Erzurum'daki
Ergenekon davasının
Yargıtay'a alınarak,
sanıkların
tahliye edilmesi planı için 'kabul edilemez' diyen hukukçular, böyle bir girişimin
yargıya müdahale olduğunu vurguluyor. Dosyaları Erzurum ve
İstanbul'dan isteyen
Yargıtay'ın, mah-kemelere talimat vere-meyeceği belirtiliyor.
'Silahlı
terör örgütü üyeliği' suçundan
tutuklu Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'i Yargıtay'da
kurtarma planına tepki yağıyor.
Hukukçular, Yargıtay 8.
Ceza Dairesi üyesi
Hamdi Yaver
Aktan ile 10.
Hukuk Dairesi üyesi Fatih Arkan olduğu iddia edilen iki kişi arasında geçen skandal konuşmanın yargıya müdahale niteliği taşıdığı konusunda birleşiyor.
Yargıtay'ın, Erzurum ve İstanbul'daki
mahkemelerin amiri olmadığına işaret eden eski DGM
Hâkimi Ahmet
Çağlayan, "Oradaki mahkemeye bunu böyle yapacaksın diye talimat verilemez. O
dosyayı bana gönder diyemez. Bu Ana
yasa'ya aykırıdır." diyor. Çağlayan'a göre, internete düşen ses kaydındaki açık ifadeler, bazı yargı kurumlarının tarafsızlığını yitirdiğini gösteriyor. Gizli dinlemeleri doğru bulmadığını ifade eden
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan
Gazi Ertekin, "Ancak siyaseten bakarsak ortada bir durum var.
Türkiye'de maalesef karargâh hâkimleri var. Bu, yargıda
terfi bakımından çok önemlidir. Üzerine mutlaka gidilmeli." çağrısında bulunuyor. Ertekin, bir numaralı sanık
Orgeneral Saldıray Berk'in serbest olduğu ortamda İlhan Cihaner'in tutuklu olmasının ise ilginç bir durum oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Eski
Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk, Yargıtay başkanlığı için vaatlerde bulunmanın ve kanuna aykırı dinlemelerin kabul edilemez olduğunu vurgularken, eski Yargıtay
Cumhuriyet Savcısı
Ahmet Gündel,
Ankara cumhuriyet savcılığının harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor.
Bu girişim cezasız kalamaz
Önceki gün internete yansıyan Yargıtay üyeleri
Hamdi Yaver Aktan ile Fatih Arkan arasındaki ses kaydından, Ergenekon'un Erzincan ayağını ortaya çıkaran davanın bitirilmesinin hedeflendiği ortaya çıktı. İki yüksek
yargıç kafa kafaya verip 'bu davayı nasıl kapatırız?' diye
Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin başkan ve üyeleriyle görüşürken, herkesin aklına o malum soru geldi: "Bu girişimler cezasız mı kalacak?" Hukukçuların 'yargının yargıya müdahalesi' şeklinde değerlendirdikleri konuşma içerikleri yeni bir
tartışma daha başlattı. Aktan ve Arkan'ın konuşmaları yargı tarafsızlığının ihlali anlamına geliyor. Bu yönüyle hem Anayasa'ya hem de Yargıtay kanunlarına aykırı bulunuyor. Hukukçulara göre, Yargıtay'ın ilgili daireleri Erzurum ve İstanbul'daki mahkemelerin üstünde değil, amiri hiç değil. Yargıtay, oradaki mahkemeye bunu böyle yapacaksın diye talimat veremez. Yine kayıtlarda ortaya çıkan iddialar gerçekse, iki
yüksek yargı üyesi hakkında işlem yapılması gerekiyor.
'Bu girişimler cezasız mı kalacak?' sorusunun cevabı ise Yargıtay'ın geçmiş kararlarında saklı. Yargıtay'da daha önce de bazı davaları etkileme girişimleri yaşandı. Eski
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, eski
HSYK Başkan Vekili Ergül Güryel ve Yargıtay üyesi Hüseyin Demirörs'ün yargıyı etkileme girişimi
soruşturmalara konu olan olayların başına geliyor. Yargıtay Birinci Başkanlar
Kurulu, bu isimler hakkında iddialar kamuoyuna yansıdıktan sonra soruşturma başlattı. O süreçte yaşananlarla bugün İlhan Cihaner'in yargılandığı davaya ilişkin gündeme gelenler büyük benzerlik gösteriyor.
