Cihan muhabiri Lütfi Aykurt, Yazıcıoğlu'nun vefat ettiği dağda donma tehlikesi geçirdi.
Kar ve aşırı soğuğa aldırmadan
enkaz bölgesine giden
Cihan Haber Ajansı kameramanlarından Lütfi Aykurt'a
jandarma arama kurtarma ekibi, 'seni burada bırakamayız, helikopterle götürelim' davetinde bulunur. Ancak bölgede bulunan bir
komutan buna engel olur. Akredite olmadığı gerekçesiyle helikoptere binmesine izin verilmeyen Aykurt, dağ başında bırakılır. 4,5 saat yürüyerek 2 bin 500 metrelik dağdan kendi imkânlarıyla inmek zorunda kalan
genç gazeteci ölümden döndü. Doğan Haber Ajansı (DHA)
Adana muhabiri Ali Güleryüz'ün
yardım isteği ise geri çevrilmedi. Söz konusu olay, dün internet sitelerinde geniş yer bulurken, gazeteci, yazar ve meslek kuruluşları da ayağa kalktı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, komutanın tavrının kabul edilemez olduğuna dikkat çekti: "Bu yaklaşım aynı zamanda söz konusu kurumun kendi içinde bir değerlendirme yapması zorunluluğunu ortaya koyuyor."
Komutanın, gazeteciyi dağda yalnız bırakması meslek örgütlerini ayağa kaldırdı. Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, kamu görevinde bulunanların ayrım yapmaya haklarının olmadığını söyledi.
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir de zor durumda kalan bir kişiye kim olursa olsun yardım etmenin insanlık görevi olduğunu vurguladı.
Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa
Özdemir ise "Zor şartlar altında görev yapan bir meslektaşımızın orada bırakılması doğru değil." dedi.
Cihan Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni ve Zaman yazarı
Abdülhamit Bilici'nin dünkü köşesinde duyurduğu olay, 'Dağ başında ölümüne
akreditasyon olur mu?' sorusunu gündeme getirdi. PKK'nın dağdan indirilmesi konusunda 'Terörist de insandır.' ifadesini kullanan
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ'un demokratik tavrıyla Cihan muhabirine yapılan ayrımcılık arasındaki tezat ise dikkat çekti.
Dünkü yazısında, 'Dağda kalsam beni kurtarır mısın Paşam?' başlığını kullanan
Abdülhamit Bilici, şu ifadeleri kullandı: "Salonları anladık, hayati tehlikenin olduğu bir yerde de malum akreditasyon uygulanıyor. Olay bize intikal ettiğinde, sansasyon oluşturmak çok kolaydı. Ama 'Kişisel bir hatadır,
Mehmetçik bunu yapmaz' dedik. Lütfi, bir vatandaş ve bir insandı.
Genelkurmay Başkanı'mız evrensel
demokrasi standartlarından söz açmışken, bunu samimi kabul edip sormak istedim: Paşam, dağda kalsam beni kurtarır mısınız?"
Lütfi Aykurt ise dağda yaşadığı talihsiz olayı şöyle anlatıyor: "O gün İHA muhabiri İsmail Güneş'in cenazesi bulunmadığı için haber maksatlı enkazın bulunduğu dağa çıktık. Yanımda
Kahramanmaraş muhabiri İlkay
Göçmen ile iki de
köylü vardı. 4 buçuk saat yürüdük. En
kaza ulaştık. Arama kurtarma ekipleri oradaydı. Enkaz yeni bulunmuşu. Görüntü aldım. Sonra görüntüleri habere yetiştirmek için İlkay Göçmen, arama-kurtarma ekibiyle geri döndü. Ben biraz daha detay almak için 1 saat daha bölgede kaldım. İki köylüyle birlikte geri dönmeyi planlıyorduk. Ancak DHA muhabiri Güleryüz'ün Jandarma helikopterine bindirildiğini gördüm. Ben de bu şekilde dağdan inerim diye biraz daha detay aldım. Sonra kurtarma ekipleri de yardım etmek için beni helikoptere bindirmek istedi. Ekipler bana, 'Seni burada bırakamayız. Hava soğuyor ve buradan inmen zor, helikopterle götürelim.' dedi. Ben de çok memnun oldum. Koşarak helikopterin yanına gittim. Tam binmek üzereydim. Ancak helikopterdeki komutan bana hangi kurumdan olduğumu sordu. Ben de Cihan deyince, 'Kusura bakma binemezsin. Sivilleri almıyoruz.' dedi. Ben nazikçe 'Ama DHA muhabirini almıştınız.' dedim. Sonra bana kızarak, 'Hangi şartlarda çıkmışsan o şartlarda inersin.' dedi. Ben de mecburen köylülerle dağdan kayarak indim. Ben onlara güvenerek dağa çıkmadım. Ama böyle yapılmasına üzüldüm."
