtüsü konusundaki tartışmaları İslam ve
batı konuşmalarını unutun. Bu
demokrasi için bir mücadele ve bunu seçilmiş Türkiye hükümeti kaybederse, hepimiz sonuçlarının mağduru olacağız..."
Independent başyazısında da benzer bir temayı vurguluyor.
"Dava, bir yönden takdire şayan. Türkiye hükümetinin de hukuka tabi olduğunu gösteriyor. Öte yandan laiklik yanlılarının ellerini fazla iddialı oynadıklarını düşünmemek mümkün değil. AK Parti'nin başörtüsü yasağını kaldırma girişimleri, devleti İslamileştirmeye yönelik gizli bir komployla aynı şey değil.
Türkiye elbet, anayasal kriz, darbe tehdidi, ya da ayrılıkçı bir ayaklanmayla karşı karşıya olan tek ülke değil; ama küresel açıdan pek çok yönden
kilit önemde bir ülke. Dolayısıyla Türkiye'nin bu krizden istikrarlı ve demokratik bir ülke olarak çıkması için, dostlarının verebilecekleri tüm yardıma ihtiyacı olacak."
Financial Times da Türkiye'deki gelişmeleri başyazısında ele almış. Gazete "Türkiye'nin ülkeyi geriye götürebilecek bir ulusal felaketin eşiğinde olduğu" yorumunu yapıyor.
"Kapatma ve siyasi
yasak kararı seçmene karşı bir yargı darbesi olur. Bunu takip edecek
kaos Türkiye'yi yıllarca geriye götürür. İnsanların iradesini bastırmak, şiddet de dâhil, kendi risklerini beraberinde getirir.
Yargı ve generallerin ülkenin ne kadar yol kat ettiğini unutmaması ve adımlarının olası siyasi ve ekonomik bedellerini değerlendirmesi gerekir. AKP'yi yasaklamak, demokratik kuralların işlemeyeceği her şeyin mubah olduğu bir ortam yaratabilir ve Türkiye'yi dönüşü olmayan bir uçuruma sürükleyebilir."
Laik ilkelere uyum vurgusu
Daily
Telegraph ise, Türkiye'nin batılı laiklik anlayışı ile Orta Doğu'da Müslüman ülkeler için bir
model olduğunu belirterek; Adalet ve Kalkınma Partisinin zinayı suç kapsamına alma girişimini ve başörtüsü tartışmalarını anımsatıyor.
Partinin bu gibi adımlarla batılı çevrelerde soru işaretleri meydanag etirdiği ve Anayasa Mahkemesi'nin de iktidar partisini yargılamak gibi "sıra dışı" bir adım atmasına yol açtığını kaydediyor.
"Bu meselelerin generallerdense, mahkemelerce çözümlenmesi daha iyidir... Davanın açılması; Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın, hükümetinin laik ilkelere uymasını sağlaması gibi olumlu bir etki yapabilirse - ki Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde inşa edildiği ve başarısına büyük katkı sağlayan bunlardır; bu daha da iyi bir sonuç olur."