Bu yıl 23
ülkede '
Küresel Eğilimler' anketi yapan PEW'in
Türkiye araştırmasından çarpıcı sonuçlar çıktı.
Ankete göre, 2002 yılında ülke iyiye gidiyor diyenlerin oranı yüzde 4 iken, 2011'de bu oran 12 artarak yüzde 48'e çıktı.
Ekonominin gidişinden memnun olanların oranı da yaklaşık 4 kat yükseldi. Dış
politikada ise
halkın yüzde 64'ü
Başbakan Erdoğan'a güveniyor.
'Küresel Eğilimler' anketleriyle tanınan ABD merkezli araştırma şirketi PEW,
12 Haziran seçimleri öncesinde hükümetin
dış politika ve ekonomi performansını değerlendiren anket sonuçlarını yayınladı. PEW'e göre, Türkiye'de ekonominin iyiye gittiğini düşünenlerin oranı son 9 yılda yaklaşık dört kat; ülkenin genel gidişatını beğenenlerin oranı da 12 kat arttı. Çalışmada, 2002 yılında ülkenin durumunu beğenmeyenlerin oranının yüzde 93 olduğu hatırlatılıyor ve bu oranın 2011'de yüzde 49'a düştüğüne dikkat çekiliyor. Ekonomik gidişatta da benzer tablo ortaya konuluyor. 2002 yazında
ekonomik gidişattan memnun olmayanların oranı yüzde 85 iken, gayri memnunların oranının bu yıl yüzde 48'e gerilediği belirtiliyor. Buna karşılık ekonomik durumdan memnunların oranının ise son 9 yılda yüzde 14'ten yüzde 49'a yükseldiği not ediliyor.
"Seçimlerin Arefesinde Türkiye'de İyimser
Tablo" başlığıyla duyurulan araştırmada, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dış politikada olumlu not aldığı vurgulanıyor. Türk halkının yüzde 62'sinin bu konuda Erdoğan'a güvendiği belirtiliyor.
Araştırmada, Başbakan Erdoğan'a
yabancı ülkelerin bakışı da yer alıyor. Erdoğan'a Batı Şeria'da duyulan güven yüzde 61, Gazze'de yüzde 35 olarak ölçüldü. Bu oran
Mısır'da yüzde 78,
Ürdün'de yüzde 72,
Lübnan'da yüzde 64.
İsrail'in yüzde 87'si, Fransızların yüzde 59'u, Almanların ise yüzde 69'u Erdoğan'a güvenmiyor.
PEW anketi, ekonomik gidişatta da benzer bir tablo ortaya koydu. 2002 yazında ekonomik gidişattan memnun olmayanların oranı yüzde 85 iken 2007'de bu oran yüzde 51'e düştü. Küresel
kriz sebebiyle AK Parti'nin ikinci döneminde yüzde 70'lere tırmanan gayri memnunlar oranı bu yıl ise yüzde 48'e geriledi. Buna karşılık ekonomik durumdan memnunların oranı ise son 9 yılda yüzde 14'ten yüzde 49'a yükseldi.
PEW anketi, ülkenin gidişatını beğenme oranının dindarlar arasında daha fazla olduğunu gösteriyor. Günde beş
vakit namaz kılanların yüzde 64'ü, yalnızca cuma namazlarına gidenlerin yüzde 41'i, bayramdan bayrama namaz kılanların ise yüzde 32'si gidişattan memnun. Erdoğan'a dış politikada güven oranı da bu gruplarda sırasıyla yüzde 73, yüzde 60 ve yüzde 42. Yaş yükseldikçe de ülkedeki durumdan memnuniyet oranı artıyor. 50 yaşını geçenlerin yüzde 56'sı ülkenin durumuna olumlu bakıyor. 30-49 yaşındakiler arasında yüzde 46 olan memnuniyet oranı, 30 yaş altındakilerde yüzde 42'ye düşüyor.
İSRAİL NE TÜRKİYE'YE NE DE ERDOĞAN'A GÜVENİYOR
Hükümette ikinci döneminin sonuna yaklaşan Erdoğan, dış politika konusunda da vatandaşlardan olumlu not aldı. Halkın yüzde 62'si Başbakan Erdoğan'a dış politikada da yüksek not vererek, Başbakan'ın dünya ile ilişkilerde doğru şeyler yaptığını belirtti.