Komutanın tavrı kabul edilemez
Kamu görevinde bulunanların ayrım yapmaya hakkı yok. Gazeteciler ve yayın organları arasında ayrıma gidilmesini kesinlikle kabul edemeyiz. Bu yaklaşım aynı zamanda söz konusu kurumun kendi içinde bir değerlendirme yapması zorunluluğunu ortaya koyuyor. Biz meslek örgütü olarak akreditasyon konusu dahil, objektif yaklaşım önerilerinde bulunuyoruz. Uygulamaları eleştiriyoruz. Ama ne yazık ki çeşitli nedenlerle böyle olaylar yine meydana geliyor.
Yapılan anlaşılır gibi değil
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir: Hayati tehlikenin bulunduğu bir ortamda kim olursa olsun, o kişinin fikrine, zihnine, dinine, mezhebine bakılmaksızın yardım etmek bir insanlık görevidir. Komutanın, bir gazeteciyi karla kaplı dağın başında, hayatını riske atarak bırakması anlaşılabilir bir durum değildir.
Akreditasyon doğru değil
Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir: En başta akreditasyon uygulamasını ve ayrım yapılmasını doğru bulmuyorum. Zor şartlar altında görev yapan bir meslektaşımızın orada bırakılması doğru bir yaklaşım değil. Bir gazeteci arkadaşımız akreditasyonu yok diye orada bırakılmamalıydı. Dilerim bundan sonra benzer olaylar yaşanmaz.
İnternet medyası ayrımcılığa tepkili
Haber 7-Dağ başında 'donduran' akreditasyon! DHA muhabirini helikoptere alan komutan
sivil olduğu gerekçesiyle CHA muhabirinin helikoptere binemeyeceğini söyledi.
Timeturk-Komutan muhabiri ölüme terk etmiş: Yazıcıoğlu'nun kaza yaptığı bölgeye giden CİHAN muhabirini komutanın ölüme terk ettiği ortaya çıktı.
Aktif Haber-Şok! Ölümüne akreditasyon: Komutan tipide dağ başında -15 derecede gazeteciyi akredite olmayan bir kurumdan olduğu için helikoptere almadı.
Haber 10-Dağda kalsam beni kurtarır mısın Paşam? Abdülhamit Bilici bugünkü köşe yazısında akreditasyonu olmadığı gerekçesiyle -15 derecede bir gazetecinin bir komutan tarafından helikoptere alınmadığını yazdı.
Birincikuvvet-Akredite olmayınca dağda bıraktılar! Komutan dağ başında, -15 derecede akredite olmayan bir kurumdan olduğu için gazeteciyi helikoptere almadı.
Genelkurmay'ın soruşturma başlatacağına inanıyorum
Sabah Gazetesi yazarı
Nazlı Ilıcak:
Ayrımcılık fevkalade çirkin bir tutum. Doğan Haber Ajansı muhabirini helikoptere alıyor, Cihan Haber Ajansı muhabirini almıyorsa bu çok çirkin. Herhalde bu bilgi Genelkurmay'a ulaşırsa bir soruşturma da açacaktır. Ne olursa olsun düşmanın dahi olsa, yaralı bir PKK'lı olsa almayacak mısınız? Orada ölüme mi terk edeceksiniz? Vahim olayın ulaşması halinde Genelkurmay'ın soruşturma başlatacağına inanıyorum.
Düşmanlığa varan önyargı üzücü
Star Gazetesi Başyazarı
Mehmet Altan: Yaşanan hiç normal değil. Bu düzeyde bir zıtlaşmanın, kamplaşmanın, düşmanlığa varan bir önyargının Türkiye'de var olması, Türkiye'nin hangi düzeyde olduğunu gösteriyor. Çok üzüntü verici.
Gazetecilere ayrımcılık yapılması kabul edilemez
Radikal Gazetesi yazarı Oral Çalışlar: Bu olay kabul edilemez. Hiçbir gazetecinin her ne şartla olursa olsun ayrıma tabi tutulmasını doğru bulmuyorum. Bu olay için de bu düşüncelerim geçerlidir. Zaten yarınki yazımda da bunu ele alıyorum. Genelkurmay Başkanı'nın
Harp Akademileri'ndeki açıklamasında bazı basın kuruluşlarının dışarıda bırakılması da doğru değil.
Komutanın yaptığı insanî bir davranış değil, kınıyorum
Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı M. Nuri Kolaylı: Abdülhamit Bilici'nin yazısında Cihan Haber Ajansı'ndan gazeteci arkadaşımıza yapılan davranışı hayretle okudum ve şaşkınlıkla izledim. Muhabiri helikoptere almayan komutan hakkında soruşturma açılmalı. Kraldan çok kralcı davranan bir komutan, bir gazeteciyi helikoptere almıyor. Hiç de insani bir davranış değil. Kınıyorum. Bunu Silahlı Kuvetler'deki hiçbir kıdemlinin yapacağını düşünmüyorum. DHA muhabirinin helikoptere binmesi doğru değil. Keşke olayda
dayanışma örneği gösterseydi. 'Eğer arkadaşımızı almıyorsanız ben de gitmiyorum' diyerek helikopterden inseydi.