Başkentin değişik mahfillerinde kulaktan kulağa fısıldanan 'kara
senaryolar' gerçeğe mi dönüşüyor? Ulus'taki patlamayı duyar duymaz bir yığın ürpertici soru üşüşüyor beynime.
Ankara'nın göbeğinde patlayan
bombanın hedefi, yalnızca masum üç beş kişinin bedenini ortadan kaldırmak değil kuşkusuz,
Türkiye'nin geleceği... Bunda herkes hemfikir, yaşanan onca acılara rağmen soğukkanlılığı elden bırakmama konusunda da benzer düşünce var kamuoyunda. Doğru olan da bu... Terörün amacına ulaşmaması için duygusal değil, akılla hareket etme zamanı.
Terör, Türkiye'nin yabancısı olduğu bir konu değil, yıllar yılı şehir merkezlerinde patlayan bombalar, Güneydoğu'da yollara döşenen mayınlarla örselenip duruyoruz. Her türlü mücadeleye rağmen bölücü
terörün üstesinden gelemedik, bir türlü kökü kazınamadı. Konjonktüre göre hız kestiği de oldu, gemiyi azıya aldığı da... İşi zorlaştıran içerideki uzantıları, dışarıdaki destekçileri.
Ulus'ta patlayan canlı bombanın kimliği anında tespit edildi, çok geçmeden örgütü de belirlendi. Doğrudan bölücü
terör örgütü değil.
Güvenlik birimleri canlı bombanın örgütü için '
taşeron' nitelemesi yapıyor. Kimin taşeronu? Bölücü terörün mü yoksa dışarıdan veya içeriden başka karanlık güç odağının mı belli değil. Henüz bağlantıları ortaya çıkarılamadı, belki ilerleyen günlerde gerçeği bütün çıplaklığıyla öğrenebileceğiz.
Bombanın hedefi ne? Gerçekten Türkiye'yi maceralara sürüklemek mi? Niye olmasın?
Irak'taki yangının içine çekmek akla gelen en güçlü seçenek. Bölücü terörün
Kuzey Irak bataklığından beslendiğini bilmeyen yok. ABD,
Saddam Hüseyin'i devirmekte sağladığı başarıyı ülkenin yeniden yapılanmasında sergileyemedi, Irak'ta bugün
iç savaş hali hüküm sürüyor. Her gün onlarca ölü ve yaralı...
Washington yönetiminin ise bu acziyet karşısında yeni arayışlar peşinde olduğu, açıklamalarına yansıyor.
Her aklıselim sahibi Türkiye'nin uluslararası bir oyunun parçasına dönüşmemesi gerektiğini söylüyor. Bunu kesinlikle 'bölücü terör örgütüne karşı
sınır ötesi operasyon yapılmamalı' şeklinde anlamamak lazım. Her türlü riskini göze alarak gerekirse
Türk askeri, bölücü örgütü etkisizleştirmek için
Kuzey Irak'ın içlerine operasyon yapabilir. Ancak bu zamanlaması başta olmak üzere tüm boyutlarıyla kendi savaşı olmalı, bazı uluslararası güçlerin işini kolaylaştırmayı amaçlamamalı.
Sınır ötesi operasyonun püf noktası burası... Bir
bombalama olayının doğurduğu atmosferin tepkisiyle Kuzey Irak'a doğru yönelmenin artısı eksisi, tüm riskleri iyi hesaplanmalı.
Son olayı, '22 Temmuz
seçimlerini engellemeyi, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamayı planlayan çevrelerin amaçlarına
hizmet ettiği' şeklinde yorumlayanlar da var. Bu değerlendirme yabana atılmamalı. Kulislerde
seçim sandığı üzerinde kara bulutlar dolaştığı bir süredir söylenip duruyor. 23 Temmuz sabahına ilişkin ince mühendislik hesaplarının yanı sıra, olası sınır ötesi operasyonla birlikte bazı bölgelerde
olağanüstü hal ilan edilmesi ve seçimlerin bilinmeyen bir tarihe ertelenmesi üzerine çok senaryo dinlediğimi söylemeliyim. Bazı çevreler pekala bombalama olayının oluşturduğu puslu havayı iç politik gelişmeleri yönlendirmek için kullanabilirler.
Sözün özü canlı bombayı harekete geçiren mekanizmanın kimin eseri olduğu şu an için meçhul; ancak bir karanlık elin bir süredir ülkenin üzerinde dolaştığı malum. Ulus'taki bomba bunun sadece bir parçası, bundan böyle iç bünyedeki çatlağı daha da derinleştirecek olaylara hazırlıklı olmak lazım. Bir kâbus bu. Bugün laik-antilaik Türkiye'nin en zayıf yanı. Düşman bu kez de buradan vurabilir... 'Türkiye karanlığa mı sürükleniyor?' sorusuna 'hayır' diye
cevap vermeyi çok isterdim.
Mustafa
Ünal/Zaman