Bazı davaları etkileme girişimleriyle ilgili olarak başlatılan Neşter 2 soruşturmasında çetenin, Yargıtay üyeleri başta olmak üzere hakim ve savcılarla irtibata geçerek davaları etkilemeye çalıştıkları gerekçesiyle dava açıldı. Davaları etkilemek için Yargıtay üyelerinin hakimlere
baskı yaptığı yönündeki iddialar üzerine toplanan Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu, Yargıtay'ın 8 üyesi hakkında soruşturma başlattı. Muhakkik olarak
tayin edilen Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanı Şener
Güngör, iki üye hakkında dava açılması istemi ile dosyayı Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu'na gönderdi. Dönemin Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya başkanlığındaki Kurul, Yargıtay üyeleri hakkında yasal olmayan yollardan
telefon dinlemeleri yapıldığı gerekçesiyle ceza soruşturması açılmasına gerek görülmediğine karar verdi. Ancak Kurul, 2 Yargıtay üyesinin Yüksek Disiplin Kurulu'na sevkine hükmetti. Disiplin Kurulu, hakimlere baskı yaptığı iddiasıyla eski HSYK Başkan Vekili Ergül Güryel'i
istifaya çağırmıştı. Güryel, görev süresinin dolmasını beklemeden görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Neşter Davası sanığından rüşvet aldığı öne sürülen Hüseyin Demirörs de uyarı cezası aldı.
Bu karardan kısa süre sonra da Yargıtay-MİT-Çakıcı skandalı patlak verdi.
Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçışıyla ilgili İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın, Milas'taki
kooperatif evinin inşaatını yapan müteahhit Hakkı Süha Şen ve MİT görevlisi
Kaşif Kozinoğlu'yla Çakıcı davasıyla ilgili görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. Özkaya'nın müteahhit Şen'e Çakıcı davasının sonucu hakkında bilgi verdiğine ilişkin telefon kayıtları basında yer aldı. Bu iddialarla ilgili Yargıtay, tarihinde ilk kez bir başkanı hakkında soruşturma başlattı. Ancak Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, Özkaya hakkında
disiplin soruşturması ve ceza davası açılmasına gerek görmedi. Söz konusu kararda da dinlemelerin yasal olmadığı belirtildi.
Şimdi de benzer gelişmeler yaşanıyor. Ses kayıtlarına göre, Yargıtay üyeleri Hamdi Yaver Aktan ile Yargıtay üyesi Fatih Arkan, İlhan Cihaner'in davasını etkilemeye çalışıyor. Yargılamayı yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi başkan ve üyeleri üzerinde Yargıtay başkanlığı seçimlerini koz olarak kullanarak, baskı kuruyor. Şimdi gözler Yargıtay üyeleriyle ilgili geçmişte soruşturma başlatan Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu'nun üzerinde. Kurul, internette yayınlanan dinlemelerin Güryel ve Özkaya olaylarında olduğu gibi yasal
delil niteliği taşımadığı gerekçesiyle ceza davası açmayabilir. Ancak Kurul'un, Yargıtay'ın güvenilirliği açısından Güryel olayında olduğu gibi iki üyesi hakkında en azından bir disiplin soruşturması başlatması gerekiyor. İki üyenin soruşturulmamasının, Yargıtay'ın önceki kararlarını inkar olacağı gibi, bundan sonra Yargıtay üyelerini türlü vaatlerle etkilemek isteyenlere de kapı açacağı belirtiliyor.
Yargıtay'ın Cihaner'i kurtarma planına hukukçulardan sert tepki:
'Yasa dışı örgüte
yardım' suçu var, savcılar soruşturma açmalı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı inceleme yapmalıdır
Ahmet Gündel (Eski Yargıtay
Cumhuriyet Savcısı): Eğer olay doğruysa bu, bir yargı üyesinin haddini, görevini ve yetkilerini aştığını gösterir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde görülen dava görevle ilgilidir. Birleştirilen davaya bakmakla görevli değildir. Ayrıca Erzurum'daki dava ile Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ndeki dava arasında birleştirmeyi gerektiren hukuksal bir bağlantı yoktur. Yargıtay içinden birtakım kişilerin ısrarlı bir şekilde
şüpheli ve sanıklara ilişkin birtakım yasa dışı ya da hukuku zorlayan çaba içine girdiklerini görüyoruz. Bu durumun hukuktaki anlamı yasa dışı örgüte yardımdır. Bunlar ağır cezalı suçlardır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı herhangi bir makam ya da mevkiden izin almadan
hazırlık soruşturmasını doğrudan yapabilir.
