İşte yazının o bölümü:
Türkiye 86 yıldır dünyada geri planda kaldı.O günler sona eriyor. Bugün Türkiye bir arabulucu ve barış yapıcı olarak şevkli bir bölgesel role soyunuyor. Türk yetkilileri
Lübnan,
Afganistan veya
Pakistan gibi derinlemesine bölünmüş
ülkelere ayak bastığında, bütün taraflar onlarla konuşmaya can atıyor. Başka hiçbir ülkenin diplomatları, hem
Tahran hem
Kudüs, hem
Moskova hem Tiflis, hem Şam hem Kahire'de aynı heyecanla karşılanmıyor. Etrafını kuşatan bölgeye yakından aşina olan
Müslüman bir ülke sıfatıyla Türkiye ABD'nin temas kuramadığı taraflarla temas kurabilir ve kotaramadığı anlaşmaları kotarabilir.
Türkiye'nin yeni rolü muazzam bir potansiyel taşıyor. Ancak Türkiye'nin söz konusu rolü tam anlamıyla oynayabilmesi için önce kendi evine çekidüzen vermesi lazım. Türk liderlerin Ermenistan'la ihtilafı çözmek için böylesine hevesli olmalarının nedeni de bu.
Sırada
Kıbrıs var
Geriye Türkiye'nin çözmesi gereken bir uluslararası sorun daha kalıyor: Kıbrıs. Sonra kendi demokrasisini de sağlamlaştırmalı. Bu da
ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaları kaldırmak ve sadece kültürleri on yılların baskısıyla ezilen Kürtlerin değil, Hıristiyanların, anaakım dışındaki Müslümanların ve inanmayanların haklarına tam anlamıyla saygı göstermek demek.
Başka koşullarda
Mısır, Pakistan veya
İran öne çıkıp
İslam dünyasının liderliğini sırtlanabilirdi. Ancak bu ülkeler bölünmüş ve ayrışan toplumlara sahip.
Endonezya daha güçlü bir
aday, fakat tarihsel bir liderlik geleneği yok ve Müslüman
kriz merkezlerinden uzakta. Geriye Türkiye kalıyor. Türkiye bu rolü elde etmeye çalışıyor. Ermenistan'la barışmak önemli bir adım. Kısa süre sonra muhtemelen gerisi de gelecek.
RADİKAL