Erdoğan'ın dış ülkelerdeki imajını da araştıran PEW, Mısırlıların yüzde 78'i, Ürdünlülerin yüzde 72'si, Lübnanlıların da yüzde 64'ünün Erdoğan'a güvendiğini ve politikalarını olumlu bulduğunu ifade etti. Buna karşılık Başbakan Erdoğan'a güven duymayan halkların başında yüzde 87 ile İsrail geliyor. Onları yüzde 69 ile Almanlar, yüzde 59 ile Fransızlar takip ediyor. İsrail'e karşı çıkışları ile gündeme gelen Erdoğan'a Batı Şeria'da duyulan güven yüzde 61 olurken, ilginç bir şekilde Gazze'de ise yüzde 35 olarak ölçüldü.
Türkiye'ye duyulan güven
Filistin, Ürdün, Lübnan ve Mısır'ın yanı sıra
Rusya'da da yüzde 60'ın üzerinde. Halkın yüzde 36'sının Erdoğan'a güvendiği
Fransa'da da konu Türkiye olunca bu oran yüzde 61'e çıkıyor. Anketlerin yapıldığı diğer ülkelerde de Türkiye'ye güvenenlerin oranı yüksek. Sadece
Almanya ve İsrail bunun dışında kalıyor. Almanların yüzde 54'ü Türkiye'ye güvenmiyor. İsrail'de Türkiye'ye güvenenlerin oranı ise sadece yüzde 13.
TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ NEREDE?
PEW anketi, Türk halkının, geleceğini nerede gördüğüne dair de önemli ipuçları veriyor. Türkiye'nin
Avrupa'ya bakması gerektiğini söyleyenlerin oranı yüzde 17'de kalırken, bunun yerine Ortadoğu'ya yönelmesini isteyenler halkın yüzde 25'ini oluşturuyor. Yüzde 37'lik bir çoğunluk ise iki
bölgenin de aynı derecede önemli olduğunu vurguluyor.
Türklerin yüzde 52'si AB üyeliğine olumlu bakarken yüzde 42'si karşı çıkıyor. 18-29 yaşındaki gençlerin yüzde 61'i AB üyeliğine
taraftar. 30-49 yaşındakilerde bu oran yüzde 50'ye iniyor. Daha yaşlılar arasında ise bu oran yüzde 43.
Kürt asıllı Türk vatandaşlarının ise yüzde 76'sı Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyor. İspanyolların yüzde 62'si,
İngilizlerin de yüzde 51'i Türkiye'yi AB'de görmek istiyor.
Litvanya ve Polonya'da da Türkiye'nin AB'de yer almasına taraftar olanların sayısı, karşı çıkanlardan fazla. Anket, AB'nin iki büyük gücü Almanya ve Fransa'da ise Türkiye'nin AB'ye girmesini istemeyenlerin oranının yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Fransızların yüzde 61'i, Almanların ise yüzde 71'i Türkiye'nin birliğe üye olmasına sıcak bakmıyor. Bu çalışmayı her yıl 4 kez yapan PEW son anketini, Türkiye'nin 26 farklı ilinde 21
Mart-12
Nisan tarihleri arasında, bin reşit
Türk vatandaşı ile yüz yüze görüşerek gerçekleştirdi. PEW Küresel Eğilimler anketi 2002'den beri yapılıyor. Bu yıl 23 ülkede 30 bin kişi üzerinde anket yapan PEW'in benzer anketler düzenlediği ülkeler arasında
İngiltere, Fransa, Rusya, Mısır, İsrail,
Pakistan gibi ülkeler var. O ülkelerde de benzer sorular ile halkın hükümetten memnuniyeti ve başka ülkelere bakışı ölçülüyor.