İki hâkim de derhal istifa etmeli
Reşat Petek (Emekli Başsavcı): Uzun zamandan beri yüksek yargının taraf olduğu konusu konuşuluyordu. Bu ses kaydı bu gerçeği gözler önüne serdi. HSYK'nın
Ergenekon davasını soruşturan savcıları
görevden alma çalışmaları biliniyor. Erzurum'daki dava başlamadan önce oradaki savcılar görevlerinden alındı. Şimdi de Cihaner'i tahliye için çalışmaların yürütüldüğü görülüyor. Kayıttaki en önemli noktalardan biri de 8. Ceza Dairesi Başkanı
Ersan Ülker'e Cihaner'i kurtarması halinde Yargıtay başkanı olacağının söylenmesi. Bu olay kesinlikle soruşturulmalı. Ve iki hakimin üye olduğu dairenin Ergenekon davasının temyizine bakmaması gerekir. Çünkü aleni bir şekilde ihsas-ı reyde bulunuldu. Bence iki hakimin derhal istifa etmesi gerekir.
Yargıyı doğrudan doğruya engellemeye teşebbüs söz konusu
Sacit Kayasu (Emekli Cumhuriyet Savcısı): Ses kayıtlarının gerçek olduğunu kabul edersek bu, yüksek yargıda bazı şeylerin hukuk dışı yollarla halledilmesi demektir. Bu da gerçekten vahim bir durumdur. Türkiye'de insanların en güvendiği ve tarafsız olması gereken yer yargıdır. Aksi takdirde hiçbir yere güvenemeyiz. Eğer
ses kayıtları doğruysa ilgili kişilerin mutlaka cezalandırılması gerekir. Çünkü yargıyı doğrudan doğruya engellemeye teşebbüs söz konusu. Kapalı kapılar arkasında eş, dost, ahbap meselesi var demektir.
Türkiye'de maalesef karargâh hâkimleri var, bu kınanmalı
Orhan Gazi Ertekin (Demokrat Yargı Eşbaşkanı): Bu tür gizli dinlemeleri doğru bulmuyorum. Hamdi Yaver Aktan'ın bu şekilde dinlenmesi de yanlış. Ama siyaseten bakarsak ortada bir durum var. Türkiye'de maalesef karargâh hâkimleri var. Türkiye'de bu, yargıda terfi bakımından çok önemlidir. Bunun üzerine mutlaka gidilmeli. Bir No'lu sanığın delilleri karartma sorunu yoksa, iki No'lu sanığın delilleri karartma sorunu çok anlamsız. Yargı, orduya dönük danışma faaliyeti yürütüyor ve daha da kötüsü, bu sürecin yargısal örgütlenmesini yürütüyor. Karargâh hâkimliği dediğim şey bu. Bunun kınanması ve bu gelenekten uzaklaşılması lazım.
Kabul edilebilecek bir durum değil
Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı): Yargıtay başkanlığı için bu çeşit vaatlerde bulunmak hiç kimsenin onaylayacağı ve kabul edebileceği bir durum değil.
Dinleme nasıl olmuş, bu da tartışılacak başka bir konudur. Kanuna aykırı bir dinleme söz konusu ve
yasa dışı dinleme suçtur. Bu iki durumu da kabul etmemiz mümkün değildir.
Yargıtay, mahkemelerin amiri değil
Ahmet Çağlayan (Eski DGM hâkimi): Hem askerî
vesayet hem de yargıyla ilgili bugün fevkalade etkin bir proje uygulanıyor. Yargıtay'ın o dairesi Erzurum ve İstanbul'daki mahkemelerin amiri değil. Oradaki mahkemeye, o dosyayı bana gönder diyemez, talimat veremez. Anayasa'ya aykırıdır.
Ergenekon iddianamesine göre Aktan, Kent Otel müdavimi
Skandal ses kaydında, davaya
bakan Ersan Ülker'e "Cihaner'i kurtar, Yargıtay başkanı ol" vaadinde bulunduğu ileri sürülen 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan, daha önce de Ergenekon sanıklarıyla kurduğu yakın ilişkiyle gündeme gelmişti. Ergenekon iddianamelerinde örgüt toplantıları olarak geçen Kent Otel seminerlerine düzenli olarak katıldığı belirtiliyor. Aktan'ın, bazı özel ortamlarda Ergenekon sanıklarıyla çekilmiş fotoğrafları basına yansımıştı.
Ergenekon'un Erzincan ayağıyla ilgili davanın 2 No'lu sanığı Başsavcı İlhan Cihaner'i
kurtarma operasyonu, internete düşen ses kaydıyla deşifre oldu. Skandal konuşmanın Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan ile 10. Hukuk Dairesi üyesi Fatih Arkan arasında geçtiği ileri sürülüyor. Ses kasetinin internete düşmesinin üzerinden iki gün geçmesine rağmen ne Aktan'dan ne de Arkan'dan yalanlama geldi. Cihaner davasına bakan Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'e "Cihaner'i kurtar, Yargıtay başkanı ol" vaadinde bulunduğu ileri sürülen Aktan, Ergenekon sanıklarıyla kurduğu yakın ilişkiyle gündeme gelmişti. Ergenekon iddianamelerinde örgüt toplantıları olarak geçen Kent Otel seminerlerine düzenli olarak katıldığı belirtilen Aktan'ın çocuğunun
sünnet düğününe gelen davetliler arasında, Suriye'de kaldığı dönemde MİT'in düzenlediği suikast operasyonunu
terörist başı Abdullah Öcalan'a önceden haber vermekle suçlanan Ergenekon sanığı
Yalçın Küçük de vardı. Düğüne çok sayıda Ergenekon sanık avukatı da katılmıştı.
Aktan'ın ismi İşçi Partisi'nde yapılan aramalarda ele geçirilen CD'de de geçiyor. Ergenekon tutuklusu Hikmet Çiçek'ten çıkan CD'deki dokümanlarda Aktan için "Teşekkür edelim. (TV için Danıştay'daki çabalarına)" notu bulunuyor. Ergenekon davası temyiz için Yargıtay'a gittiğinde dosyaya bakacak üyeler arasında Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan da bulunuyor. Kent Otel'deki örgüt toplantılarının müdavimlerinden olan Aktan, Cumhuriyet gazetesine Ergenekon davası aleyhinde yazdığı makalelerle tanınıyor.GÖKSEL GENÇ
Yargıtay, terör suçuna girerse kendi yasasını çiğner
Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan'ın 10. Hukuk Dairesi üyesi Fatih Arkan'la yaptığı iddia edilen konuşma, uzun zamandır gündeme gelen Erzincan davası sanıklarının Yargıtay'ca kurtarılmak istendiği iddiasını doğruluyor. Aktan, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nce İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi'nden istenen dosyanın fotokopisi bile gönderilse, Cihaner davası ile birleştirilip sanıkların tahliye edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu davanın sanıklarını kurtaran kişinin de 'Yargıtay başkanı olacağı' şeklinde çok önemli bir ifşaatta bulunuyor. Ancak Aktan'ın bahsettiği bu operasyonun gerçekleşmesi için Yargıtay'ın kendi kanununu hiçe sayması gerekiyor.
Yargıtay Kanunu'nun 13. maddesinde Yargıtay'ın görevleri şöyle sıralanıyor: "1.
Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri ilk ve son merci olarak inceleyip karara bağlamak, 2. Yargıtay başkan ve üyeleri ile Yargıtay cumhuriyet başsavcısı, Yargıtay cumhuriyet başsavcı vekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakmak." Görüldüğü gibi orgeneral, albay,
teğmen ve sivillerin terör suçundan yargılandığı davaya bakmak Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin görevi değil. Yargıtay, sadece birinci
sınıf hâkim ve savcılar ile yüksek yargı üyelerini görevlerinden dolayı yargılayabilir.
Erzincan davasının sanıklarını kurtarmaya yönelik planlar tek tek uygulamaya konuluyor. Bir plan işlemezse diğerine geçiliyor. 14 sanığın avukatları, 4-10
Mayıs 2010 tarihlerinde Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamada davanın
görevsizlik kararı verilerek Yargıtay'a ya da askerî mahkemeye gönderilmesini istedi. Recep
Gençoğlu ve Ali
Tapan gibi asker sanıkların avukatları da aynı talepte bulundu. Oysa bir davaya ilişkin tek mahkeme görevlidir. Sanık avukatlarının bu noktada tek bir adres göstermesi gerekiyordu. Ancak kafası karışık olan avukatların tek derdi, bu davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini engellemekti. Bunu başaramayınca bu kez Yargıtay devreye sokuldu.
Cihaner'in sadece görevinden dolayı 'görevi kötüye kullanmak' suçundan yargılandığı Yargıtay'daki davaya asker ve sivillerin de sanık olduğu "silahlı
terör örgütü dava" dosyasını katıp toplu olarak tahliye kararı çıkarılmak isteniyor. Aynı
Şemdinli davasında olduğu gibi. Şemdinli davasına bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, görevsizlik kararı verip dosyayı askerî mahkemeye göndermiş ve tüm sanıkları da tahliye etmişti. Yargıtay, Şemdinli davasında müdahaleyi (hukuka aykırı olsa da) en azından kendi elinde olan ve görevli olduğu bir dosya üzerinden yaptı. Bu kez durum çok farklı. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve mahkemece kabul edilip yargılanmasına başlanan bir dosya mevcut. Bu durumda yüksek yargı ve temyiz makamı olduğunu görmezden gelen Yargıtay 11. Ceza Dairesi üyeleri, yerel mahkemede görülen bir davaya direkt müdahale etmek istiyor.
ZAMAN