Türkiye artık AB'yi bekleyen
yoksul ülke değil
Türkiye ile ilgili
rapor yayınlayan başka bir kuruluş da Avrupa Dış İlişkiler Konseyi. Raporda 'Kendi dünyasının merkezinde' diye nitelenen Türkiye'nin, artık AB üyeliğini sabırla bekleyen yoksul bir ülke olmadığı vurgulandı. Ekonomik
büyüme ve istikrarlı hükümetin Türkiye'nin kendine güvenini artırdığına işaret edilen raporda,
Ankara'nın artık kendi çıkarları doğrultusunda
siyaset izlediğine dikkat çekildi. London School of Economics'in (LSE) yayımladığı Türkiye raporunda da Türkiye'nin Ortadoğu'nun geleceğinde önemli rol oynayacağı vurgulandı.
İngiliz üniversitesinin raporu:
Ortadoğu'nun geleceğini Türkiye'nin nüfuzu belirleyecek
Dünyanın muteber üniversitelerinden London School of Economics'in (LSE) yayımladığı Türkiye raporunda, Türkiye'nin artan siyasi ve ekonomik gücüyle halk ayaklanmalarının yaşandığı Ortadoğu'nun geleceğinde önemli rol oynayacağı ifadeleri yer aldı.
Raporun giriş yazısında AK Parti'yi iktidara taşıyan
Anadolu sermayesinin, Türkiye'nin komşularıyla siyasi ilişkilerinden daha fazla ekonomik ve sosyal ilişkilerini geliştiren itici bir güç olduğu değerlendirmesinde bulunuluyor. Raporda "Türkiye'nin nüfuzunun, Ortadoğu'nun siyasi ve ekonomik gelişiminde büyük rol oynayacağı" kaydedilirken, "Ancak Türk dış politikası, bu dönemde sınavdan geçecek. Türkiye, bölgenin siyasi geleceği için vizyon geliştirmeyi, bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerin önüne almalı.'' uyarısına yer verildi. Ankara-Şam ilişkilerinin ele alındığı bir makalede, bu yakınlığın Ankara'nın Esed rejimini kurtarmaya çalışacağı anlamına gelmediği belirtilerek Suriye'de rejim değişikliğinin Türkiye'nin çıkarına olabileceği yorumu yapıldı.
Raporda,
Brezilya, Çin ve
Hindistan gibi yükselmekte olan diğer güçlerin gelecekte izleyeceği politikalarla beraber uluslararası meselelerde Türkiye'nin de takınacağı tavırların dünya siyasetini belirlemede daha etkin olacağı öngörüsüne yer verildi. LONDRA AA
Avrupa dış ilişkiler konseyi:
Türkiye eskisi gibi değil artık kendi dünyasının merkezi
Avrupa'da Türkiye ile ilgili rapor yayınlayan başka bir kuruluş olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi de (ECFR) 'kendi dünyasının merkezinde' diye nitelediği Türkiye'nin artık AB üyeliğini sabırla bekleyen yoksul bir ülke olmadığını kaydetti.
Ankara'nın bağımsız dış politikasına ağırlık verilen raporda, Türkiye'nin NATO'ya desteğinin koşullu olduğu, aralarında
Hamas ve İran'ın da olduğu Batı ülkelerinin hoşuna gitmeyen aktörlerle temas ettiği ve genel olarak kendi ticari ve güvenlik çıkarları doğrultusunda bir siyaset izlediği belirtiliyor. Raporda Türkiye'nin AB üyeliğinin bölgedeki saygınlığının kaynaklarından olduğuna dikkat çekilerek, AB ile ilişkilerin önemi vurgulanıyor. Türkiye'nin yaşanan ekonomik büyüme ve istikrarlı bir hükümet sonrasında kendine güvenin arttığı yorumuna yer veren rapor, bu güvenin olumsuz sonuçlarına karşı da uyarılarda bulunuyor. Seçim sonrasında Türk politikası ile tavsiyelerin sıralandığı raporda AB'nin Türkiye'nin gündemine yeniden gelmesinin öneminden bahsediliyor. Bu durumun ülkedeki laik kesimin AK Parti'nin otokratikleşiyor olduğuna ilişkin endişelerini gidereceği ve CHP'nin demokrat sol bir parti haline gelmesine yardımcı olacağı değerlendirmeleri yapılıyor.